Olaylar Ve Görüşler

Şemdinli iddianamesini kimler yazdı!

10 Eylül 2019 Salı

Devletin kuruluş felsefesini sorgulayan bir iddianame, o devlet var olduğu sürece yazılamaz. Belirtilmelidir ki, o tarihe kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve bu bağlamda ulus, ulus-devlet, modernite gibi değerler yaratma projesi yargı tarafından sorgulanmamıştır.

 

“Temelde devlet denilen bürokratik aygıt ile seçilerek gelen siyasi hükümetler arasında bir gerilim mevcuttur. Bu gerilim zaman zaman gizli ve açık çatışmaya dönüşebilmektedir.”
“Devletin bekasını korumak ve temsil etmekle görevli olan bürokratik aygıt içeriğine sızmalar olması halinde bürokrasinin kendisi devletin bekasını tehdit eder noktaya gelebilir.”

Gerçekdışı söylem
“Osmanlı’dan Cumhuriyete miras kalan ve Cumhuriyetin ilanında da kabul edilerek devam ettirilen modernlik projesi Kürt milliyetçiliğinin ve siyasal İslam’ın devletin temel yaklaşımlarına hâkim olmasını temel tehdit unsurları olarak belirlemiştir. Bugün kimi çevrelere göre siyasetin gizli ajandası bu iki temel tehdidi içermektedir. Ayrıca çevreden gelerek merkezi ele geçirme çabası içerisinde olan unsurlar modernlik projesinin sahibi olan sivil/ askeri bürokratik etiği oldukça rahatsız etmektedir. O halde devlet içerisinden kimi ideolojik gruplaşmaları çıkar çevreleri ile işbirliği içerisinde temel risk faktörü olarak gördükleri siyasi iktidara karşı tavır geliştirmesi beklenmeyen bir durum olmalıdır.”
Oldukça uzun bir alıntı. Şemdinli iddianamesinde daha fazlası var. Kuşkusuz ki doğruluğu söz konusu olmamakla birlikte oldukça güçlü bir çözümleme. Kürtİslam milliyetçisinin kaleminden çıktığı anlaşılıyor. Siyasal iktidara da selam göndermesi söz konusu.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda tarafımdan kaleme alınan karşı oyda üç Yargıtay üyesi şunları yazdılar:
“(İddianame...) doğruluğu tartışmalı olsa da bir sosyoloğun değerlendirmesini anımsatmakta ve toplumbilimsel olarak karşı görüşlerin olabileceği gerçeğini yok saymaktadır.”

‘Siyasal yüklü söylem’
“Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadronun, kuruluştan kaynaklanan, ulus ve ulus-devlet yaratma projesinin getirdiği ve iddianamede “siyasetin gizli ajandası” şeklindeki nitelemeyle adeta suçlama konusu yapılan duyarlılıkların doğruluğunun tartışılacağı yerin iddianame olamayacağı düşünülmediği gibi siyasal İslam ve etnik milliyetçiliğin tehlike yaratmayacağı üstü örtülü şekilde vurgulanarak bu hassasiyetlerin yanlış olduğu izlenimi verilmekte ve dahası siyasal söylem yüklü değerlendirme yapılmaktadır...”
Düzenlediği (?) görülen savcının iddianameyi yazmadığı itiraflarıyla ortaya çıkmıştır. Karşıoyda sezgi olarak “... bir sosyoloğun değerlendirmesini anımsatma...” ibaresi ile bu yöne dikkat çekmiştik.
İtirafçı, iddianamenin kendisine bir yargıç tarafından getirildiğini açıklamıştır. İddia ediyoruz ki, o yargıç da o iddianameyi yazacak birikimde değildir. Öte yandan iddianame, kimlikleri doğrulanmayan ihbarcı mektuplarını da kapsamaktadır. Doğrudan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen ihbarlarda ayrıntılı açıklamalar ve dönemin bölgede görev yapan üst düzey askerlerin isimleri bulunmaktadır. Daha sonra Silivri yargılamalarına dahil edildikleri bilinmektedir.
Devletin kuruluş felsefesini sorgulayan bir iddianame, o devlet var olduğu sürece yazılamaz. Belirtilmelidir ki, o tarihe kadar Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu ve bu bağlamda ulus, ulus-devlet, modernite gibi değerler yaratma projesi yargı tarafından sorgulanmamıştır.

Yargının yetkisi ve görevi de değildir.
Yasal olarak iddianameyi yazdığı kabul edilen yargılanmaktadır. Asıl yazan/-lar kimlerdir. İddianamedeki kabul edilemez çözümleme daha önce yapılmış mıdır? Hangi makale ya da kitaplarda aynı konu işlenmiştir?
İmzası olan yazmadığını açıkladığına göre yazan/-lar görüşlerini iddianameye mi dönüştürmüşlerdir? Yapılması gereken, soruşturmanın bu yönde genişletilmesidir. Söz gelimi ihbar dilekçelerinden yola çıkılarak ihbar edilenler tanık olarak dinlenerek öncelikle ihbarcılar belirlenmelidir. Ayrıca kitapçının terör örgütünden cezaevinde kaldığı ve şehir merkezinde bulunduğu halde İstihbarat Şube Müdür Vekili’nin “... Emniyet İstihbaratınca takip edilmemektedir...” şeklinde beyanda bulunduğu hususu da araştırılmalıdır. Çünkü istihbari olarak takip koşullarının varlığı herhalde yadsınamaz.

Neden gerek görüldü?
İddianame yazılırken TBMM’den de bir ifade tutanağı alınmıştır. Neden gerek görülmüştür; resmi olarak istenilmiş midir? Bir bütün olarak bakıldığında şimdilik ortaya çıkmış olan: Savcının iddianameyi yazmadığı gerçeğidir. İddianameyi savcıya ulaştıran yargıca kim ya da kimler yazarak verdi? O kadar güç değildir. Soruşturma makamları, o tarihteki görevlilerin bağlantılarını, iletişimlerini kolaylıkla tespit edebilirler. Yeter ki soruşturma iradesi olsun. Moda ifadeyle ucu nereye giderse gitsin!
Şemdinli iddianamesini yazanlar, ortaya çıkarılmadığı sürece hukuk devletinde gereğinin yapıldığı söylenemez. Resmi söylemde “kumpas” diye nitelenen uydurma/kurgu davaların işaret fişeği Şemdinli’den başlamıştır. Cumhuriyet projesini sorgulamak hiç kimsenin haddinde değildir.
Sorgulamaya kalkışanlar sorgulanmalıdırlar!

Hamdi Yaver AKTAN
Yargıtay Onursal Daire Başkanı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları