Olaylar Ve Görüşler

Öğretmenlere sürgün ALAADDİN DİNÇER yazdı...

05 Eylül 2017 Salı

Bayram öncesi 1.190 öğretmen 29 Aralık 2015’te yaptıkları sendikal eylem nedeniyle sürüldü. İki yıl sonra dosyalarına “sakıncalı” ibaresi düşülüp sürgüne yollamak, can güvenliği sorununa davetiye çıkarmak anlamına gelir

 

Sürgün, Türk Dil Kurumu sözlüğünde bir kimsenin oturduğu veya çalıştığı yerden başka bir yere kendi rızası dışında gönderilmesi, bu yolla kişinin cezalandırılması olarak tanımlanıyor. Sürgün dün vardı, bugün de devam ediyor. Ülkede gerçek anlamda demokratikleşme sağlanmadığı sürece gelecekte de yaşanacak gibi görünüyor. Yasalarda “görev yeri değişikliği” memurlar ve halk arasında “sürgün” olarak nitelendirilen uygulamanın mevzuattaki geniş karşılığı “çalışmakta olduğu görev yerinde çalışması sakıncalı görülenlerin, görülen lüzum üzerine başka bir görev yerine gönderildiniz” diye gerekçelendirilen uygulama idari bir tedbir ve tasarruf olarak nitelendiriliyor.

Binden fazla ev
Eğitim emekçilerinin sürgünleri ile sınırlı tutacağımız bu yazı, sendikanın aldığı karara katılarak 29 Aralık 2015’te bir gün iş bırakma eylemi yapan eğitim emekçilerinin yaşadığı sürgün uygulamalarını ve yaratacağı mağduriyetlerine bakıyor. Bayram öncesi gündeme gelen ve sayısı 1.190’a ulaşan tamamına yakınını (Artvin hariç) Doğu ve Güneydoğu illerinde görev yapan eğitim emekçisinin oluşturduğu il dışı görev yeri değişiklikleri uygulayanlar tarafından idari tedbir diye ifade edilse de bize göre yapılanlar siyasi amaçlı bir sürgündür.

Sendika hedefleniyor
Kişileri evinden, çevresinden, öğrencilerinden ve ailesinden kısacası yaşam alanlarından kopartarak bilmediği, yabancısı olduğu ve gittiği yerlerde yönetenler ve yaşayanlar tarafından potansiyel suçlu gibi görülecek olan sürgünzedelere reva görülen kıyımın yaratacağı mağduriyetlerin büyüklüğünü düşünmek bile istemiyoruz. Yönlendirme, koşullandırma ve yandaş kamuoyu baskısına dayanarak hazırlanan sürgün listelerinde yer alanların sendikanın aktif kadro unsurları olması, doğrudan sendikal faaliyetleri çökertmeye, akamete uğratmaya ve etkisiz kılmaya yönelik bir tutum olarak yorumlamak yanlış olmaz.

MEB yeniden düşünmeli
15 yıllık AKP hükümetleri döneminde bu yoğunlukta ilk olan toplu sürgün uygulamasının uygulayanlar tarafında da bir vicdan sorgulamasına neden olacağını belirtmek isterim. Yüzyıllardır süregelen, vesayetçi devleti kutsamaya hizmet eden ve 21. yüzyıla yakışmayan bu antidemokratik uygulamanın emekçilerin gündeminden çıkarılmasının zamanının geldiğini düşünüyorum. Başta Milli Eğitim Bakanı olmak üzere diğer bakanlık yetkililerinin yeniden bir durum değerlendirmesi yaparak, bu adaletsiz uygulamayı durduracaklarına olan umudumu korumak istiyorum.
Birtakım duyarlılıkları korumak adına insanlara “Ölümü gösterip sıtmaya razı etme” anlayışı çağdışı, demokrasiyi içselleştirmemiş, otoriter ve baskıcı yönetimlere özgü bir anlayıştır. Büyük mağduriyetler yaşayacakları, yaşanmış örneklerle sabit olan 1.190 eğitim emekçisinin kendilerine ayrımcılık, ötekileştirmecilik ve izole bir yaşamda zorunlu ikamete tabi tutulmuşluk duygusu yaşamalarına izin verilmemeli.

Can güvenliği sorunu
İki yıldır sürmekte olan soruşturmalarda bulundukları ilde çalışmaları 29 Aralık 2015’ten bu yana “sakıncalı” görülmeyenlere iki yıl sonra dosyalarına “sakıncalı” ibaresi düşülerek, bulundukları ilden başka bir ile sürgüne yollamak, bu kişilerin gittikleri ilde yaşayacakları zorluklara, mahalle baskısına ve başka örneklerde benzeri yaşanan can güvenliği sorununa davetiye çıkarmak anlamına gelir. Anayasaya, 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikalar Yasasına ve Uluslararası Sözleşmelere aykırı olarak gerçekleştirilen atamaların derhal iptal edilmesi gerekiyor.

Öğretmenlere saygı
Sonuç olarak, 29 Aralık eylemi bir sendikal eylemdir. Sendikalar böyle eylem kararları alabilirler. Almaları da meşru ve hukukidir. Bu tür eylem kararları başka hiçbir kategoride değerlendirilmemelidir. Sürülenlerin, kendi ülkesinde gurbet, ayrılık, yalnızlık ve hasret duygusu yaşamalarına yol açacak olan atama kararlarının iptal edilmesi, kazanılmış hakların korunması ilkesini de güçlendirecektir. Zaten zor ve ağır koşullarda büyük özveriyle görevlerini yapmakta, bu zor ve ağır koşullara rağmen öğrencilerine yararlı olmaya çalışanlara reva görülen zorla göç ettirme uygulamasının durdurulması, aileleri ile birlikte bütün eğitim camiasını sevindirecek bir karar olacaktır.

 

ALAADDİN DİNÇER
Eğitimci



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları