Olaylar Ve Görüşler

İstanbul’un deprem tarihi

30 Eylül 2019 Pazartesi

YAZAR:PROF. DR. Cengiz Kuday

Tarih tekerrürden ibarettir. Eğer muhtemel büyük bir depremi en az hasarla atlatmak istiyorsak, 20 sene önce yaşadıklarımızı yaşamak istemiyorsak gerekli ve çok gecikmiş olan tedbirleri almamız gerekir.

 

17 Ağustos 1999 tarihinde gün doğmadan gelmişti deprem ve günün ilk ışıklarından evvel korkuyla uyanmıştık.
45 saniyelik sarsıntı önceleri evlerimizde ve bedenlerimizdeydi. Ne var ki ilerleyen saatlerde yerküre sakinleşirken beynimizin derinliklerine doğru inen ve giderek şiddetlenen sarsıntılarla bir kez daha uyandık; gerçek olduğuna inanmadığımız, inanmak istemediğimiz manzarayla. Ve son günlerimiz hep depremle geçti kaçınılmaz olarak, uzun bir süre daha bu gündem değişmeyecek, değişmemeli de.
İmparator Arkadius devrinde MS 398-402 yılları arasında değişik sayı ve şiddette depremlerle İstanbul yerle bir olmuştur. Daha sonra şehir 480-527 yılları arasında değişik şiddetteki depremlerle tekrar yıkılmış ve yeniden yapılmıştır.
2. Justinien devrinde Ayasofya’nın yapıldığı tarihlerde Ayasofya’yı da etkileyen bir depremle şehir yıkılmış ve Ayasofya’nın büyük bir kısmı harap olmuştur.

Yıkıla yıkıla...
557’de yeni bir deprem şehri tekrar oturulamaz hale getirmiştir. MS 740 yılında çok fazla can ve mal kaybına sebep olan başka bir depreme rastlıyoruz. MS 869’da şehir yine 40 gün süreyle değişik şiddetli depremlerle sarsılmış ve yıkılmış. Bu depremde şehrin meydandaki surlarının büyük bir kısmı yıkılmış, bugün Cerahpaşa Hastanesi’nin karşısındaki mevcut Medyadaki İmparator Arkadius Sütunu da yıkılmıştır. (Sütunun kaidesi halen bu semtte bir evin bahçesindedir.)
Arada pek çok deprem mevcut fakat düzenli kayıtlara pek rastlanmıyor. Şehir, çok büyük bir başka depremi 1057 yılında görmüş, çok sayıda bina yıkılmış, can kaybı olmuştur.
1296 yılındaki depremde ölü sayısı binlerle ifade edilmiş. 1344 yılındaki depremde Ayasofya yeniden yıkılmış, bu depremde de çok sayıda mal ve can kaybı yaşanmıştır.

‘Küçük Kıyamet’
Türklerin İstanbul’u almasından sonra kayıtlara geçen ve adına “Küçük Kıyamet” denen bir deprem kaydı var.
1509’da olan bu depremde İstanbul’da 109 cami, 1070 ev, Bizans’tan kalan çok sayıda kilise, surların büyük kısmı, Kız Kulesi, Bozdoğan Su Kemerleri yıkılmış, Fatih-Çarşamba arasındaki koromon semti tamamen yok olmuştur. Yine bu depremde deniz, İstanbul-Galata surlarını dev dalgalarla aşmış; birçok semt sular altında kalmıştır. Ve bu deprem ile şehrin nüfusunun önemli bir kısmı kaybedilmiş, devrin padişahı deprem boyunca çadırda kalmak mecburiyetinde kalmıştır.
Aynı yıl Sultan, imparatorluğun çeşitli yörelerinden 60 bin kişiyi şehrin yenilenmesi için çağırmış, 3 bin usta ve beraberinde 11 bin yardımcı ve ekstra vergilerle mart sonunda yeniden imara başlanmış ve imar faaliyeti 1510’da bitirilmiştir. 1510’da İstanbul tekrar bir deprem yaşamış ve 1500 ev yıkılmıştır. 1522’de yine can ve mal kaybına sebep olan bir deprem yaşanmıştır. 1542’de bir İtalyan diplomatın yazdığı günlük ve mektuplarda, İstanbul’da 12 Haziran gece yarısı büyük bir deprem olmuş, 2 bin 500 ev yıkılmış, 4 bin 500 insan yitirilmiştir. 1556’da İstanbul’u içine alan Körfez sahillerinde hasara sebep olan bir deprem yaşanmıştır.

1648, 1663, 1688
21 Haziran 1648’de depremde Venedikli yazar Mormorin’in ülkesine yazdığı mektuptan ve o zamanki kayıtlardan şehrin büyük bir kısmının yıkıldığı ve 30 bin ölü olduğu belirtilir. Bu depremde denizin tekrar şehre hücum ettiği bildirilir.
1663 depremine dair elimizde hasar derecesini gösterir belge yeterli değildir. 9 Mart 1688’de İstanbul’da 1500 ev yıkılmış, çok sayıda ölü ve yaralı olmuştur. 11 Temmuz 1690’da Fatih Camii kubbesini de yıkan, can ve mal kaybına sebep olan bir deprem olmuş, 1712’de orta çapta hasara sebep olan bir başka deprem meydana gelmiştir.
Venedikli bir seyyahın anılarında İstanbul’da biraz abartılan bir rakamla ölü sayısı 50 bin olarak verilir. Yeniden imar çalışmalarına ekim ayında hemen başlanmış ve 1755 usta ile yardımcıları birçok tarihi binanın (içinde Yedikule, Edirnekapı surları, Topkapı surları olmak üzere) Nisan 1756’da tamiratını bitirmişlerdir. 1766 yılına kadar hemen her yıl orta şiddette depremler İstanbul ve çevresinde etkili olmuştur. 22 Mayıs 1766’da İzmit-Tekirdağ arasını içine alan büyük bir depremle Edirneİzmit- Bursa-Gelibolu ve İstanbul’da çok sayıda bina tamamen yıkılmış, Boğaz’da ve Mudanya Körfezi’nde büyük dalgalar depremin yarattığından daha önemli hasarlara sebep olmuşlardır. Eldeki kayıtlara göre aynı yıl ağustos ayında diğer bir şiddetli deprem aynı bölgeleri etkilemiş ve İstanbul’da bu ikinci depremde toplam 5 bin kişi ölmüştür.

‘1310 Zelzelesi’
Bu depremde İstanbul’un en çok Galata ve Beyoğlu semtleriyle Üsküdar etkilenmiş, Gölcük, Gaziköy, Güzelce’de çok sayıda ev ve can kaybına sebep olmuştur. 1767 yılının ocak ayında başlayan orta şiddetli depremler yıl boyunca aralıklarla sürmüştür. 1768 Martındaki depremde çok sayıda cami, kilise ve devlet dairesi etkilenmiştir. 10 Temmuz 1894 tarihinde öğlen vakti İstanbul’da bir dakika süren yer sarsıntısı ev ve dükkânları çok büyük zarara uğrattı. Bu deprem 1310 Rumi yılında olduğu için “1310 Zelzelesi” diye de tanınır. Halkın yıllarca unutamadığı bu şiddetli yer sarsıntısı “Büyük Zelzele”, “Büyük Hareket” gibi adlar da almıştır. Bu depremde kayıp sayısı binlerle ifade edilmektedir.
Ülkemiz bugüne kadar çeşitli bölgelerinde can ve mal kaybına sebep olan sayısız deprem görmüştür. Bu depremlerden ders aldığımızı söylemek güç.
Birkaç gün evvel Marmara Denizi merkezli deprem bir uyarı mıdır, bilmiyorum. Çünkü deprem uzmanlarının hepsi farklı şeyler söylüyorlar. Tarih tekerrürden ibarettir. Eğer muhtemel büyük bir depremi en az hasarla atlatmak istiyorsak, 20 sene önce yaşadıklarımızı yaşamak istemiyorsak gerekli ve çok gecikmiş olan tedbirleri almamız gerekir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları