Olaylar Ve Görüşler

Türkiye’nin sağlık ve gıda stratejisi ne olmalı? - Op. Dr. Fikret ŞAHİN

02 Kasım 2022 Çarşamba

İnsanlarda görülen pek çok hastalık gıda ve beslenme zincirleriyle bağlantılıdır. Güvenli gıdaya erişim imkânı olan toplumlarda ortalama yaşam süresi uzun, hastalık oranı daha azdır. Bu nedenle, gıda güvenliği halk sağlığıyla doğrudan ilgili ve hayati öneme sahiptir. 

Günümüzde gıda iletiminin hızlı artışına bağlı olarak, zirai hastalıkların sayısı ve yayılımı da artmaktadır. Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde her yıl 200’den fazla zirai hastalık bildirilmektedir. Buna bağlı olarak tarımsal üretimde kullanılan kimyasal ilaç (pestisit) miktarı da artmaktadır. Kullanılan tarım ilaçları toprak, su ve hava kirliliğine sebep olmakta ve hedef dışı bitki, canlı ve insanların sağlığını olumsuz etkilemektedir.

Hayvansal üretimde yoğun olarak kullanılan antibiyotikler, antimikrobiyal rezistansı (AMR) artırmakta bu da insan sağlığını olumsuz etkilemektedir. AMR nedeniyle AB’de her yıl tahmini 33 bin insan hayatını kaybetmekte ve önemli ekonomik kayıplar yaşanmaktadır.

ÜLKEMİZDE DURUM

Bitki ve hayvan sağlığı yönünden ülkemizdeki duruma baktığımızda, üretim maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle üretici daha ucuz fakat bitki ve toprakta uzun süre kalan kimyasal tarım ilaçlarını yaygın olarak kullanmaktadır. Ayrıca ülkemizde hem tarım ilaçlarının hem de hayvansal üretimde kullanılan antibiyotik gibi ilaçların kullanımında bir kısıtlama ve denetim mekanizması yoktur. Biz bu nedenle, tarımsal ve hayvansal üretimden dolayı toprağımızı, suyumuzu ve havamızı gelişmiş ülkelere göre çok daha fazla kirletmekteyiz. Ayrıca çevre koruma bilinci güçlü bir toplum olmadığımız için bu kirlenme daha da artmaktadır.

YEŞİL MUTABAKAT

AB, sağlık ve gıda güvenliği politikalarının belirlenmesi ve AB Yeşil Mutabakatı’na (Green Deal) katkı sağlaması amacıyla bir strateji planı yayımladı. Halk sağlığını korumak amacıyla AB sağlık ve gıda güvenliği genel direktörlüğünün hazırladığı plana göre AB, bitkisel üretimde kullanılan kimyasal tarım ilacı miktarını ve hayvansal üretimde (çiftlik hayvanları ve su ürünleri) kullanılan antibiyotik miktarını 2030’a kadar yüzde 50 oranında azaltmayı öngörmektedir. Bu hedef, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın merkezinde yer alan “çiftlikten çatala” (tarladan sofraya) güvenli gıda stratejisinin en önemli basamağını oluşturmaktadır. AB’nin diğer bir hedefi de kişi başı gıda israfını 2030 yılına kadar yüzde 50 azaltmaktır. Gıda israfının azaltılması Yeşil Mutabakat’a katkı sunacak önemli bir unsurdur.

PARİS İKLİM ANLAŞMASI

AB’nin gıda güvenliği konusundaki bu hedefleri, bir taraftan iklim değişikliğine karşı Yeşil Mutabakat’ı desteklerken diğer taraftan başta kanser olmak üzere diyabet, hipertansiyon, obezite gibi toplum sağlığını tehdit eden hastalıkların insidansını da azaltmayı amaçlamaktadır.

Paris İklim Anlaşması’nı imzalayan, AB adayı ülkemizin de benzer “sağlık ve gıda güvenliği” stratejilerini benimsemesi hem çevre ve toplum sağlığımızın korunması hem de sağlık harcamalarının sürdürülebilirliği açısından önemlidir. Halk sağlığını koruyucu bu vb. önlemleri şimdi almadığımız takdirde gelecekte sağlık harcamalarımız katlanarak artacaktır.

OP. DR. FİKRET ŞAHİN

CHP BALIKESİR MİLLETVEKİLİ /

TBMM SAĞLIK VE AB UYUM KOMİSYONU ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları