Olaylar Ve Görüşler

İkinci Dünya Savaşı’nın gerçek yüzü - Hayri Rauf TÜZÜN

18 Ağustos 2022 Perşembe

İkinci Dünya Savaşı, tarihin incelenmesi ve yurttaşların bilinçlenmesinden çok, propaganda malzemesi haline gelmiştir. Öyle ki SSCB’nin, Nazilere karşı verdiği mücadelenin önemi azaltılıp ABD öne çıkarılmıştır. Bu durum, savaş sonrası Avrupa’nın geleceği ABD’ye mühürlendiğinden, ABD açısından gereklidir. Peki, savaş döneminde demokrasi hattını oluşturan ABD, Fransa ve İngiltere ne kadar müttefiktir?

Bu sorunun yanıtı, şu iki soruda aranmalıdır: Birincisi, Fransız lider De Gaulle, savaş boyunca neden hiçbir ABD uçağına binmemiş, niçin sadece Fransız Hava Kuvvetlerine ait uçaklara binmiştir? İkincisi, İngiliz lider Churchil’in 1943’te müttefiklerin savaşın gidişatı ve planlaması için buluştuğu Trident Konferası’nda, ABD’ye, Japonya’ya karşı Pasifik’te yapılmasını önerdiği Culverin Harekâtı neden reddedilmiştir? Culverin’le, petrol açısından önemli olan Kuzey Sumatra’ya çıkarma yaparak Japonya’ya ağır bir darbe indirilmesi planlanmıştı. Plan, askeri açıdan amfibi stratejiyle düşmanı beklemediği yerden vurmaya dayansa da siyasi amacı farklıydı.  

SÖMÜRGE İMPARATORLUKLARI

Sömürge imparatorluklarının yerel halk üzerinde kurdukları baskı rejiminin devamı, teknolojik üstünlük, askeri başarı, güçlü polis teşkilatına bağlıdır. Japonların, İngiltere’ye indirdiği darbe, sadece askeri değildir. Aynı zamanda sosyal Darwinist dünya görüşüne dayalı sömürü düzeninin, aslında ne kadar hassas olduğunu yerel halka göstermiştir. Aynı durum Japonya karşısında ağır yenilgiye uğrayan Fransa için de geçerlidir. Hindiçin coğrafyasındaki yerel halklar, beyaz ırkın, sarı ırk tarafından yenilebileceğini görmüşlerdir. Kısacası 1939’da, dünyanın iki büyük sömürge imparatorluğunun savaştaki amaçları, imparatorluklarını kurtarmaktır. ABD’nin amacıysa, bu imparatorlukların sömürdükleri coğrafyalara, buralardaki hammadde ve pazarlara egemen olmaktır.

İNGİLTERE’NİN STRATEJİSİ

İngiltere, sömürgeci zihniyetinden ve bunu sağlayan en önemli araçlarından olan deniz gücünden vazgeçmez. 1945 öncesi durumla, günümüzdeki durum benzerlikler içermektedir. İngiltere, ABD yanında olmasına karşın amacından sapmamış, bunu da Brexit ile kanıtlamıştır. Küresel sahneye, Hint-Pasifik üzerinden kısıtlı olanaklarına karşın dönme sinyalleri vermektedir. 

2021’de parlamentoya sunulan “Rekabet Çağında Küresel İngiltere” adlı rapora göre Hint-Pasifik bölgesi, İngiltere’nin ticaret hacminin yüzde 17.5’ini oluşturmaktadır. İngiltere, aynı zamanda bölgede en geniş varlığa sahip Avrupa ülkesidir. İngiltere’nin söylemek istediği şudur: 

“İmparatorluk vasiyetimin gereğini yerine getirmek, ABD’yle farklı amaçlara sahip olmamdan dolayı, bölgedeki mevcudiyetimi azaltmama rağmen, eski ticaret ağlarını ve diğer nüfuz ağlarını harekete geçirmek istiyorum. Toplumu bölünmüş bir ABD, Pelosi gibi sorumsuz insanlar üzerinden Çin’le kapışıyor. 1942’de olduğu gibi rakiplerimiz ortak ancak amaçlarımız farklı. Bugün kendime rakip gördüğüm Çin’e karşı, Japonya gibi daha akılcı politikalara sahip eski bir imparatorlukla hareket etmek daha iyi olur. Fakat önce ABD’nin biraz daha güç kaybetmesi gerekir.”

HAYRİ RAUF TÜZÜN

STRATEJİST



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları