Olaylar Ve Görüşler

Türkiye Malezya olur mu?

25 Nisan 2017 Salı

Türkiye- Malezya benzetmeleri siyasette tartışılan bir konu oldu. Malezya, Türkiye açısından iki konuda önem taşıyor. Birincisi Malezya’daki iktidar partisi Milliyetçi Cephe’nin (Barisan Nasional) hâkim parti olması sonucunda fazla güçlenmesi. İkinci olarak da partinin elde ettiği güce bağlı olarak ülkede kontrolünü tamamen ele geçirmesi ve seçimleri manipüle etmesi. Türkiye Malezya olur mu sorusu aslında yeni değil fakat özellikle AK Parti dönemiyle birlikte ortaya çıkan bir tartışmaydı. Son olarak geçen yıl Dani Rodrik, Türkiye’nin en iyi senaryoya göre Malezya olabileceğini belirtmişti ve şöyle açıklamıştı Malezya örneğini: “Ekonomik yönden refah, ancak kültürel yönden muhafazakâr, Batı standartlarında bir demokrasi değil, azınlıklar ve muhaliflerin kötü durumda olacağı bir ülke.” Ekonomik yönü tartışılabilir fakat siyasi açıdan 16 Nisan sonrası, Malezya modeline geçiş anlamında önemli işaretler veriyor.

Tek parti yönetimi

Malezya ve Türkiye siyasi açıdan çeşitli benzerlikler taşıyor. Malezya’da Müslüman nüfusun oranı yüzde 60’larda kalsa da İslamın siyasetteki rolü önemli ve Türkiye’de olduğu gibi Malezya da etnik kökenle alakalı problemler yaşıyor (özellikle Malay ve Çin kökenliler arasında). İki ülkede de muhafazakâr çoğunluk mevcut. Fakat Türkiye’den farklı olarak Malezya bağımsızlığını ilan ettiğinden beri (1957) aynı parti tarafından yönetiliyor. Bu çerçevede referandumun evetle sonuçlanmasını önemli kılan da AK Parti’nin Malezya’daki Milliyetçi Cephe yönetimine benzeyen muhalefetsiz, denetimsiz ve mutlak güce sahip bir konuma gelme olasılığı.

Milliyetçi Cephe

Şu anda tek başına iktidar olan Milliyetçi Cephe, 1977’de İttifak Partisi’nin (Parti Perikatan) devamı olarak kuruldu. Malezya’nın önde gelen etnik grupları düşünüldüğünde (yüzde 61 Malay, yüzde 22 Çin ve yüzde 7 Hint kökenli) İttifak Partisi’nde olduğu gibi Milliyetçi Cephe de Birleşik Malay Milli Örgütü ve ülkede başlıca diğer etnik grupları temsil eden Malay Çin Birliği (Malaysian Chinese Association) ve Malay Hint Kongresi’nin (Malaysian Indian Congress) ittifaka katılımıyla kuruldu. Kısacası Milliyetçi Cephe, farklı etnik grupları muhafazakâr çerçeve içerisinde temsil eden bir koalisyon partisi olarak da görülebilir. En büyük başarısı ise bunu ülke geneline yayması. Kısmen zayıf kaldığı kuzey ve kuzeybatı bölgelerde ise Milliyetçi Cephe federal sistemi bir anlamda manipüle ediyor. Federal seçimler sayesinde muhalefet partileri kısmen de olsa güçlü oldukları bölgelerde seçimleri kazanabiliyor, çok kısıtlı da olsa söz sahibi olabiliyorlar. Fakat burada önemli olan, uygulanan federalizmin aslında çok zayıf kalması. Çünkü kaynaklar tek bir merkezde toplanırken diğer bölgeler çoğunlukla merkezin eline bakıyor. Milliyetçi Cephe de çoğu zaman devlet olanaklarını kullanarak federal seçimlerden zaferle ayrılıyor. Malezya’da tartışılan sorunlu konulardan bir tanesi de İttifak Partisi ve sonrasında gelen Milliyetçi Cephe’nin seçimler üzerindeki etkisi. İktidar partisinin ülkenin kuruluşundan beri ülkeyi tek başına yönetmesi, denetim mekanizmalarının parti ve başbakanlar üzerinde işlevsiz kalması bir yana, partinin devlet bürokrasisi üzerinde mutlak hâkimiyetine ve seçim manipülasyonlarına da yol açıyor. Özellikle ‘gerrymandering’ (seçim bölgelerinin bir siyasi parti lehine -çoğunlukla iktidar partisi lehine- yeniden düzenlenmesidir) yoluyla bazı seçimlerde (1969, 2008 ve 2013 seçimleri) aldığı oyun muhalefet partilerinden az olmasına rağmen daha fazla sandalye elde ederek mecliste çoğunluğu elde etmeyi başardı.

16 Nisan referandumu

Malezya örneğinden yola çıkarsak aslında AK Parti de Milliyetçi Cephe’ye benzer bir konuma yerleştirilebilir. Kuruluş aşamasında merkez sağ ve Refah Partisi’nden ayrılan gruptan oluşan bir koalisyon olan AK Parti, son bir yılda MHP yönetimini ve kısmen BBP’yi de kucaklayan tek adam liderliğinde daha milliyetçi bir koalisyon partisi görünümü aldı. Fakat AK Parti’nin farklılığı Türkiye’nin kıyı kesimlerinde ve doğu ve güneydoğu bölgelerinde hâkim siyasi aktör haline gelememesi. Bu noktada AK Parti daha iyi bir temsil ve kamu yönetimi bahanesiyle Malezya’dakine benzer bir federal sistem uygulayabilir. Fakat desteğini aldığı MHP yönetimini ikna etmesi şu an için zor gözüküyor. Getirilecek federal bir sistemle Kürtleri kendine çekerek gücünü koruyabilir.

Yeni seçim sistemi

Tabii ki kaynakların gene tek bir noktadan, AK Parti’nin isteği doğrultusunda dağıtılması şartıyla. Diğer bir yol ise önerilen yeni seçim sistemi. AK Parti’nin devlet üzerindeki kontrolü düşünülürse bu noktadan sonra gelecek ‘daraltılmış bölge seçim sistemi’, Malezya’dakine benzer sonuçlara yol açabilir. Kısacası MHP’nin ve HDP’nin Meclis dışında varlığını sürdürdüğü fakat Meclis’te eridiği bir sistem kuvvetle muhtemel. Sonuç olarak referandumdan tartışmalı olmakla birlikte evet çıktı. Referandum maddeleri yüzde 51.2 ile geçmiş olsa da AK Parti’nin, elde edeceği güce dayanarak Malezya’daki Milliyetçi Cephe’ye benzer bir yönetim tarzını benimsemesi imkânsız değil. Zira maddelerinin içeriği muhalefet tarafından eleştirildi ve birçok açıdan (mesela güçler ayrılığı yerine güçler birliği, yargının siyasallaşması ve siyasal güç üzerindeki denetim mekanizmalarının alzaltılması gibi) kusurlu bulundu. AK Parti’nin referandum sonrası atacağı adımlardan biri de seçim sisteminin değişmesi ve seçim bölgelerinin AK Parti lehine çıkacak şekilde dizayn edilmesi. Bunun yanında doğuda HDP’ye alternatif bir oluşumun desteklenmesi. Tıpkı Malezya’daki Milliyetçi Cephe gibi AK Parti de bölgedeki gücünü artırmak adına böyle bir adım atabilir. Kısacası Malezya denince akla ilk başta Malezya tipi İslamileşme geliyor fakat burada önemli olan İslamileşmeden ziyade Milliyetçi Cephe’nin Malezya’da oluşturduğu hâkim parti modeli. Demokratik bir sistemden uzak olan bu model referandumun AK Parti lehine sonuçlanmasıyla beraber partinin önümüzdeki dönemde uygulayacağı stratejiye dair ipuçları veriyor.

KEREM KILIÇDAROĞLU

Dr., Siyaset Bilimci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları