Olaylar Ve Görüşler

Müfredat programı geri çekilmelidir! - Erdal Atıcı

14 Mayıs 2024 Salı

Türkiye’de eğitimle ilgili birçok sorun var ve bu sorunlar bir türlü çözülmüyor. Milli eğitim bakanları değişiyor, sınav sistemleri, müfredat programları değişiyor, “şûra”lar toplanıyor, ancak eğitim sorunları çözülemediği gibi daha da büyüyor...

Peki, bunun temel nedeni nedir? Niçin her türlü değişikliğe karşın sorunlar katlanarak büyüyor? Yoksa sorunları çözmek yerine, çözümsüzlük mü isteniyor?

Hepimiz biliyoruz ki sorunların temelinde, Cumhuriyetin parasız, laik, bilimsel, demokratik, karma eğitiminden vazgeçilmesi yatıyor. Ne yazık ki Cumhuriyet devrimcilerinin gelecek kuşaklara emanet ettiği bu çağdaş eğitim ilkeleri işlevsiz hale getirildi.

Kamuoyunda günlerdir tartışılan yeni müfredat programının da temel amacı; Cumhuriyet eğitiminin tabutuna son çiviyi çakmaktır. Yoksa milli eğitimin, öğretmen ve öğrencilerin sorunları dağ gibi karşımızda dikilirken müfredat diye tutturmalarının gerekçesi başka ne olabilir?

ATANAMAYAN ÖĞRETMENLER

Sözgelimi müfredat, yoksulluğun sokak sokak dolaştığı ülkemizde “açlık” ya da “yetersiz beslenme” gibi can yakıcı sorunun önünde olabilir mi? Hükümetin seçim öncesinde verdiği “ortaöğretim kurumlarında öğrencilere bir öğün parasız yemek verilmesi” sözü tutuldu da bizim haberimiz mi yok?

Yine, üniversite öğrencilerinin barınma sorunu ile ilgili hangi adım atıldı? Yüz binlerce çocuğun üniversite okumak için geldiği büyük şehirlerde ortada kalması ve tarikat yurtlarına mecbur bırakılmasından, müfredat sorunu daha mı büyük sorun?

Yıllardır, kanayan yara “Atanamayan öğretmen” sorunu çözüldü mü? Gereksinim olmadığı halde yeni müfredat düşünenler, onlarca gencimizi canına kıymaya kadar götüren, bu can yakıcı sorunu çözmek için ne bekliyor?

Seçim öncesi söz verildiği halde bir türlü kaldırılmayan “mülakat” sorununu çözmek çok mu zor? “Öğretmen Akademileri” kurarak mı önleyecekler bu büyük haksızlığı?

Milli eğitim bakanı tüm bu ve bunun gibi yakıcı sorunlara, nasıl yokmuş gibi davranabilir? Bakanlık tarafından 2017- 2018 yıllarında müfredat değişikliği yapıldığı halde, yeniden müfredat değişikliğini gündeme getirmek, sessizce hazırlayıp kamuoyuna sunmak, kamuoyunun görüş ve önerileri için bir haftalık zaman vermek; milyonlarca öğrencimizi, öğretmenimizi ve velimizi yeni bir oldubitti ile karşı karşıya bırakmak değil midir?

Taslağa itiraz eden, eğitime taraf kurum, kuruluş ve sendikalar, müfredat çalışmasında kendilerinden görüş alınmadığını söylüyorlar; bu kurumların yerine kimlerin görüş, düşünce ve önerileri alındı?

BAKANIN BÜTÇE KONUŞMASI

Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, programın paydaşlarla birlikte hazırlandığını söylemektedir; ancak bu paydaşların kimler olduğunu açıklamamaktadır. Kimdir bu paydaşlar? Yoksa Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in TBMM bütçe konuşmasında “O sizin tarikat cemaat dediğiniz, bizim STK dediğimiz” diyerek açıkça belirttiği tarikatlar mıdır? Yoksa protokol yapılarak imam ve vaizlerin okula sokulmasını sağlayan Diyanet İşleri Başkanlığı mıdır?

Yeni müfredatın tamamı incelendiğinde bilimsellikten hurafeye, özgür vatandaştan kulluğa yönelik dönüşüm amaçladığı görülmektedir. Müfredatı hazırlayanlar, öğrencilerin yükünü hafifletiyoruz, diyerek “kafalarının ardındaki” gizli düşünceyi açıkça uygulamaya yönelmişlerdir. Hem de seçimi kaybedip vatandaşların gözünden hızla düştükleri bir dönemde!

Cumhuriyetin “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yeni nesiller” yetiştirme idealinden, bakanın “aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sahibi nesiller” yetiştirmek istiyoruz diyerek açıkladığı ideale geçmek için yazılan yeni müfredat, aynı zamanda çağdaş eğitimin yerine, hurafe eğitimine geçişi sağlamaya yönelik bir hamledir ve tartışması bile yapılmadan derhal geri çekilmelidir! 

Erdal Atıcı

Eğitimci/ Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları