Olaylar Ve Görüşler

Trump tipi ‘yeni sağ’

18 Ekim 2019 Cuma

YAZAR:Doç. Dr. Ödül Celep
Işık Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi

Trump’ın kendi kişisel motivasyonlarını anlamamızda, aslında iş dünyasından gelişi bize ipuçları veriyor. Bir iş insanı gibi kar-zarar hesabı ve şirket yönetimi anlayışını Trump siyasetinde görebiliyoruz.

Bugünlerde herkes göreve geldiği günden bu yana kişisel Twitter hesabını ülkenin resmi diplomasi kanalı gibi kullanan ABD Başkanı Donald Trump’ın birbiriyle çelişen tweet’lerini ve ani politika değişikliklerini yorumlamaya çalışıyor. Trump’ın birbiriyle çelişkili mesajları, ABD politikalarındaki pragmatizmi mi yansıtıyor, yoksa kurumlar arasında kopukluğu ya da yaklaşım farklılığını mı? Bu açıdan Trump’a biraz yakından bakmakta fayda olabilir. Trump’ın kendi kişisel motivasyonlarını anlamamızda, aslında iş dünyasından gelişi bize ipuçları veriyor. Bir iş insanı gibi kâr-zarar hesabı ve şirket yönetimi anlayışını Trump siyasetinde görebiliyoruz. Örneğin Trump dış siyasette, özellikle Ortadoğu ülkelerine karşı oldukça şahin bir dil kullanabiliyor. İslamofobik bir dili ve bakış açısı olması tespitiyle eleştiriliyor. Ama en baştan beri uzmanlar, ne kadar şahin bir izlenim verirse versin Trump bir iş insanı olduğu için onun son kertede rasyonel davranacağı ve savaş istemeyeceği tespitinde bulunmuşlardı. Bu da bir yerde doğru çıktı diyebiliriz. Zira savaş kâr-zarar dengesinde öncelikle ve maksimum seviyede zarara yol açan bir eylem olarak görülür.

Farklı bir ‘sağ’
Bu niteliğiyle Trump, önceki ABD başkanlarından farklı bir sağ siyasete dayanıyor. Bir önceki Cumhuriyetçi ABD Başkanı George W. Bush farklı bir sağcı başkandı. Oğul Bush’un sağcılığı aslen Hıristiyan sağından geliyor olmasından kaynaklanıyordu. Oysa Trump, her ne kadar Evanjelik ve Hıristiyan sağ tabandan destek alıyor olsa da, sosyolojik olarak ağırlıklı kimliği, dindarlık veya Hıristiyan sağı değil. Trump’ın sağcılığı, iş dünyasından gelmesiyle, dinden ziyade sınıfla, daha ziyade ekonomik sağcılıkla alakalı. Belki de bu nedenle, bunca “çılgın” ve “dengesiz” imajına rağmen, Bush’a göre örneğin savaş gibi konularda daha rasyonel bir tavır izliyor izlenimi veriyor.

2020 seçimi belirleyici
Trump’ın bir diğer özelliği ise outsider, yani “dışardan” gelen bir lider olması, yani “establishment” dediğimiz müesses nizamı temsil eden bir siyasetçi değil. Birlikte çalıştığı insanlar içinde eski bakanlar ve üst seviye bürokratlar var ve kendi inisiyatifleri ile yerleşik devletin geleneksel motivasyonları her zaman birbirini tutmuyor. Trump’ın kendisi de zor bir insan, huysuz, aksi, egosu oldukça yüksek ve geçinmesi zor. Ama 2020’deki başkanlık seçimlerinde Demokratlar Trump’ı alt edebilirse, o zaman ‘tek dönemlik başkan’ olarak anılacak, bazı çevrelerce ‘sadece bir sapmaydı, gerçek anlamda sürekliliği temsil etmiyordu’ diye yorumlanacaktır.
Tweet konusuna dönecek olursak; içinden geçtiğimiz ve adına ‘gerçek ötesi” (post truth) çağı denilen zamanlara bu şekilde bir isim verilmesinde Trump’ın yalan yanlış tweet’lerinin etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Gerçek ötesi, tamamıyla yanlış haber anlamına da gelmiyor aslında, daha karmaşık bir şey. İçinde demagojiyi ve gerçekle yalanların karışımını barındıran, provokatif söylemleri de barındıran bir dil bu. Ve kesinlikle demokrasilere katkı sağlamayan, demokrasinin altını oyan bir dil. ABD başkanlarının “ak” dediğine hemen sonrasında “kara” demesi çok sık rastlanan bir durum değil ve bu denli bir tutarsızlığın sürekliliği yok. Ama bu durumu kurumsal değil, daha ziyade Trump’ın kendi kişisel özellikleriyle ilgili olarak değerlendirebiliriz. Twitter üzerinden bir yorum yapıyor, muhtemelen kendisine içeriden ayar veriliyor, o da durumu tekrar toparlamak için başka bir tweet atıyor ve yine yanlış mesaj vermiş olabiliyor, sonra yine ayar veriliyor. Bu böyle devam edip gidiyor.

Siyasetin iki yüzü
Ve elbette ABD başkanlarının bir iç siyaset, bir de dış siyaset yüzü var. Biz Türkiye’den başkanların daha ziyade dış siyaset yüzlerine maruz kalıyoruz. İçeride ise bir azil süreci başlayacak. Süreçte ilk aşama olan ve Demokratların çoğunlukta olduğu ABD Temsilciler Meclisi’nde azil kararı çıkacaktır ama Senato eninde sonunda Trump’ı kurtaracaktır. Cumhuriyetçilerin Senato’daki sayısal ağırlığını düşündüğümüz zaman, Trump’ın azledilmesi neredeyse olanaksız. Özetle Trump’ın siyasi kaderi azille değil, gelecek seçimlerde belirlenecek. Dolayısıyla Demokratlar başkanlığı kazanırsa, ABD’nin Ortadoğu siyaseti buna göre yeniden şekillenecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları