Olaylar Ve Görüşler

Seydibeşir Toplama Kampı - Daver DARENDE

24 Aralık 2022 Cumartesi

Birinci Dünya Savaşı sırasında Filistin’de, Sina ve Kanal Harekâtı’nda İngilizlere karşı savaşırken geri çekilmek zorunda kalan on binlerce Türk askeri esir düştü. İskenderiye’nin 15 kilometre kuzeydoğusunda Seydibeşir Toplama Kampı’na yerleştirilen esirlerden birisi de yedek subay teğmen olarak savaşan babamdı.

Babamın bir silah arkadaşı tarafından 21 Kasım 1920 tarihinde çekilmiş fotoğrafa dikkatle bakıyorum. Fotoğrafta gruplar halinde askerler, Sina Çölü’nde kavrulmuş yorgun yüzler, kalpaklılar... Bazılarının başı açık, kimi sivil, kimi üniformalı... Yürek çarpıntılarını duyar gibi oluyorum. Savaşın vahşetini, tutarsızlığını anlayan onlar, halk adını verdiğimiz insancıklar. Babam zorlukla gülümsüyor. Az mı çile çekmişti üç cephede çarpışırken... Can kulağı ile dinlerdim anlattıklarını, İngilizlere ait Seydibeşir Toplama Kampı’nda geçirdiği acılı yılları... Bir film şeridi gibi geçerdi gözümün önünden anlattıkları. Galiçya ve Irak cephesinden sonra Filistin-Sina cephesi, Kanal Harekâtı, cephede yaralandıktan sonra hastanede geçen acılı günler, aylar...

‘KUMARDA KAYBETTİK’

Babamın da çok sevdiği Nâzım’ın dizeleri aklımdan çıkmıyor:

“Biz ki İstanbul şehriyiz

Seferberliği görmüşüz

Kafkas, Galiçya, Çanakkale, Filistin

Vagon ticareti, tifüs ve İspanyol nezlesi,

Bir de İttihatçılar, 

Bir de uzun konçlu Alman çizmesi, 914’ten 18’e

Kadar yedi bitirdi bizi”

Falih Rıfkı Atay, “Zeytindağı” kitabında Birinci Dünya Savaşı’nda şehit düşen Türk askerleri için şunları yazmıştı:

“Biz Türk askerini harpte değil, kumarda kaybettik.”

Yafa’da İngilizlere karşı çarpışırken esir düşen babam o zorlu günleri bana şöyle anlatmıştı:

“Yafa civarındaydık. Birliklerimizin bir kısmı geride kalmıştı. Bıkkınlık, bezginlik vardı hepimizde. Çölün kavurucu sıcağı altında savaşıyorduk. 18 Haziran 1918 gününe kadar dayandık, sonunda bozguna uğradık. Sabah saat sekiz buçukta Yafa’da esir düştüm.”

YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ

Babamın Seydibeşir Toplama Kampı’ndaki tutsaklık dönemi 12 Haziran 1920 tarihinde sona erdi. Onun “Öğle yemeğinde kurtlu bakla, akşam yemeğinde kokmuş katır eti verirlerdi” sözleri belleğimden silinmedi. 

Birinci Dünya Savaşı’nı üç cephede savaşarak yaşayan Rumeli kökenli babam geçirdiği hüzün dolu yıllardan sonra bu kez de İkinci Dünya Savaşı’nı bizimle birlikte Üsküp’te yaşadı. Hitler faşizminin bu acılı dönemini “Sirenler Çalıyor”, “Bir Çocuk Gözüyle İkinci Dünya Savaşı” adlı kitaplarında anlattım. 

Tüm savaşların ne kadar gereksiz olduğunu Melih Cevdet Anday dizelerinde ne güzel anlatmış:

“Nasıl sabrettim bugüne kadar,

Ölümden bahsetmemek için,

Farkına varmamak mümkün mü?

Âşık olmak gayrikabil uyanmanın tadı yok

Birinci Harbi Umumi’de doğmuşum.

Bizim hesabı kesmek için ikincisine ne lüzum vardı?”

Ülkemizin de bulunduğu coğrafyada tehlikeli gelişmeler yaşanırken hedefimiz Atatürk’ün “Yurtta barış dünyada barış” ilkesini benimsemek olmalıdır.

DAVER DARENDE

EMEKLİ DİPLOMAT



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları