Olaylar Ve Görüşler

Müebbet hapis, idamdan daha etkili bir ceza, ama...

07 Kasım 2019 Perşembe

Yazar: İsmail Özcan

           Eğitimci Yazar

İdam cezasının 2003’te AB uyum yasaları çerçevesinde kaldırılması Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için çok ileri ve çok radikal bir adımdı. Ama toplum genelinde bu düzenleme ile ilgili olarak o günden beri tam bir uzlaşma sağlanamadı. Yazarlar, aydınlar, akademisyenler, yargı mensupları, daha kapsamlı ifadeyle okumuş çevrelerin büyük çoğunluğu çağdaş bir devlet için bu düzenlemenin doğru ve gerekli olduğu konusunda hemfikirken halk çoğunluğu bundan pek memnun olmadı. 

İdam cezasının kaldırılmasından bu yana geniş toplum kesimlerinde büyük tepkilere neden olan cinayetlerin, katliamların, kalkışmaların hemen sonrasında halkımız ısrarla idam cezasının geri getirilmesi, bu eylemlerin faillerinin hiç tereddüt etmeden idamla cezalandırılması talebinde bulundu. Onları bu taleplerinden dolayı eleştirmek ve suçlamak aceleci bir tutum olur. Çünkü geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerde idam cezası yerine uygulanan müebbet ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezaları da diğer sıradan cezalar gibi yozlaştırılmış, çeşitli bahanelerle çıkarılan af yasaları sebebiyle ders olan, ibret olan niteliğini kaybetmiştir. 

İşte halk; toplumu sarsmış, ayağa kaldırmış cinayet ve katliamların cani ve faillerine verilmiş müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarının tam, ödünsüz, firesiz bir şekilde uygulanacağına olan inançsızlığından dolayı idam diye tutturmaktadır. Gelişmiş ülkelerde sürekli olarak af yasası çıkarmak gibi bir popülizm olmadığı için oralarda hiç kimse idam cezası peşinde koşmamaktadır. Halk da çok iyi bilir ki, aksine hiçbir ümide sahip olmadan ömrünü hapishanede tamamlayacağına inanan birisi için her gün yeni bir ölümdür. 

İdam cezası konusunda şu değerlendirmeyi yapmak önemlidir: Günümüzde hangi ülke için olursa olsun, idam cezasını kaldırmış olmak toplumsal ve hukuksal bir evrimin, bir gelişmişliğin sonucudur. 

Yüzyıllar boyunca nerede uygulanmış olursa olsun, idam cezalarının çoğu, hele düşünce suçları için uygulananları ve siyasal olanları; sonsuz tartışmalara, toplumsal kamplaşmalara, daha da önemlisi düşmanlık ve çatışmalara yol açmıştır. Çok gerilere gitmeden, bizim ülkemizde bile 27 Mayıs darbesinden sonra Adnan Menderes ve iki bakanının, 12 Mart muhtırasından sonra da meşru anayasal düzeni yıkmaya teşebbüs suçlamasıyla, üç solcu gencin idam edilmesi her zaman tartışmalara sebep olmuştur. Toplumun geniş bir kesiminde ise her iki idam için de “Keşke yapılmasaydı!” pişmanlığı noktasına gelinmiştir. 

Günümüz dünyasında, idam cezasını kaldırmış olan ülkeler, söz konusu cezayı kaldıracak anlayışa ancak idamla ilgili birçok acı ve  pişmanlık ve telafisi imkânsız yanlışlıklar yaşadıktan sonra ulaşmışlardır. 

Gelişmişlik ölçütü

Bugün AB ülkelerinde idam cezasının kaldırılmış olması, idam cezası uygulamalarının AB müktesebatına ve kriterlerine aykırı bulunması çok açık bir çağdaşlık ve gelişmişlik ölçüsüdür. “Hukuk devleti” ve “hukukun üstünlüğü” inancının somut sonucudur. Çünkü daha 150 yıl önce Victor Hugo, idam cezasının aracı olan darağacından, “Ulusların ve devrimlerin kökünden sökemediği tek ağaç darağacıdır” diye şikâyet ediyordu. 

Ama günümüz Avrupası bu ağacı kökten sökmeyi başarmıştır. Bu, kimilerinin yaptığı gibi eleştirilecek değil, takdir edilecek bir gelişmedir. Avrupa, bu gelişmeyi sağlarken hep bir evrim içinde olmuştur. Bunun yüzyıllara dayanan bir arka planı, bir zemini bulunmaktadır. 

Dünya hukuk tarihinde suç ve ceza üzerine yazılmış anıt bir kitap olan “Suçlar ve Cezalar”ın yazarı Beccaria (1738-1794), idam cezası aleyhine bugün bile tazeliğini koruyan düşünceler öne sürmüştür. 

İşte size Suçlar ve Cezalar’dan idama ilişkin iki cümle:

“İnsanlığın kafasında en büyük etkiyi yapan şey, cezanın şiddeti olmayıp ceza müddetinin uzunluğudur.” (Beccaria, Suçlar ve Cezalar, İnkılap ve Aka Kitabevi, İst. 1964, s. 188) 

“Biraz düşünebilen bir insan, işleyeceği suçtan elde edeceği menfaat ne olursa olsun, bütün ömrü boyunca hürriyetinden mahrum olmak pahasına o suçu işlemeye eğilim göstermez. Şu halde özgürlükten sonsuza dek yoksun bırakma cezası, suç işlemekte en inatçı kimseleri bile ölüm cezası kadar caydırıcılığı haizdir.” (Age. 189)



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları