Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Türkiye’yi bekleyen tehlike - M. Danyal HERGÜNSEL
Karbon ayak izi, çevrede üretilen sera gazı miktarı açısından insan faaliyetlerinin doğaya verdiği zararın ölçüsüdür. 2000’li yılların ortalarında insan faaliyetlerinin doğa üzerinde bıraktığı hasarı, karbon salınımı cinsinden ölçebilmek için geliştirilmiş bir kavramdır. Birimi karbondioksit (CO2) değeridir.
ÖNLEMLER YETERLİ DEĞİL
Karbon ayak izini ikiye ayırarak değerlendirmek daha doğrudur. Birincil karbon ayak izi, evsel enerji tüketimi ve ulaşım araçlarındaki fosil yakıtların yanması sonucu ortaya çıkan CO2 emisyonu; ikincil ayak izi yaşamda kullanılan ürünlerin üretimi, tüketimi ve nihayetinde ömrünün sonlanmasında oluşan CO2 emisyonlarının göstergesidir.
Bu değerlerin düşürülmesi ve sıfırlanmasının, iklim değişikliği ve küresel ısınmanın önüne geçebilecek tek yöntem olduğunu bilim insanları belirtmektedirler. 77 ülke, 100’den fazla şehir, 2050 yılına kadar sıfır karbon emisyonu gerçekleştirme sözü vermiştir. 2019 yılı itibarıyla 25 ülkede karbon vergileri uygulanmaya başlanmıştır. Ülkemizde konunun önemi iyi anlaşılamamıştır, alınan önlemler yeterli değildir.
Türk şirketleri, Paris Antlaşması’na ve yeşil mutabakata uyum sağlamazlarsa Avrupa Birliği’nde (AB) yer alan yatırımcıların ülkemize ve şirketlerine finansman ve teknik katkıları olumsuz etkilenecektir. 2026 yılında Yeşil mutabakat gereği uygulamaya konulacak, “Sınırda Karbon Vergisi” (SKV) uygulaması AB üyesi ülkelere ihracat yapan Türk şirketleri, 30 ile 50 Avro arasında karbon vergisi ödemek durumunda kalacaktır. AB Komisyonu’nun “yeşil ekonomiye” geçişten en çok etkilenen sektörlere yardım için “Adil Dönüşüm Katkısı” ile 2021-2027 yılları arasında AB’de konuşlanmış şirketlere 100 milyar Avro mali destek sağlayacak olması, Türk şirketlerinin rekabet gücünü zayıflatacaktır.
ÇÖZÜM İÇİN
Türk şirketleri Paris Antlaşması’na ve Yeşil Mutabakat’a uygun önlemleri almak zorundadır. Burada “yenilenebilir enerji” tercihi öne çıkmaktadır. Karbon salınımı, 17 Mayıs 2014’te yürürlüğe giren sera gazı emisyonlarının takibi hakkındaki yönetmeliğe ve bağlı mevzuata uygun olarak ölçülüp, düzenli olarak raporlanmalıdır. Üretim süreçlerinde sürdürülebilir, geri dönüştürülebilir malzemelerin kullanılmasına özen gösterilmelidir. Özellikle demir-çelik sektörünün ürünleri, uzun ve yassı mamullerin, otomotiv, inşaat, boru, beyaz eşya, ambalaj, makine imalat vb. gibi sektörler üzerindeki etkisi yakın gelecekte önemli gündem konusu olacaktır. Düşük karbonlu üretim çözümleri için otomotiv sektöründe elektrikli enerji gücü ön plana çıkacaktır. Demir-çelik sektörlerinde ise karbondioksit emisyonu nedeniyle üretim yöntemleri tartışılacaktır.
Özetle her sektör, gelecekte ciddi sıkıntılar yaşanabilecek karbon ayak izi değerleri konusunda, ölçme, değerlendirme, akılcı planlama yapma konusunda çabuk olmalıdır. Çünkü fatura ülkemiz için çok ağır olacaktır.
M. DANYAL HERGÜNSEL
TEKNOKRAT
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ünlü ton balığı markalarında 'yasaklı' madde!
- Teğmenler hakkında yeni gelişme!
- CHP'den Tekin hakkında suç duyurusu!
- MHP'den 5'inci paylaşım da aynı saatte geldi!
- Hangi suçlara tutuklama geleceği belli oldu
- Erdoğan'ın Özer'e mektubu, davetler...
- 'Atatürk’e bağlılık ne zamandan beri suç sayılıyor?'
- Grip nedeniyle hastaneye gitti, hayatının şokunu yaşadı
- Seyircisiz konserlere ne kadar harcandı?
- MİT Başkanı CHP'de sunum yapacak!