Olaylar Ve Görüşler

Talip Apaydın Kültürevi dileği

28 Eylül 2019 Cumartesi

YAZAR: MUSTAFA GAZALCI

Zaman ne çabuk akıyor, de­ğerli yazarımız, ağabeyi­miz Talip Apaydın aramızdan ayrılalı beş yıl olmuş. İnana­mıyor insan, daha dün gibi. Sanki vakıfta, başka bir yerde gülümseyen yüzüyle bize bir şeyler anlatıyor, biz de can kulağıyla onu dinliyoruz.
Köyde yaşayan, ortakçı­lık yapan çok yoksul bir aile­nin çocuğuyken 1943’te Çifte­ler Köy Enstitüsü’nü, 1946’da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü, daha sonra da Gazi Eğitim Müzik bölümünü bitirir, öğretmenlik, öğretmen örgütlerinde yöneticilik ya­par, ülkemizin seçkin bir ya­zarı olur.
Şiirle, öyküyle başladığı ya­zı yaşamını romanla sürdürür. Kurtuluş Savaşımızı anlattığı “Toz Duman İçinde”, “Köylü­ler”, “Vatan Dediler” üçlemesi bir başyapıt niteliğindedir.
Kitaplarından soruşturma­lar geçirir, mahkemelere veri­lir, bakanlık emrine alınarak iki yıl açıkta kalır. Sonra hep­sinden aklanır. Ödüller alır. Yüksek Köy Enstitüsü’nde birlikte okuduğu arkadaşı Halise’nin izini yitirince “Ne­redeysen çık ortaya” diye bir açık mektup yazar ve evle­nir onunla. Bundan sonra iki Köy Enstitülü birlikte durur­lar “akan sulara karşı.”

‘Kitap okutmak’ ve ‘çavuş’luk suçu!
CHP’nin 1969’da öğretmen­lerle ilgili verdiği bir Mec­lis araştırma önergesinin TBMM’de görüşülmesi sıra­sında Talip Apaydın’ın ba­kanlık emrine alınması di­le getirilir, niçin açığa alındı­ğı sorulur. Dönemin Milli Eği­tim Bakanı İlhami Ertem, Ta­lip Apaydın’ın “1943 yılın­da Hamidiye (Çifteler) Köy Enstitüsü öğretmeni Asiye Özdemir’in önderliğinde ko­münizm lehinde kitaplar oku­tan bir örgütün üyesi” oldu­ğunu, askerde çavuş çıkarıldı­ğını, “kimlerin yedek subay­ken çavuş çıkarıldığının bel­li olduğunu” söyler. “... Genel durumu itibarıyla öğretmen­likte çalıştırılması sakınca­lı görülmüştür ve bu sebeple kendisi bakanlık emrine alın­mıştır” diyerek sözlerini şöy­le sürdürür:
“... Sayın Talip Apaydın’ın büyük eserlerinden birini okumama müsaade eder misi­niz? ‘Derin vuruyoruz kazma­yı, kof sesleri geliyor dipten. Çürümüş yıllardır, değiştire­ceğiz bu yapıyı kökten. Biraz daha, ha gayret sallanıyor her yeri, kavuklarda böcekler, çı­yanlar, bir telaş, bir kıyamet. Yıkacağız başka çare yok. Yı­kıp yeniden yapacağız temel­den çatıyı uygarca. Sonra gi­dip adam gibi yaşayacağız.’
Adı geçen Milli Eğitim Ba­kanı, bir romanın bütünün­den koparılan bu güzelim Türkçe ile anlatılmış satırları sanki suçmuş gibi sunar, ‘işte Talip Apaydın budur, bunun için işlem yaptık’ der.” (1)
Beş yıl önce 30 Eylül 2014’te Ankara Karşıyaka’da mezarı başında şunları söyle­miştik: “Talip Apaydın’ın on­larca öyküsü, romanı, şiiri, tüm yazıları barışa, aydınlığa bir çağrıdır.
O arkasında han hamam, apartman değil, kocaman bir kültür hazinesi, iyi yetişmiş evlatlar ve dostlar bıraktı.”

‘Eğitim cinayeti en büyük hıyanet’
Talip Apaydın, Köy Enstitü­leri Sistemi-Mezunları Üzeri­ne Bir Araştırma (2015, Bilgi Yayınları) kitabı için hazırla­dığımız sormacada Köy Ensti­tüleri üzerine son olarak şun­ları söylemişti:
“Köy Enstitülerini kapatan­lar eğitim cinayeti işlemişler­dir. Türk halkına en büyük hıyaneti yapmışlardır. Tür­kiye 80 yıl sonra, bugün ge­ri kalmış ülke olmaktan kur­tulamamışsa nedeni enstitüle­rin kapatılmasıdır.”(2)
Edebiyat ve kültür yaşamı­mızda derin izler bırakan Talip Apaydın’ın gelecek kuşakla­ra tanıtılması, yaşatılması için kitaplarının, özel eşyalarının sergilendiği bir kültürevi ya da kitaplığa kavuşma dileğiyle.

1) Mustafa Gazalcı, Köy Enstitüleri­nin Meclis Süreci, Bilgi Yayınevi 2019, s: 326-329,
2) Talip Apaydın’ın el yazısı.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları