Olaylar Ve Görüşler

RAZİYE KARABEY - Yeni cephe: Müzik müfredatı

21 Eylül 2017 Perşembe

Yeni müfredat genel olarak tartışılmaya devam edilirken müzik müfredatındaki değişiklikler unutuluyor. Çocuklar ilkokul birinci sınıftan itibaren “ilahi”, yedinci sınıfta da “tekbir” ve “salat-ı Ümmiye” ile segâh ve hüzzam makamlarını öğrenecek

İlk ve ortaöğretim düzeylerindeki yeni müfredat kapsamında müzik dersi öğretim programında yapılan değişikliklerle ilgili olarak Müzik Eğitimcileri Derneği MÜZED, 9 Ağustos’ta kamuoyuna bir açıklama yaptı. Ayrıca 8 Eylül’de Milli Eğitim Bakanı’na yazılı başvuruyla programın yeterli donanıma sahip uzmanlarca yeniden hazırlanmasını talep etti.

Getirilen değişiklikler
Yeni müzik müfredatını öncekiyle karşılaştıran MÜZED incelemesi dört bulguyu ortaya koyuyor:
1. Müzik müfredatında yapılan değişiklikler birinci sınıftan başlayarak dini değerler, dini günler ve dini müzikler öğretimi getirdi. Çocuk ilkokul birinci sınıftan itibaren “ilahi”, yedinci sınıfta da “tekbir” ve “salat-ı ümmiye” ile segâh ve hüzzam makamlarını öğrenecek, buna karşılık basit kanonları ve çoksesli şarkıları öğrenemeyecek, çünkü programdan çıkarıldı. Popüler müzik de çıkarıldı, yerine mehter müziği ve dini müzik konuldu.
2. Yeni program çoksesli müziğe karşı. Çoksesli müziğin çocuğun beynini geliştirmedeki belirgin etkisi çoktandır bilinen bir gerçek ve klasik Batı müziği ile demokrasi arasındaki direkt bağlantı halen sayısız üniversitede ders olarak okutuluyor. Buna karşın yeni müfredat ortaokul altı, yedi ve sekizinci sınıflarda çok sesli şarkıları programdan çıkardı. Onuncu sınıfta ise çocuğun seslendirmesine değil, sadece dinlemesine izin veriyor. Dahası, Türk müziği türlerini halk, sanat, mehter ve dini müzik olarak belirtiliyor, bestecilerimizin çoksesli müziğini Türk müziği saymıyor.
3. Yeni program tüm sınıflarda “çalgı çalma” öğretimini programdan kaldırdı. MÜZED haklı olarak bu durumun “çalgı çalmanın günah olduğu” düşüncesinden mi kaynaklandığını sorguluyor.
4. Bekleneceği üzere Atatürk burada da çıkarılmış veya önemsizleştirilmiş. Atatürk’ün önderliğindeki müzik devrimi, çoksesli Türk müziği, Cumhuriyet döneminde açılan müzik kurumları ya tümüyle çıkarılmış veya yasak savmaya yetecek kadar bırakılmış.

Temel kanunlara aykırılık
MÜZED yukarıda sayılan değişikliklerin başlıca iki sonucunu şöyle özetliyor: Değişikliklerin ilk tehlikesi programa sokulan “dini günler” kavramının ve “dini” içerikli müziklerin anayasaya ve temel kanunlara aykırılığı: anayasanın 24. maddesi “(ilk ve ortaöğretimde okutulan zorunlu din dersi) dışındaki din öğretimi ancak, kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır” hükmünü içerir.
1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu “milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerleri” vurgular, dini değerleri içermez. Kanununun onuncu maddesinde “Eğitim sistemimiz(de) Atatürk inkılap ve ilkeleri temel alınır” hükmü vardır. 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu ilköğretimi “bedeni, zihni ve ahlaki yetişme hizmeti” olarak tanımlar, “dini” ibaresini içermez.

Eğitimsel sakıncaları
İkinci sonucu değişikliklerin, eğitim bilim ilkelerine, müzik eğitimi ve sanatının özelliklerine uygun olmamasıdır. MÜZED’in verdiği bazı örnekler şöyle: Öğrenci liseye geldiğinde elbette ilahiyi de tanıyacaktır ama ilkokul birinci sınıfta değil. İlkokul öğrencilerinin özellikle birinci sınıfların dünyasında sayışmalı oyunlar, düzeyine uygun çocuk şarkıları yer alır.
Çocuklara “düzeylerine uygun çoksesli şarkılar ve kanonlar” yerine mehter ve dini müzikler getirildi. Konuların sınıflara göre düzenlenmesinde tutarsızlıklar var. Örneğin dizi kavramı yedinci sınıfta verilirken, dizi bilmeyen beş ve altıncı sınıflara makamlar öğretilecek.

Dışlanmışlığa doğru
İktidar birinci sınıftan başlayarak dini müzikler içeren, fakat çoksesli müziği bertaraf eden bir müfredatı yürürlüğe koyarken, aynı zamanda da İbrahim Kalın’ın ifadeleriyle “(bu) ilk, orta, liselerden seçilecek gençlerle güçlendirmek” üzere “Cumhurbaşkanı’nın himayelerinde ... geleneksel müziğin devam ettirilmesinde yepyeni bir sayfa açacak ... müzik tarihimizde çok önemli bir dönüm noktası” oluşturacak bir müzik üniversitesi kurdu. Yeni üniversitenin misyonu da böylece açığa kavuştu. Dolayısıyla, müfredat kapsamının daha geniş bağlamda değerlendirmesi, oluşturulma sürecindeki bir zincire işaret ediyor. Devlet sanat kurumlarının tasfiyesi amacıyla hazırlanan TÜSAK yasa taslağıyla başlatılan, “yerli ve milli müziği merkeze alan” İkinci Milli Kültür Şûrası ile taşları döşenen ve yeni müfredat ve müzik üniversitesi ile sürdürülen zincirin tümü, “yerli ve milli” kılıfı altında dinileştirilen, tek sesli müziğe odaklanarak dünya müzik dilinden uzaklaşan, demokrasiyi inkâr eden bir programı gösteriyor.

Cumhuriyet’e karşı
Bu bir sıradan müfredat değişikliği değil, Cumhuriyetin laik, bilimsel ve demokratik değerlerini aşındıran, Türkiye’yi dünya müzik camiasından koparan bir program. Öte yandan, rektörlüğü sırasında geleneksel vokal müziğe ilk kez üniversitede yer veren Kazakistan eski kültür bakanı Prof. Düsen Kaseinov bağımsızlık sonrası Türk dünyasının klasik Batı müziği ile geleneksel müziği dengede götürdüğüne dikkat çekerek, Cumhuriyetin müzik politikasının da bununla uyumlu olduğunu belirtiyor.
Yeni müzik müfredatı ise Cumhuriyete karşı bir cephe daha açıyor.  

RAZİYE KARABEY



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları