Olaylar Ve Görüşler

Türkiye’nin zorunluluğu: Demokratik Parlamenter Sistem

19 Ağustos 2019 Pazartesi

Türkiye’nin, geçmiş tarihine bakıldığında, tümüyle parlamenter sistem kültürünü benimsediği görülecektir. Bu kültür ise uzun süreler parlamenter sistem ile yönetimin getirdiği deneyimleri ihtiva etmektedir. Türkiye buna karşılık, kazanılan tüm bu deneyimleri bir kenara bırakarak başkanlık sistemi adı verilen, dünyada hiçbir benzeri olmayan ve başkanlık sistemlerinde bulunan ve özellikle yasama ve yürütme kuvvetleri arasındaki dengeyi sağlayan mekanizmaları ihtiva etmeyen ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen bir sisteme geçmiştir.
Bu sistem ile yürütme organı sadece Cumhurbaşkanı olmuş, yasama ve yürütme organları tamamıyla birbirinden ayrılmış, yasama organının yürütme organına göre gücü ve etkisi azaltılmış ve yasamanın yürütme üzerinde etkili denetim mekanizmaları da kaldırılmıştır. Bu sistemde yürütme organının başı olarak Cumhurbaşkanı tarafsızlık yemini etmiş olmasına karşılık bir siyasi görüşün temsili noktasına getirilmiştir. Bu değişiklik ile devletin en üst makamı, günlük siyasetin içerisinde yer almakta ve ayrıştırıcı sözler nedeniyle toplumun en azından yarısının kendi temsil noktasını Cumhurbaşkanlığı makamı olarak görememesine neden olmaktadır. Cumhurbaşkanlığı makamının bir siyasi görüşün temsili niteliği ile birlikte, fiilen devletin partileştirildiğine neden olduğu görülmektedir. Bu durum ise milletin birlik ve beraberliğini sağlayacak bir siyaset üstü konumun bulunmamasından dolayı kutuplaşmaya neden olmaktadır.§
Yeni sistemde yasama organının yürütme organına oranla çok ciddi güç kaybettiği görülmektedir. Bu kayıp kendisini yasama fonksiyonunun esasını oluşturan genel ve soyut kural koyma niteliğindeki kanun yapma gücünde göstermiştir. Bu durum yürütme organının, yasama organının alanına müdahale ettiğini ve etkisizleştirdiğini gözler önüne sermektedir.

Yeni sistemin gösterdiği
Yürütme organının siyasi temsil noktası haline gelmesi ile birlikte yargı fonksiyonuna ilişkin de birçok sorun ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanı’nın, yüksek mahkemelere doğrudan atama yapması, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nda yürütme organının etkin yapıda olması mahkemelerin bağımsızlığı ve tarafsızlığını etkileyen sorunların başında gelmektedir.
Tüm bunlar göstermektedir ki; sadece bir kişi için getirilen bu sistem Türkiye’yi her alanda geriye götürmüş, parlamenter demokratik sistemin kazanımlarını ve deneyimlerini hatırlatır ve parlamenter demokratik sisteme geçilmesini zorunlu hale getirmiştir.
Parlamenter sistem kuvvetler ayrılığı teorisini benimsemiş, yasama ve yürütme organları arasında yumuşak bir ayrımın bulunduğu hükümet şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Önemli diğer noktası ise yürütme organının başkanlık sisteminin aksine iki başlı yapıda olmasıdır. Lakin yürütme organındaki iki başlılık, esas itibarıyla tıkanık bir sistem düşüncesi ile değil, kolektif bir yapının oluşturulması düşüncesinin görünümü niteliğindedir. Bu düşünce ortak karar alma saikinin de bir sonucu olup demokrasi kavramının da hayata geçirilmesine katkı sağlayan bir yapının parçası olmaktadır. Bu sistemde yürütme organının bir yanında, devlet başkanı olarak, cumhuriyet ile yönetilen devletlerde cumhurbaşkanı yer almakta, yürütme organının diğer yanında ise bakanlar kurulu bulunmaktadır. Bu sistemde cumhurbaşkanı, meclis tarafından seçilmekte olup tarafsızlık niteliği öne çıkmış ve insanların her türlü farklı düşüncelerine karşılık hiçbir ayrım gözetmeksizin bütünleşme noktası olmaktadır.

‘Devlet’in siyasallaşması
Nitekim tarafsız cumhurbaşkanı bütün siyasi baskı veya etkilerin dışında kalarak, adeta bakanlar kuruluna karşılık siyaset üstü değerde bir güven makamı niteliğindedir. Bu çerçevede tarafsız ve siyaset üstü Cumhurbaşkanlığı makamı; iktidarın siyasi söylemlerinin devlet politikası haline gelmesinin ve bunun sonucu olarak devletin siyasallaşması, hatta parti devletinin önüne geçilmekte ve bu noktada bir denetim mekanizması oluşturmaktadır. Bu çerçevede yeni sistemin getirmiş olduğu sakıncaların, demokratik parlamenter sistemin yukarıda belirtilen saf nitelikleri ile çözüleceği, ortak karar alma bilinci ile demokrasi kavramının değer kazanacağı görülecektir. Bununla birlikte uluslararası alanda da kolektif bir yapının ihtiva edildiği bir sistem görünümü oluşacaktır.

Çözüm belli
Parlamenter sistemde başbakan ve bakanlar parlamento içerisinden seçilmektedir. Bu durum ise başbakan ve bakanların yürütme organını ihtiva etmesine karşılık yasama organından da uzaklaşmamasını ve yaşanan sorunların dayanışma ve ortak karar alma saiki ile daha çabuk ve yerinde olmasını sağlamaktadır. Cumhurbaşkanının meclis tarafından seçilmesiyle birlikte ise kutuplaştırıcı seçim dilinin uzağında, tarafsız bir makamın, temsili demokrasi çerçevesinde oluşması sağlanacaktır. Bunun yanında yasama organının yürütme organı üzerindeki gensoru gibi etkili denetim mekanizmaları çok önemli görevler ihtiva etmektedir. Bu çerçevede yürütme organının işlem ve fiillerinin yasama organı tarafından denetlenmesi devletin sağlıklı işleyişi açısından da önem arz etmektedir.
Bu bilgiler çerçevesinde, saf demokratik parlamenter sistemin belirtilen özellikleri ve nitelikleriyle ve Türkiye’nin bu sisteme yönelik birikimleri ışığında, içerisinde bulunduğu zorlukların üstesinden gelineceği açıktır. Nitekim Türkiye’nin ihtiyacı diyalog, dayanışma, siyaset üstü tarafsız bir Cumhurbaşkanlığı makamı ve demokratik araçlardır.

Berk Çözeli
‘Avukat’



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları