Olaylar Ve Görüşler

Şeker fabrikaları gerçeği MUSTAFA ÖZYURT yazdı...

22 Mart 2018 Perşembe

Üretime ve istihdama yönelik bir tek çivi çakılmadı. Şimdi sıra 14 şeker fabrikasının yok pahasına birilerine peşkeş çekilmesine mi geldi?

Cumhuriyetin devir aldığı Türkiye’de gerçek anlamda bir gram şeker üretimi yoktu. Şeker sanayi kurulması için ilk adım ve ilk girişim, cumhuriyetle birlikte, Uşak’ta ve Trakya bölgesinde atıldı. Her iki atılım halkın katılımıyla ve öncülüğünde gerçekleşti. Örneğin Uşak’ta Molla Ömer oğlu Nuri Efendi adında bir halk çocuğu, köy köy dolaşarak şeker fabrikası kurma işine öncülük etti. Halk içinden gelen ve halk için kurucu bir özveriyle gecesini gündüzüne katan Nuri Efendi ve arkadaşları, topladıkları 600 bin TL ile Uşak’ta Ayberk Mahallesi Cemiyet-i Hayriyesi adıyla bir mahalle hayır derneğini Uşak Terakki Ziraat Şirketi’ne dönüştürerek şeker fabrikası kurmaya yöneldiler. Uşak’ta 6 Kasım 1925’te temeli atılan fabrika 19 Aralık 1926’da işletmeye açıldı.

Özel girişim örneği
Alpullu Şeker Fabrikası, İstanbul ve Trakya Şeker Fabrikaları Türk Anonim Şirketi tarafından tam bir özel girişim örneği olarak, yüzde 68 oranında İş Bankası öncülüğünde, Trakya il ve ilçelerinin özel idarelerinin sembolik katılımlarıyla gerçekleşti. Alpullu’da ilk kazma 22 Aralık 1925’te vuruldu ve 1926’da şeker üretimine başladı.
Eskişehir Şeker Fabrikası’nın temeli, 1 Şubat 1933’te atıldı ve fabrika 6 Aralık 1933’te üretime geçti. Cumhuriyet’in ilk üç şeker fabrikasından sonra 7 Ekim 1933’te temeli atılan ve 26 Eylül 1934’te işletmeye geçen Turhal Şeker Fabrikası öncü üçlüye katıldı. Bunlar daha sonra Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ şeklinde tek elde toplandı. Giderek Anadolu’nun dört bir yanında yeni kurulan şeker fabrikaları, bu birliğe katıldı. 1960’lı yıllara geldiğimizde 16 şeker fabrikası çalışır durumdaydı ve üretilen şeker 450 bin tona ulaşmıştı.
1923’te 50 bin ton şeker ithal eden Türkiye’nin gereksinimi 1930’da 75 bin ton oldu ve bunun 63 bin tonunu dışardan almak durumunda kaldı. Oysa 1939’a gelindiğinde, 120 bin ton olan ihtiyacın 95 bin tonu ülkede üretilen şekerle karşılandı. Yalnız 1938’de 44 bin tonluk ithalat dışında, hemen bütün şeker gereksinimimiz kendi fabrikalarımızdan karşılanıyordu.

Şeker tadında üretim
Şeker fabrikası yalnız şeker üretmekle kalmaz, pancar üreticisinin koruyucusu ve bulunduğu çevrenin aydınlık yüzüdür. Bu gerçeği lise ve üniversite öğrencisi olduğum yıllarda, tatil aylarına rastlayan her kampanya döneminde toplam 440 gün sigortalı ve geçici statüde çalıştığım Adapazarı Şeker Fabrikası’nda birebir yaşayarak gördüm. Pancardan şeker üretiminin çok özel bir yapısı vardır. Şeker üretimini yapan fabrika müdürünün dışında fabrikanın ziraat müdürü vardır. Onun alt kademesinde ziraat bölge şefleri ve çok sayıda ziraat mühendisi çalışır. Pancar üreten çiftçinin bağlı olduğu bölge ve o bölgedeki ziraat mühendisleri çiftçinin her sorunu bilir ve ilgilenir. Tohum verilmesi, ekim zamanı bellidir. Bir tarlaya belli bir süre geçmeden pancar ekilmez. Pancar bitkisinin çapalama ve söküm zamanında çiftçiye fabrika avans dağıtır. Böylece çiftçinin parasal sıkıntıya düşmeden işlerini rahat yapmasını ve bir bakıma kendisine getireceği pancarın üretimin garanti altına almasıdır.
Şeker fabrikası diğer sanayi kuruluşlarından farklı bir yapıdır. Sanayi bölgelerinden uzak, pancar üreticisinin kolay ve rahat ulaşabileceği bir çiftlik konumundadır. İlk pancar geldiği andan başlayarak son kristal şeker, çuvala girene kadar hiç durmadan çalışır. Kısaca kampanya dönemi boyunca çalışma gece gündüz kesintisizdir. Bütün bu dönemde içinde çiftçi, sürekli pancar taşır ve fabrika şeker üretir. Yalnız şeker üretilmekle kalmaz, tarım ve hayvancılık da yapılır. Bunların eğitimi de verilir. Pancarın son kalıntısı küspe, hayvan yemi olarak kullanılır. Çiftçi pancarı fabrikaya bıraktıktan sonra, köye dönüşünde hayvanlarına küspe götürür. Böylece şeker üretiminden başka pancar küspesi hayvan yemi ihtiyacını karşılar.
Ayrıca şeker fabrikaları sosyal tesisleri, lojmanları, misafirhanesi ve diğer yapılarıy- la çevresine örnek olmuştur. 1950-60 döneminin Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes Adapazarı’na geldiklerinde, o zaman kaloriferli otel bulunmadığı için, şeker fabrikasının misafirhanesinde konaklamışlardır.

14 şeker fabrikası olayı
14 şeker fabrikasının özelleştirmesine işine gelince biraz durmak isterim. “Zarar ettiği için satıyoruz” diyorlar. Hangi aklı evvel ticaret adamı zarar eden bir kuruluşu satın alır, para yatırır? Bu sözün altında bir bit yeniği sezinlemiyor muyuz sanıyorlar? Cumhuriyetin şeker fabrikalarını kurma girişimi başladığında şeker ithalatını elde tutan bir özel şirket varmış. Hatta bu şirketin aktif yürütücüsü, bir şeker kralı bile ortalıkta dolaşırmış. Bu şirketin ne yeri ne yurdu, ne depolama, sevk etme tesisleri ne de büroları varmış. Ama Türkiye’nin büyük miktarda şeker dış alımında gene bu şirket sahnedeymiş. Örneğin dört şeker fabrikası 1939’da şeker üretimini 42 bin ton ile sınırlandırmak zorunda kalmış. Ancak işler kontrol altına alınıp da İnönü projesi ile şirket ortadan kaldırılınca o yıl, 4 şeker fabrikasının üretimi 90 bin tona çıkmış. Sonra da 120 bin tona... Dönüp dolaşıp aynı noktaya gelmiş gibiyiz. İster istemez şeker fabrikalarını ucuza kapma peşinde olan ya da peşkeş çekilecek yandaş birileri devrede mi diye sormadan edemiyor insan.
O kadar alıştık ki, 8 Kasım 2002-25 Temmuz 2017 dönemindeki özelleştirmelerin toplam tutarının 59 milyar 558 milyon 255 bin dolar olduğunu 11 Ağustos 2017 tarihinde Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın açıklamasından öğreniyoruz. Aradan 7 ay geçti, bu değer 65 milyar dolara yükselmiştir. Özelleştirmeden gelen bu kadar para nereye çar çur edildi? Üretime ve istihdama yönelik bir tek çivi çakılmadı. Şimdi sıra 14 şeker fabrikasının yok pahasına birilerine peşkeş çekilmesine mi geldi?

MUSTAFA ÖZYURT Prof. Dr., 22. Dönem Bursa Milletvekili

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları