Olaylar Ve Görüşler

Üniversiteler ne durumda?

30 Eylül 2019 Pazartesi

YAZAR:İrfan O. Hatipoğlu
Yazar

Bugün üniversiteler de akademik çalışma yaşamı boyunca; bilim etik değerlerini, bilim felsefesi ve mantığını içselleştirememiş öğretim elemanlar tarafından yapılmakta.

Üniversitelerde yeni öğretim dönemi başladı. Üniversiteler sorunsuz açılmış olmalı ki, Yüksek öğretim Kanuun’nun (YÖK) değişimini isteyen siyasi partilerin, sivil toplum/öğretim elemanı örgütlerinin gündeminde yok. Oysa siyasal İslamcıların YÖK’e egemen olmasıyla akademik/idari yapının yeniden düzenlenmesi sonrası akademide, cemaat/tarikat müritleri/mensuplarının önü açılarak bilimin/aklın, uygarlık değerlerinin ötelenip yerini ortaçağ öğretilerinin almasını... Oluşturulan korku iklimiyle akademisyenlerin yıldırılması, birçoğunun işine son verilmesini, akademik özerk/özgürlüğün yok edilmesini, akademik yeterliliği tartışılır üniversitelerin akademik yığıntıya dönüşmesini... İller de/obez ilçelerde ki üniversitelerin, kuruldukları kentlerde aydınlığın merkezi olmak yerine “aydınlanma” karşıtlığına dönüşmesini kanıksanmış olmalılar.

Akıl tutulması
Siyasal İslamcılar tarafından, cemaat/ tarikat kontrolüne verilen üniversitelerde kurumsal akıl tutulması yaşanıyor. Sanal akademik başarı öyküleri yazmak dışına çıkılamıyor. Dünyanın ilk beş yüz (500) üniversite sıralamasın da Türk üniversitesi olmadığı gibi, sürekli geriye kayılmakta. Değişik nedenleri var. Belirleyici olanı, siyasal İslamcı iktidarın, üniversitelere “işgalci” anlayışla yaklaşması, yapılandırılmasıdır. Bu yaklaşım üniversiteler de bilim/bilgi üretimini, aktarımını, yayımını birincil öncelik olmaktan çıkardı. İzdüşümün de olmayan akademik kadroların yıldırılması ve sistemin dışına itilerek “akademik geleneğin” dağıtılması ile akademinin fidanlığı olan lisansüstü eğitimin içi boşaltılarak, akademinin geleceği kırıma uğratıldı.
Bugün üniversiteler de akademik çalışma, yaşamı boyunca, bilim etik değerlerini, bilim felsefesi ve mantığını içselleştirememiş öğretim elemanlar tarafından yapılmakta. Akademik yaşamların da ezberciliğe, taklitçiliğe, çeviriciliği, kolaycılığı, intihalciliği öne çıkaran bu akademisyenler; üniversitelerde akademik çürümenin kurumsallaşmasının, “akademik yoksunluğun” önünü açtı. Artık üniversite koridorlarında bilim/teknolojik gelişmeler yakından izlenmek yerine, ortaçağ öğretisi tartışılıyor. Cemaat/ tarikat değerleri üzerinden günlük yaşamın düzenlenmesi çağrısı yapılmakta... Akademik çalışmalar sıradanlaştı/ yapılmıyor. Örneğin sosyal bilimler alanında yapılan çalışmalar –zülfü yâre dokunur endişesiyle- çok azaldı. Kamu üniversitelerinde, -niteliği bir yana bırakılarak- akademisyen başına düşen yayın sayısı, yılda birin, altında. Son 5 yılda üniversitelerimizde üretilen yayınların; en çok atıf alan dergilerdeki yayın sayısındaki oranı yüzde 1’i geçmiyor.

Son durum
Üniversitelerin ana işlevlerinden birisi olan bilgi aktarımı da etkin/verimli yapılamıyor. Öğrencilerin bilim etik değerleri, bilim felsefesi ve mantığı Bugün üniversiteler de akademik çalışma yaşamı boyunca; bilim etik değerlerini, bilim felsefesi ve mantığını içselleştirememiş öğretim elemanlar tarafından yapılmakta. özümsetilmediğinden analitik düşünme yetileri gelişmiyor. Bilgi körü. Yaratıcılık becerileri geliştirilmediğinden sorgulayıcı/ araştırıcı olmak yerine edilgen. Özgüven yoksunu.
Yeni öğretim döneminde de üniversite koridorlarında bilim, aydınlanma konuşulmayacak. M. Kemal’in “Bugün bilimin, fennin, bütün her şeyiyle uygarlığın aleviyle yüz yüze gelişinde filan veya falan şeyhin yol göstericiliğinde maddi mutluluğu ve maneviye arayacak kadar ilkel insanların Türkiye uygar toplumunda varlığını asla kabul etmiyorum” çığlığı dikkate alınmayacak. Zihinleri tutsak, yaratıcılık yetilerini kaybetmiş, kurtuluşu ortaçağ öğretisinde – tekkelerin, türbelerin kapısında- arayan öğrenciler yetiştirme uğraşında olacaklar.
Durum bu...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları