Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
İktidarın insan hakları kurumu
Türkiye’nin insan hakları karnesinin sürekli kötüye gidişi ve uluslararası kurumların yıllık raporlarında eleştiri konusu olması nedeniyle, hükümet şimdi de “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” adıyla bir kurumun kurulması için geçen günlerde yeni bir yasa çıkardı. Peki, bu kurum insanların adil yaşaması için gerekli bağımsızlığa ve çoğulculuğa sahip mi?
Sayın Erdoğan’ın “siyasi yasaklı” olduğu ilk dönemde, Başbakan Sayın Abdullah Gül’e bağlı, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın sorumluluğunda ilk kez 4643 sayılı yasayla İnsan Hakları Danışma Kurulu (İHDK) kurulmuştu. Başbakanlık, Bakanlıklar, Kamu Kurumları, Üniversiteler, Sendikalar, Barolar ve Sivil Toplum Kuruluşları (STK) temsilcileri olmak üzere toplam 74 üyeden oluşan İHDK, 26 Şubat 2003’te ilk toplantısını yaptı. Çoğulcu ve özerk bir kurum olan İHDK, seçimle kendi içinden Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nu başkanlığa, Türkiye Barolar Birliği’ni temsilen de beni raportörlüğe seçmişti. Tam da Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler (BM) Paris ilkeleri ve diğer uluslararası belgelerin istediği tarzda bir İnsan Hakları Kurumu oluşmuştu.
İHDK’nin çalışmaya başladığı tarihten itibaren, görev yaptığı 2 yıl boyunca anlaşıldı ki, siyasi iradenin Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuk devletinin tesisi ve insan haklarının içselleştirilmesi gibi bir amacı ve hedefi yok. Askeri vesayetin bitirilmesi, yargının ve bürokrasinin yeniden dizayn edilmesi ile birlikte, bindikleri “demokrasi treninden” hızla inmişlerdir. Bu durumu gören İHDK Başkanlık Divanı olarak, bir basın toplantısı ile 7 Şubat 2005’te görevlerimizden istifa ettik. Uzun süre İHDK toplantıya çağrılmadı ve tam da istedikleri gibi atıl bırakıldı. (İnsan Hakları Danışma Kurulu Raporları, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu- Kemal Akkurt, İmge Yayınevi, 2006).
‘Devlet Dairesi’
Siyası iktidar, 2005-2013 arasında herhangi bir insan hakları kurumuna ihtiyaç duymadı. Ancak AB ve Avrupa Parlamentosu başta olmak üzere, yıllık raporlarda Türkiye insan hakları alanında sürekli eleştirilmeye başlanınca, Haziran 2013’te Türkiye İnsan Hakları Kurumu adında yeni bir “Devlet Dairesi” kuruldu. Özerkliği ve çoğulculuğu bulunmayan bu kurulun varlığı ile yokluğu arasında hiçbir farkın olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Başta Paris İlkeleri ve diğer uluslararası hiçbir kurala uymayan bu devlet kurumu, hiçbir düzeyde akredite olamamıştı.
Türkiye’nin insan hakları karnesinin sürekli kötüye gidişi ve uluslararası kurumların yıllık raporlarında eleştiri konusu olması nedeniyle, hükümet şimdi de “Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu” adıyla bir kurumun kurulması için geçen günlerde yeni bir yasa çıkardı. Alışılmış olduğu gibi, yine muhalefet partilerinin, üniversitelerin ve bu alanda çalışan STK’lerin görüşleri alınmadan yasa çıkarıldı. Elbette yine Türkiye’nin insan hakları karnesine, temel hak ve özgürlüklere, insan hakları ihlallerine hiçbir katkısı ve faydası olmayacak bir kurum kurulacak.
Peki, iktidarın bu İnsan Hakları Kurumu neler getiriyor? Sıradan vatandaşlara ve insan hakları mağdurlarına hiçbir şey getirmediği kesin olan bu kurum, uluslararası İnsan Hakları İlkelerine ne kadar uyuyor?
Yeni kurum ne getiriyor?
* Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Komisyonu’nun 1992 tarihli ve BM Genel Kurulu’nun 1993 tarihli kararıyla Paris’te kabul edilen, “Paris İlkeleri” olarak da bilinen “İnsan Haklarının Geliştirilmesi ve Korunması İçin Kurulan Ulusal Kurumların Statüsüne İlişkin İlkeler”in en genel ve asgari standartlarıyla taban tabana ters bir kurum oluşmuştur...
* Yasa ile “insan haklarının korunması, ayrımcılıkla mücadele, işkence ve kötü muameleye karşı ulusal önleme mekanizması görevleri yönünden tek bir kurumun kurulmasının amaçlandığı” ifade edilmiştir. Bu başlıkların her birinin bağımsızlığı garanti edilmeden, mücadele edilmesi pratikte mümkün değildir. Bütün değerleri tek bir “torba” içine doldurmakla, insan haklarının sağlanamayacağı geçmiş tecrübelerle sabittir.
* Kurulacak kurumun çoğulcu ve bağımsız olmadığı, oluşumu ile bellidir. 11 üyeden oluşacak kurumun 3 üyesi Cumhurbaşkanı tarafından, 8 üyesi ise Bakanlar Kurulu tarafından seçilecektir. Oysa insan hakları ihlallerinin, devlet tarafından bireylere yönelik ihlaller olduğu gerçeği karşısında, kurulacak kurumun ölü doğacağı daha baştan bellidir. İktidar partisi, çevresindeki müritlerine yeni iş olanakları sağlamıştır, bu kadar...
İnsanlarımızın adil bir toplumda, barış içinde yaşaması ve haklarını araması için, yeni yasalara (ve yeni anayasaya) değil, yeni anlayışlara ihtiyacı vardır...
Av. KEMAL AKKURT
Sosyal Demokrat Avukatlar
Derneği Başkanı
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
En Çok Okunan Haberler
- Yoğun kar yağışı beklenen iller açıklandı!
- Saadet'te yeni genel başkan belli oldu
- Yandaş yazar, son anket sonuçlarını açıkladı!
- Afyonkarahisar'da feci kaza
- Kriminal raporun ayrıntıları ortaya çıktı
- 4 kişiyi öldürüp intihar etti!
- 'Bu işin şakası yok, herkes ayağını denk alsın'
- Ölü ve yaralı var!
- CHP'li vekilden Masterchef Sergen'e tepki
- AKP'li isim açıkladı!