Olaylar Ve Görüşler

Maarif davasında köylü eğitiminin yeri - Mertcan ABBASOĞLU

17 Kasım 2022 Perşembe

Köylü eğitimi esasında kırsal kesimin iktisadi problemleri tartışılırken II. Meşrutiyet’in hemen sonrasında Meclis-i Mebusan’da gündeme getirildi. O günden bu yana da yine TBMM dahilinde yer yer gündeme geliyor ve hatta önemini yitirmediğini somut örneklerle anlayabiliyoruz. Yakın geçmişte tarımsal alanlarımızın verimli kullanımına yönelik devlet teşvikli birtakım planlama ortaya atılmışsa da bu projelerden sürdürülebilir sonuçlar alabilmek için “köylünün bilinçli” olması ilk şartlar arasında geliyor.  

Cumhuriyetimizin en önemli eğitsel kazanımlarından biri olan “köylü eğitimi” konusundaki istikrarlı çabalar sonucunda yapılan icraatlar, kitlesel kalkınmada yerel ölçekli taban kuvvetini ve elbette eğitsel süreçteki güç yönetimini de sırtlanmıştır. Bu sebeple Köy Enstitüleri dediğimizde esas aklımıza gelmesi gereken “kırsalın sosyoekonomik ihyası, toplumsal yönden imarına ilişkin tutarlı eylemler silsilesidir”. Siyasi ve toplumsal boyutta ucuz hamasetten gayet uzak olan bu konuya biraz daha derinden bakmak gerekirse gideceğimiz tarih tam olarak 14 Temmuz 1914’teki Meclis-i Mebusan oturumudur. 

Oturumda söz alan Kastamonu milletvekili eğitimci İsmail Mahir Efendi, Osmanlı’nın eğitim davasında hakiki çözümü, şehir merkezlerinde aramaktan uzaklaşarak köylere kadar inmesi gerektiğini vurguladı. 

KALKINMANIN TEMELİ

Bu meclis oturumunda diğer konuşmacılardan farklı olarak “eğitimin taşranın en dibine kadar inmesi gerektiği” gerçekliğini “Eğer başaramazsak gelecek 120 yılda cehaletin getirdiği sefaletle her köyde, mezrada, kırsalın dört bucağında mücadele etmemiz gerekecek” sözleriyle taçlandırmaktan da geri durmadı. Onun fikrinde Anadolu’daki kalkınmanın temeli eğitimin aydınlık yüzünün kullanılmasına bağlıydı. Açıkça köylünün yerinde eğitimi onun için kurtuluş yoluydu. Yerinde eğitim demek İsmail Mahir Efendi için “köylerde kızlara dokuma yaparken makine kullanımının öğretilmesiyle birlikte matematik de öğretmek demekti. Erkeklere ise verimli mahsul yetiştirebilsinler diye ziraat, parayı çarçur etmesinler diye matematik öğretmek” demekti. İsmail Mahir Efendi’nin yerinde eğitime Anadolu’da ayağı yere basacak tarzda getirdiği bakış ve yol haritası o dönemki Meclis-i Mebusan oturumunda savaş arifesi dolayısıyla askıda kaldı. Ancak İsmail Mahir Efendi o konuşmada, “Eğer başaramazsak 300 yıl daha başaramayacağız” demişti.

İsmail Mahir Efendi’nin ateşini yaktığı “köylü eğitimi”, 1940’ların “İlköğretim Genel Müdürü” olan pedagog İsmail Hakkı Tonguç’un Köy Enstitüleri projesiyle bir meşaleye döndü. Bu proje köylüyü aydınlatmanın bir yoluydu. Devletin köylerdeki şefkat eliydi. Fakat sosyalist eğitim anlayışının bir parçası olan politeknik eğitime kaydığını düşünerek rahatsız olan ABD’nin baskısıyla bu proje katledildi. Ormanın rant uğruna yok edilmesi gibi bir şeydir bu. Uyanmaya başlamış insanların sarsılarak, tartaklanarak bilgiden ve okuldan korkutulması demektir. Köyde eğitim olmazsa şehirde kıtlık, ülkede sefalet alır başını gider. 

MERTCAN ABBASOĞLU

SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları