Olaylar Ve Görüşler

Ülkemiz seçmeninin bir ideolojisi var mı? - Av. Ali Yılmaz Gürkan

14 Şubat 2024 Çarşamba

Genelde demokrasilerde insanların siyasi tercihleri birey olarak sahip olduğu kültür düzeyi ve ideolojiye göre şekillenmektedir. Ancak ülkemizin seçmeni de bu genel düşünceye uygun hareket etmekle birlikte, edindiği kültür veya ideolojiyi bir ömür boyunca sürdürür, bir türlü değişime gönlünde ve kafasında yer vermez. Oysa çağdaş insanlık teolojik ve soyut düşünce evrelerini çoktan geride bırakmış, ülkemiz gibi ülkeler hariç pozitivist düşünceyi yaşamında ve tercihlerinde öncelemiştir. Politik tercihleri değişmeyen seçmen çoğu zaman “Babam bu partiyi tutardı, ben de o nedenle o partiye oy veririm” der. Özünde belirli bir düşünce içermese de “Ben böyle düşünüyorum” der ve hep o yeri korur. Bu davranış biçimi bireysel tercih gibi görünse de doğru bir tercih olmaktan uzaktır ve çoğu zaman toplumsal zararın doğmasına neden olur. 

DOĞRU BİLGİNİN ÖNEMİ 

Doğru bilgi içermeyen kararların sonuçlarının bireysel zararların oluşumuna sebep olduğu kadar demokratik tercihler sırasında toplumsal zararların da doğmasına yol açtığı görülür. Bilgi günümüzde tamamen “insan yapısı ve toplumsal bir ürün” olarak tanımlanmaktadır. Fransız Aydınlanmacı düşünür Condorcet’e göre bilgi toplumsal bir niteliğe sahiptir. 

St. Simon’a göre “Bilgi değişmenin ürünüdür.” Bu biçimde günümüzde bilgi tamamen kültürün, yani toplumsal gerçekliğin ürünü olarak ele alınmaktadır. Sorokin ise bilgi ile kültürün aynı şey olduğunu söyler. Demek ki bireylerin bilgi ve kültürleri sadece özneyi yani bireyi değil toplumu da yakından ilgilendiren ve etkileyen bir olgudur. 

MUHAFAZAKARLIK

Yurdumuzda seçmenin genelinde muhafazakâr bir ideolojinin hâkim olduğu çoğu zaman politikacılar tarafından söylenir. Ancak ülkemizde uygulandığı biçimi ile muhafazakârlığın toplumumuzda genel kabul gören bir ideoloji olduğu söylenemez. Her ne kadar bugün Batı’da hâkim olan üç ideolojiden biri (liberalizm, sosyalizm, muhafazakârlık) muhafazakârlık ise de muhafazakârlığın ülkemizde uygulanan biçimine ideoloji tanımı da yapılamaz. 

İdeolojinin genel tanımı içinde yer alan değişim bir yenilik içeren düşünceyi içermesi nedeniyle ülkemiz seçmeninde bu özellik görülmemektedir. Bu nedenle genelde ülkemiz seçmeninin davranışının temelinde sahip olduğu ideolojiden ziyade kültürü ve dini inancı vardır. Bunların yanlış öğretilmesi ve edinilmesi toplumsal yapıyı bozar. Ayrıca her geçen gün alınan göçlerle daha da bozulan demografik yapı toplumu bir arada tutan kültür olgusunu da yok etmek üzere. 

Ülkemizde üzülerek gördüğümüz bir başka gerçek de şudur; “Ekonomik sermaye ile kültürel sermaye artışı” ters orantılı çalışmış, para kazananların kültürel düzeyleri maddi kazançları oranında artmamıştır. Her ne kadar toplumumuzun muhafazakâr olduğu; bu nedenle de bir türlü demokratik yolla çağdaş bir iktidar yapısına kavuşamayacağına ilişkin görüşler hâkim görüş olarak bilinse de muhafazakârlık ülkemizde bir kültürel sorundur ve bir dogma değildir. 

Muhafazakârlık anlam olarak farklı şekillerde ifade edilse de esas itibarıyla mevcut sosyal kültürel durumun korunması düşüncesini içermektedir. Tabii bu durum değiştirilebilir, Aydınlanma felsefesinin esasları tıpkı Cumhuriyetin ilk günlerindeki gibi toplumsal hedef yapılarak topluma kazandırılabilir. Yeter ki geleneklerimiz ve inançlarımız politik etki ile topluma çağın gerisindeki durumu ile kazandırılmaya çalışılmasın, önlensin.

Av. Ali Yılmaz Gürkan İstanbul Barosu



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları