Olaylar Ve Görüşler

Trump’ın mektubu ve TCK 299

30 Ekim 2019 Çarşamba

YAZAR: Av. Uğur BAYRAKTUTAN

CHP Artvin Milletvekili, Ydk Başkanı

9 Ekim tarihinde TSK’nin Suriye’de Barış Pınarı Harekâtı’na başladığı gün içinde ABD Başkanı Donald Trump’ın Erdoğan’a yazdığı skandal mektup, bütün diplomatik kuralları bunun ötesinde uluslararası ilişkilerdeki karşılıklı teamülleri alt üst etmiştir. Bu mektup Trump ve Beyaz Saray çevresi tarafından bilinçli olarak basına sızdırılmış ve bunun neticesinde mektubun içeriği öğrenilmiştir. Bu öğrenilme sonucu mektup, Saray ve onun çevresi dışında büyük bir infial yaratmıştır.

Erdoğan’a Trump’ın mektubunun tam metni şöyle:

Sayın Cumhurbaşkanı;

Hadi iyi bir anlaşma yapmaya çalışalım. Siz binlerce kişinin öldürülmesinin sorumlusu olmak istemezsiniz, ben de Türk ekonomisini yok etmek istemem, ki yaparım. Yapabileceklerimin küçük bir örneğini Rahip Brunson konusunda zaten size göstermiştim.

Sizin sorunlarınızı çözmek için çok çalışıyorum. Dünyayı hayal kırıklığına uğratmayın. İyi bir anlaşma yapabilirsiniz. General Mazlum (Şahin Cilo adlı PKK’li) sizinle müzakere etmek istiyor, geçmişte yapamayacağı pek çok tavizi vermeye razı. Yeni elime geçen, bana hitaben yazdığı mektubu ekte size gönderiyorum.

Eğer bunu doğru ve insani şekilde yapabilirseniz, tarih size olumlu bakacaktır. Eğer iyi şeyler olmaz ise tarih sizi sonsuza kadar şeytan olarak görecektir. Sert bir adam olma. Aptal olma.

Sizi daha sonra arayacağım.

Saygılarımla,

Donald Trump 

Görüldüğü üzere mektuptaki ibareler kabul edilemez, ağır ifadelerdir. Bu mektuba karşılık olarak Ankara’dan sızdırılan bilgilere göre mektubun çöpe atıldığı, teklifin reddedildiği ve harekâtın başlamasının buna cevap olduğu ifade edilmiştir.


Ya vatandaş yazsaydı?

Mektupta kullanılan dili incelediğimizde “Eğer iyi şeyler olmaz ise tarih sizi sonsuza kadar şeytan olarak görecektir. Sert bir adam olma. Aptal olma” ifadeleri ile ülkenin Cumhurbaşkanına aptal, şeytan benzetmeleri yapılmaktadır. Bir an bu mektubun ABD Başkanı Trump tarafından değil de Türkiye Cumhuriyeti’nin sade vatandaşları tarafından ülkenin Cumhurbaşkanına gönderilip böyle bir içerik paylaşılsa idi acaba ne olurdu? Bu durumda Saray çevreleri mektubu çöpe mi attık derlerdi yoksa ülkenin cumhuriyet savcıları TCK 299’daki Cumhurbaşkanına hakaret maddesinden yola çıkarak bir iddianame mi düzenlerlerdi? Takdir okuyucunundur. Göründüğü üzere TCK 299 muhaliflere karşı bir yaptırım aracı olarak kullanılmasının ötesinde meşruiyeti kalmamış bir madde haline dönüşmüştür. Cumhurbaşkanı’na hakaret eden kişinin konumu üzerine atılmış suç vasfını değiştiremez. Bu mektup skandal bir mektup olmanın ötesinde aynı zamanda TCK 299’uncu maddesi anlamında suç da teşkil eden bir mektuptur. Kendisi ve bakanları hakkında Halkbank gerekçe gösterilerek ABD tarafından bir yaptırım tehdidi alan bir Cumhurbaşkanı’nın ve Saray çevresinin, Kamuoyunda skandal, bize göre ise TCK 299 anlamında suç içeren bu mektup karşısında, mektubu çöpe attım, dışında bir refleks göstermesi beklenemezdi. Hele hele bu yaptırımların kendisinin ve kabinesindeki bazı bakanların ABD’deki mal varlıklarına el koyma tehdidi karşısında TCK 299/3’üncü fıkrasındaki “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan dolayı kovuşturma yapılması, Adalet Bakanı iznine bağlıdır” ibaresindeki, izni verecek Adalet Bakanı’ndan böyle bir tavrı beklemek daldaki kuşu elle tutmaya benzer. Üzücü olan mektuptaki bu hakaretlerin Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal’in oturduğu koltuğun şahsında Büyük Türk Milleti’ne karşı yapılmasıdır. Gerisi lafügüzahtır. 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları