Olaylar Ve Görüşler

YAŞAMI YEŞERTEN DÜŞLER

14 Ağustos 2019 Çarşamba

Düşler, yaşamın çiçekleridir. Bu çiçekler geleceği belirle­yecek, biçimlendirecek tohum­ları taşır. Değişim düşle başlar. İnsanları ve toplumları büyük kı­lan düşleridir. Bin asker bulmak kolaymış da, bin askere bir ko­mutan bulmak güçmüş. Komu­tanı, komutan yapan düşleridir. Mustafa Kemal’in Samsun’a çı­kışı, Türkiye Cumhuriyeti’nin do­ğuşu yolunda dünyada eşi görül­memiş, iyi düşünülmüş bir düş­tü. Ardından dünyanın parmak­la gösterdiği onurlu, başı dik, saygın, çağdaş, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu...
“Aya Yolculuk” adlı yapıtını Jules Verne, 1865 yılında yaz­mıştı. Yazar, o güne değin hayal edilemeyen, yapılması güç bir işi eseriyle ileri sürüyordu. İn­sanoğlunun Ay’a ayak basması, bundan 104 yıl sonra, 1969 yı­lında gerçekleşiyordu.
Hezarfen Ahmet Çelebi, 1632’de Galata Kulesi’nden ilk uçuşunu yapar. Boğaz’ı uçarak geçer, 3 bin 358 metre uçuş­la Doğancılar Meydanı’na iner. O güne göre, inanılması güç bir düşü gerçekleştirmiş olma­sına karşın, Çelebi bunun kar­şılığını canıyla öder! Bu olay Osmanlı’da bilimin durumunu en açık bir biçimde gösteriyor, yaşamın yeşermesine izin ve­rilmiyordu. O yasakçı anlayış, 1450 yılında Almanya’da bulu­nan matbaayı üç yüz yıla yakın süre ülkemize sokmamıştır. Da­ha nice buluşlar gibi...
“Bir kitap okudum, yaşamım değişti” sözünü önemserim. Ki­taplar, yeni düşlere ışık tutan en yakınımızdaki güvenilir kaynak­tır. Değişimin örneklerini yaşa­yarak çok görmüşüm.
Bilim ve sanat yeni düşlerin folluğudur. Bilimi, sanatı daha doğmadan boğmak isterler düş­lerin düşmanları. Bir sanat ese­rini yasaklamaları bunun için­dir. Türkülere, heykellere, ti­yatrolara yasaklar uygulanıyor. Gün geçmiyor ki bir yasak habe­ri gelmesin.
İlkokul öğrencisinden lise sondakine değin ortak bir so­ru yöneltirim: “Gelecekte ne ol­mak istiyorsunuz” diye. İlko­kul öğrencilerinin bir şeyler söy­lemelerine karşın liselilerin bü­yük bölümünün kararsız kalma­ları beni düşündürüyor. O genç­lerin düşleri çalınmış olmasın? Kişilerin düşlerinin çalınması acı bir olaydır. Gece karanlığın­da tüm ışıkları söndürmeye ben­zer, önünde adım atacak yeri göremez.
Köleye sormuşlar:
“Özgür olsan, önce neye sa­hip olmak istersin?’’ Köle anında yanıt vermiş:
“Çok kölem olsun isterim!”
Kölenin sözüne düş denmez, “çüüş” denir.
İstediğimiz, özlediğimiz dün­ya düşle kurulur. İnsanı düşle­ri zengin yapar. Büyük işler, bü­yük düşler sayesinde var olur. Ekmeğin hayalini kuramayan aç kalır. Her düş, yaşamın bir ya­pıtaşıdır. Kişi, düşleri kadar öz­gürdür.
Yaz kızım
“Yaz kızım” kalıp sözü, yar­gıçların Türk milleti adına alı­nan kararı, kadın olan yazıcı­ya “hazırlan” anlamında bir buy­ruktur. Ben de “yaz kızım” diyo­rum şimdi:
“Yaşamı yeşerten düşleri en­gellemek, onları ortadan kaldır­mak, yok saymak insanlığa kar­şı işlenmiş, bağışlanmaz suç sa­yılmasına. Geri gidişlere ortam hazırlayacak eğitim yöntemleriy­le oynamaya izin verilmemesine. Laiklik ya vardır ya yoktur. Laik­lik, çağdaşlığın giriş kapısıdır. La­iklik olmayan yerde özgür düşün­ceye, düşlere yaşam hakkı tanın­mayacağının bilinmesine...’’
 
 NUSRET ERTÜRK



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları