Olaylar Ve Görüşler

Küresel terör ve adaletsizlik

27 Temmuz 2016 Çarşamba

Küresel terör artık gelişmiş, azgelişmiş tüm ülkelerde ortak bir baş belası haline geldi. Burada akla şu sorular geliyor: Küresel terörü önlemek için neler yapılmalıdır? Dünya üzerindeki tüm ülkelerin üzerine düşen caydırıcı önlemler, çözümler ne olmalıdır?

 

Dünya, 14 Temmuz tarihinde Fransa’da gerçekleştirilen korkunç terör saldırısıyla bir kez daha sarsıldı. Yaşamı ve yaşatmayı değil, ölümü ve öldürmeyi kutsayan çağdışı güçler bir kez daha dünyanın başka bölgelerinde olduğu gibi Fransa’da da pek çok masum insanı vahşice katletti. Ülkede ulusal yas ilan edildi ve güvenlik önlemleri en üst düzeye çıkarıldı. Küresel terör artık gelişmiş, azgelişmiş tüm ülkelerde ortak bir baş belası haline geldi. Burada akla şu sorular geliyor: Küresel terörü önlemek için neler yapılmalıdır? Dünya üzerindeki tüm ülkelerin üzerine düşen caydırıcı önlemler, çözümler ne olmalıdır? Hepsinden önemlisi de terör sadece güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarılmasıyla önlenebilir mi?

Güvenlik önlemi yetmez
Terörün sadece güvenlik önlemlerinin en üst seviyeye çıkarılmasıyla önlenebileceği görüşü çok yüzeysel bir bakış açısını yansıtır. Bu olgunun güvenlik boyutu kadar toplum bilimsel ve ekonomik nedenlerine de bakmak gerekir. Terör saldırılarını gerçekleştiren teröristlerin kimliklerine baktığımızda, saldırganların genel olarak azgelişmiş, geçmişte sömürge ülkelerin üyesi olduklarını görüyoruz. Yine aynı şekilde ait oldukları ülkelerin azgelişmiş, sanayileşmemiş, sosyolojik açıdan ise cemaatçi bir toplumsal yapının ağırlık kazandığı ülkeler oldukları dikkatlerden kaçmıyor. Ayrıca saldırı düzenledikleri ülkede yaşayan, o ülkenin vatandaşlığını elde etmiş, ama görünen o ki içinde yaşadığı topluma çeşitli dinsel ve toplumsal nedenlerden ötürü entegrasyon sağlayamamış kişilerden oluştuğu karşımıza çıkan bir olgu.

Hem dinsel hem ekonomik
Bu bakımdan küresel teröre baktığımızda, çatışmanın nedeninin dinsel bir boyutu olduğu kadar ekonomik boyutunun da olduğu ortaya çıkmaktadır. Gerçekten ekonomik açıdan olaya baktığımızda, küreselleşmenin de etkisiyle dünyada gerek ülkeler arası gerekse ülke içi gelir dağılımında makasın gittikçe açıldığı görülmektedir. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın Credit Suisse’in verilerini kullanarak hazırladığı bir rapor 2016 yılında dünyanın yüzde 1’lik bir azınlığını oluşturan 70 milyon kişinin, dünyanın geri kalan yüzde 99’undan (yaklaşık 7 milyar kişi) daha fazla servete sahip olduğunu ortaya koymuştur.
Ayrıca aynı rapora göre 62 süper varsılın serveti, dünya nüfusunun en yoksul olan yarısının gelirinden daha fazladır. Yine aynı şekilde varsıl ülkelerin yer aldığı Kuzey Yarımküre ile yoksul ülkelerin yer aldığı Güney Yarımküre arasındaki gelir uçurumu da katlanarak artmaktadır. Dünyanın en varsıl yüzde 1’lik kesiminin serveti ise geri kalan yüzde 99’un toplamına eşittir. Bu durum elbette Kuzey’de hiç yoksulluğun olmadığı anlamına gelmemelidir. Sadece Kuzey’de yoksulluk nüfusun geneli göz önüne alındığında sayıca azken, Güney’de kitlesel bir yoksulluk görülmektedir. Dünyanın en yoksul yüzde 50’sinin nüfusu 2010- 2015 yılları arasında 400 milyon artarken serveti yüzde 41 azalmıştır. Bunda hızlı nüfus artışının yanı sıra küreselleşmenin de rolü büyüktür. Son 30 yılda dünyada en varsıl yüzde 20’lik bir kesimin aldığı pay yüzde 70’ten yüzde 80’e yükselmiştir.

Eşitsizlik
Dünya Bankası’nın bir raporuna göre de yüksek gelir grubunda yer alan ülkelerin dünya nüfusu içindeki oranı yüzde 15.6 olmasına karşın, gelirden aldıkları pay yüzde 80’leri bulmaktadır. Kuzey Yarımküre’de yer alan gelişmiş ülkelerin güttükleri sömürgeci politikaların yanı sıra bunların yerli işbirlikçileri de eşitsizliğin artmasında büyük rol oynamaktadır.

Dünya barışına tehdit
Küresel terör artık dünya barışını büyük ölçüde tehdit ediyor. Bu bakımdan azgelişmiş ülkeler (ki çoğunluğu Müslüman coğrafyada yer almaktadır) etkili bir nüfus kontrolü politikası uygulamalılardır. Gerçi azgelişmiş ülkelerdeki nüfus artışı gelişmiş ülkelerin ucuz işgücü gereksinimini karşılamaktadır ama gelecekte teknolojik gelişmeler-robot kullanımı gibi- gelişmiş ülkelerin ucuz emeğe olan gereksinimini de azaltacaktır. Ayrıca gelişmiş, gönenç düzeyi yüksek ülkeler azgelişmiş ülkelerde izledikleri eşitsiz, kışkırtıcı politikaları -özellikle mezhep kavgalarını körüklemek, dinsel unsurları kullanmak gibi- bir kenara atmalıdır.
Yukarıda anlatılanlar elbette terörü haklı göstermek amacı gütmemektedir. Ama daha insancıl, barışçıl bir dünyada yaşanmak isteniyorsa hem azgelişmiş ülkelerin hem de gelişmiş ülkelerin izledikleri sosyal ve ekonomik politikaları gözden geçirmesinde yarar vardır.  

Yrd. Doç. Dr. AYŞE ATALAY



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları