Olaylar Ve Görüşler

Mustafa İsmet Paşa

18 Ekim 2019 Cuma

YAZAR:GANİ AŞIK
Chp Kayseri Eski Milletvekili-Müftü 

Mustafa Kemal Atatürk ve Mustafa İsmet İnönü... Onlar “iki ayyaş” değil, elden çıkmış vatanımızı bize yeniden kazandıran ve devletimizi kuran kahramanlarımızdır.

İslamın kurucu güneşi Hz. Muhammed Mustafa ile Türk milli tarihinin askerlikte, siyasette ve diplomaside kutup, yıldızları olan Mustafa Kemal ve Mustafa İsmet’in aynı ismi taşıyor olmaları bana göre bir rastlantı değil, ilahi bir tecellidir. Nasıl ki Hz. Muhammed, yaşadığı çağın özelde Araplarına, genelde insanlığa ahlak, adalet, medeniyet ve zulme başkaldırı mesajları vermiş ise Mustafa Kemal Atatürk de en yakın kader arkadaşı Mustafa İsmet ile aynı yola baş koymuşlardır. Onlar “iki ayyaş” değil, elden çıkmış vatanımızı bize yeniden kazandıran ve devletimizi kuran kahramanlarımızdır. Sultan Vahdettin’in vatanı değil, koltuğunu kurtarmanın sinsi hesapları içinde olduğunun anlaşılması üzerine Mustafa Kemal, tarih sahnesinden silinmek üzere olan soylu Türk milletinin -hayatını (canını) hiçe sayarak- yazgısına el koymuştur.

Türk mucizesi
Belanın büyüklüğüne karşılık imkânların sınırlılığı dikkate alındığında Mustafa Kemal’in halk desteğini de arkasına alarak ulaştığı sonuç, ancak “mucize” olarak tanımlanabilir. Tüm dünya mazlum milletlerine de ilham kaynağı olan bu mucizeye Batı Cephesi Komutanı olarak İsmet Paşa’nın katkıları büyüktür. Cumhurbaşkanı (Milli Şef) olarak Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmama ve tarafsız kalabilme uğrunda Almanlarla, Rusya dahil Batı İttifakı ülkeleri arasında yürüttüğü ince diplomasi ve denge politikası, merhumun devlet adamlığı vasıfları ve çapının açık göstergesidir, nankörler inatçı bir inkâr içinde olsalar bile... Vatanımızın tapusu olan Lozan Antlaşması süreci boyunca asker olmasına rağmen gösterdiği diplomatik başarı bir şaheserdir.

İnönü ile ilgili iğrenç bir yalan
“Devrimin tek amacı, hatta en önemli amacı okuma-yazmanın yaygınlaşması değildir. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapatmak, Arap - İslam dünyası ile bağlarını koparmak, dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı (...) Dini eserler eski yazı ile yazılmış olduğundan okunamayacak, dinin toplum üzerindeki etkisini azalacaktı.” (İsmet İnönü Hatıralar cilt 2. syf 223 ). Soyu kırıklar, inandırıcı olabilmek için sahte kaynak da gösteriyorlar, oysa ki, gösterilen kaynakta asla böyle bir ifade yok ve olamaz da.. İnönü de Atatürk gibi halkın dini / inancı ile değil, hokkabaz, düzenbaz ve sahtekarların dini kullanarak, saf insanların kanını emmesi ile mücadele etmiştir. Bu sahte metni sosyal medyada dolaşıma sokanlar, namus ve ahlak yoksunu olmalarının yanında, Türklük duygu ve onurundan uzak, Palikarya’nın öz kardeşleridir.
İsmet İnönü’nün devlete ve millete hizmetleri özetin özeti halinde bile bir makalenin sınırlarına sığmaz ve benim boyumu da aşar ise de, bu şanlı devlet adamımızın, 14 Mayıs 1950’de demokrasi tarihimizin en dürüst seçimi ile Çankaya Köşkü’nden Pembe Köşk’e yürüyerek gitmesi ve devrin komutanlarının “devleti kime bırakıyorsunuz Paşam” itirazlarını elinin tersi ile itmesi önünde, milletçe saygı ile eğilmemiz gerekir. 14 Mayıs seçimleri için “Bu benim en büyük başarım” diyerek devleti devrettiği Demokrat Parti’nin (DP) yayın organı Zafer gazetesi, onun için “Gönen’de yuhalanan milli münafık, Sındırgı’da baygınlık geçirdi” başlığı atabildi ve hayatına dahi kastedildi. İktidarı bu çılgınlıktan vazgeçirmek için söylediği “Benim ölüm, dirimden daha tehlikelidir” sözü çok ünlüdür.
Yazıyı, Uşak’ta uğradığı saldırı üzerine Behçet Kemal Çağlar’ın yazdığı şiirden bir kesit ile, İkinci İnönü Savaşı sonrası Mustafa Kemal’in kendisine çektiği tarihi telgraftan birkaç cümle ile bitirmek isterim :
“Dünkü karargâhıdır, bugün geldiği Uşak / bütün şehir ayağa kalkıp selamlamalı / başına taş atan kim, hangi utanmaz uşak / ey hırsının uşağı, eğer varsa utanman / kırılası eline al budala başını / o iki damla kandan / doğuyor bir yeni tan / kamaşan gözlerinle başına çal taşını...”
“Adınızı tarihin şeref abidelerine yazan ve bütün millette size karşı sonsuz bir minnet ve şükran duygusu uyandıran büyük savaş ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz tepenin size binlerce düşman ölüleri ile dolu bir şeref meydanı seyrettirdiği kadar, milletimiz ve kendiniz için yükseliş pırıltıları ile dolu bir geleceğin ufkuna da baktığını ve egemen olduğunu söylemek isterim. Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal” (Alev Coşkun, Asker İnönü, sf 390 ).



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları