Olaylar Ve Görüşler

‘Yarın Cumhuriyeti İlan Edeceğiz!’

28 Ekim 2019 Pazartesi

YAZAR:Prof. Dr. Yakup KEPENEK

Cumhuriyet, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; kurumlaşmaya dayalı kamu yönetimi; her alanda daha fazla ve nitelikli üretim; bilimsel bilginin yol göstericiliğine dayalı bir eğitim, yurtta ve dünyada barış değerlerinin bütünüdür. Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında aşınmaya uğramış ve giderek yok edilme noktasına taşınmış olsa da insanlığın gelişme doğrultusunu içselleştirmiş bir çağdaşlaşma çabası olan bu değerlerin günümüzün koşullarında ve kararlı bir yaklaşımla yeniden yaşama geçirilmesi gerekiyor.

Yazının başlığındaki sözler bilindiği gibi Mustafa Kemal’indir. Kurtuluş Savaşı’nın Lozan Barış Anlaşması’yla sona erdirilmesinden sonra, tam 96 yıl önce bugün, 28 Ekim’de adı konulan Cumhuriyet, her şeyden önce bir değerler birleşimidir.
Birbirini tamamlayan bu çağdaşlaşma değerlerinin, gerçek nitelikleriyle özümsenmesi, günümüzde ülkemizin en yaşamsal konusudur.

Hukuk devleti olmak
Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü kavramları, kurumlaşmayı, yasalar önünde eşitliği ve bunlarla birlikte doğruluğun, dürüstlüğün, erdemin, yani ahlakın egemenliğini de içerir.
Cumhuriyet öncelikle ülke yönetiminin çağdaş hukuka uygun oluşmasını ve bu yaklaşımla etkin çalışmasını ilke edinir. Yalnızca hak dağıtan bir hukuk düzeni ve kamu yönetimi oluşturur. Yargı, üst kurumları Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay ve tüm alt birimleri aracılığıyla yalnızca hukukun ilkelerine bağlı olarak hak dağıtır. Yargı üst kurumları, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay yalnızca evrensel ilkelere göre çalışır. Böyle bir hukuk düzeninde devlet, ülkenin bütün gerçek ve tüzelkişilerine eşit davranır. Devlet, yandaş sermayedar yaratmak, bu yolla, başta basın-yayın olmak üzere, kamuoyunu baskı altına alarak biçimlendirme çabasına girmez.
Kadın erkek eşitliği de, değişik firmaların devlet ile ilişkilerinin açık ve eşit olması da kaynağını hukuk devletinden alır. Kamu ihaleleri açık ve rekabet ortamında yapılır. Devlet, rüşvet ve yolsuzlukların bataklığına sürüklenmez. Belli firmalar çağrılarak ve üstelik onlara kâr garantisi verilerek iş yaptırılamaz. Bütçe disipliniyle çalışan Cumhuriyette kamu malı yağmalanamaz; bir kör kuruşun hesabı sorulur ve verilir. Kamuda çalışmak için yetenek ve beceri en önde gelir. Yurtiçi ve dışında yatılı ve burslu eğitim sınavları da, kamuya işe alma sınavları da ilke olarak yazılı yapılır.

Cumhuriyet üretimdir
Cumhuriyet, siyasal bağımsızlığın ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılması, bu nedenle de üretime, özellikle de sanayileşmeye önem verilmesi anlamına gelir. Cumhuriyetin halkçılığı, emeği, her türlü kazanımın kaynağı ve bu nedenle de en yüce değer görür.
TBMM’nin yapısı bir toprak reformu yapılmasına olanak vermese de, bataklıklar kurutularak hem halkı kırıp geçiren sıtma önlenir hem de yeni tarım arazileri kazanılır. Çoğu kazanılan araziler üzerinde olmak üzere, ülke düzeyine dengeli bir biçimde yayılan çok sayıda örnek çiftlik kurulur. Bunlardan biri de Atatürk Orman Çiftliği-AOÇ’dir
Her şeyden önemlisi, Cumhuriyet sanayileşmedir; başta şeker ve dokuma olmak üzere halkın temel tüketim mallarının yerli üretimle karşılanmasını; Mustafa Kemal Atatürk’ün uygarlık hamuru dediği kâğıdın; ülkenin imarı amacıyla çimentonun ve o günlerde bir bağımsızlık simgesi sayılan demir çeliğin üretimini gerçekleştirir; ulaştırmada demiryollarına ayrı bir önem verir.
Üretim nesnelerle sınırlı kalmaz. Cumhuriyet, Atatürk’ün dediği gibi, kültürdür; çağdaş müziktir, tiyatro, opera ve baledir. Halkevleri ve Halk Odaları ile bu ülke insanının sanatsal yaratıcılığının kararlı bir biçimde artırılması; sanatın toplumsallaşması, yerel ile evrenselin sanat alanında da buluşmasıdır.
Cumhuriyetin en önemli ithal malı nedir, biliyor musunuz? İnsanlığın en karanlık günlerini yaşadığı II. Dünya Savaşı sırasında, Milli Eğitim Bakanı Yücel’in öncülüğünde, Doğu-Batı ayrımı yapmadan insan aklının en seçkin yazın ürünlerinin Türkçeye kazandırılması!

Bilginin yol göstericiliği
Cumhuriyet, bilimsel bilginin gerçek yol gösterici olduğu bilincidir. Yalnız eğitimin her basamağında değil, kamu yönetiminin tüm birimlerinde ve toplumsal ilişkilerde de bilimsellik ilke edinilir. Cumhuriyet bilgilerimizin kaynağı olarak deney, gözlem ve usavurmayı alır. İnsan aklının gelişmesinin ve özgürleşmesinin önündeki ekonomik, toplumsal ve siyasal tüm engellerin kaldırılmasını vazgeçilmez görevi sayar. Böylece gelişmeyi laiklik temeline yerleştirir.
Cumhuriyetin eğitimi Köy Enstitüleri örneğinde somutlaştığı gibi evrensel ile yerelin bilgi edinme düzleminde birleştirilmesini gerçekleştirmeye çalışır. Cumhuriyet, yerli bilim insanını evrensel ölçülere göre yetiştirilmesine özen gösterir; üniversitesinde Alman faşizminden kaçmak zorunda kalan bilim insanlarını bağrına basar.

Barış…
Cumhuriyet, yurtta ve dünyada barışı ilke edinir.
Ülke içinde barışı sağlayan, yargıya, Ankara’da hâkimler var dedirtecek ölçüde duyulan güvendir.
Cumhuriyet, ülkenin dış ilişkilerini barış temeline yerleştirir. Tüm komşuları ile dostluk anlaşmaları yapar. O kadar ki daha dün savaştığı Yunanistan’ın, Anadolu’nun işgalini savunmuş olan başbakanı Elefterios Venizelos, Atatürk’ü, 12 Ocak 1934’te Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterir.
Yukarıda sıralanan değerlere sahip olan Cumhuriyet Türkiyesi, uluslararası kurumların en saygın ve güvenilir üyelerinden biridir. Daha özelde, spordan müziğe, bilimden hukuka hemen her alanda oluşturulan Avrupa kurumlarının da tartışmasız üyesidir. Örneğin 1949’da, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü gerçekleştirmek üzere kurulan Avrupa Konseyi’nin kurucu olarak çağrılan üyesidir. Çağımızın en kusursuz insan hakları uluslararası sözleşmesi olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin oluşumuna katkı yaptığı gibi o sözleşmeye hukuk güvencesi sağlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de üyesidir.
Özetle, Cumhuriyet, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü; her alanda daha fazla ve nitelikli üretim; bilimsel bilginin yol göstericiliğine dayalı bir eğitim, kamu yönetimi ve yurtta ve dünyada barış değerlerinin bütünüdür.
Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında aşınmaya uğramış ve giderek yok edilme noktasına taşınmış olsa da insanlığın gelişme doğrultusunu içselleştirmiş bir çağdaşlaşma çabası olan bu değerlerin günümüzün koşullarında ve kararlı bir yaklaşımla yeniden yaşama geçirilmesi gerekiyor.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları