Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Halk, siyaset ve sosyal demokrasi - Prof. Dr. Gazi Zorel
“Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir” Cumhuriyetin bu özlü ifadesi tüm anayasalarımızın ilk maddelerinde yer alan çok önemli bir tanımlamadır. Padişahın hâkimiyetine son verilmesini halkın gerçek anlamda hâkimiyeti kullanmasını tanımlar. Henüz daha iyisini gerçekleştiremediğimiz temsili demokraside, çok partili sistemde serbest seçimlerle ortaya çıkan parlamentonun yasama faaliyeti, buradan vücut bulan hükümetin yürütmesi ile sistemi kontrol ve denetim fonksiyonunu gerçekleştiren bağımsız yargı sistemi, hep birlikte demokrasinin şekli şartlarını yerine getirmiş oluyor. Buna paralel olarak il, ilçe, mahalleler ve köyler bazında seçilecek yerel yönetimler de demokrasiyi toplumda yaygınlaştıran, daha somut hale getiren önemli bir rol oynuyor.
Demokrasinin bu biçimsel halinde, temel belirleyici olan seçimler beş yılda bir gerçekleştirilen, halkın katılım göstererek karar verici olduğu, çok önemli bir eylem. Fakat seçimler, demokrasinin olmazsa olmaz gerek şartı olmakla birlikte, yeter şartı değil.
GERÇEK DEMOKRASİ
Beş yılda bir yapılan genel ve yerel seçimler arasında halkın yönetime demokratik katılım süreci yoksa gerçek bir demokrasiden bahsedilemez. Anayasa ve yasalar bu demokratik katılım süreçlerini tanımlamıyorsa demokrasi olmaz. Bu genel siyaset için bir demokrasi tespiti. Gelelim siyasi partilerde demokrasiye. Aynı prensipler burada da geçerli. Bir siyasi partinin programı ve tüzüğü demokratik katılımcı bir süreci güvence altına almamışsa o partide demokrasiden söz edilemez. İki yılda bir yapılan seçimler parti içi demokrasi olduğunu göstermez. Bu tür yapılar ancak oligarşik yönetimler üretebilir.
‘ÖĞRENİLMİŞ DEMOKRASİSİZLİK’
Ülkemizde geçerli olan sistem, halkın tribünde oturup seyretmesi, sınırlı sayıda siyasetçinin de siyaset aktörleri olarak sahnede yer alması şeklinde on yıllardır hüküm sürüyor. Bir tür “öğrenilmiş demokrasisizlik” diyebileceğimiz bu durum artık kuşaklar boyu devam ettiğinden, halkın bu durumu “demokrasi” zannettiği bir hale dönüşmüş durumda. Kendileri için tanımlanan rol beş yıl boyunca kendilerine sunulduğu kadar, gösterildiği kadar seyretmeleri, sonra bir oy kullanıp tekrar oturmak üzere yerlerine geçmeleri şeklindedir. Asla değişmeyen ve değiştirilmesi gündeme getirilemeyen liderlerle, gündeme getirilse de bunun için “deveye hendek atlatma” prosedürlerinin gerçekleştirilmesi istenen yasa, yönetmelik, tüzük ve her çeşit araç kullanılarak engellenen bir işleyiş geçerlidir. Sağdan sola tüm partilerde geçerli bu durum, farklı bir şekilde ve istisnai olarak 50 yıl arayla iki kez CHP de gerçekleşti. Ancak partinin tabanına doğru indiğinizde ilçe düzeyinde de benzer durumlarla sıklıkla karşılaşırsınız. Kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayan CHP’de durum tam da budur.
‘SİYASETİ BİZ YAPARIZ’
İlçe yönetimine seçilen ekip, daha doğrusu başkan, iki yıl boyunca istediğini yapar, istemediğini yapmaz. Örneğin; işlevsel, üretken olabilecek komisyonlar kurmaz. Üyelerin bu komisyonlarda bir araya gelip üretimler yapmasını sağlamaz. Ayda bir, tüm üyelerin çağrılı olduğu genel üye toplantıları yaparak son bir ayda yaptığı çalışmaları anlatmaz, üyelerin eleştiri ve katkılarını almaz. Eğitim çalışmaları yapmaz, yaptırmaz. Sosyal Demokrat dünya görüşünün benimsenmesi ve toplumda yaygınlaştırılması için üyelerini motive etmez. En azından nitelikli üyelerin görüş ve önerilerini almak, onların maddi ve manevi desteklerini partiye kazandırmak için hiçbir şey yapmaz. Kaç tane üyemiz var, bu üyelerimizin nitelikleri nedir, partimize nasıl katkı verebilirler gibi araştırmalar da yapmaz. İlçe yöneticileri “siyaset”i yaparlar, üyeler karışmasınlar, rahat olsunlar. Hatta uzak dursunlar. Sonuçta, üyeler evlerinde oturur, onlar ilçeyi yönetiyor gibi yaparlar. Partiyi yönetenler de onlara “ne yapıyorsunuz? Ne yapmıyorsunuz” diye bir şey sormaz. Sonra bir gün üyelerin katılımına gerek olur. Örneğin, ülkenin en büyük şehri İstanbul’da, İstanbul’un en büyük ilçesi Esenyurt’ta partinin seçilmiş belediye başkanı antidemokratik bir şekilde görevden alınır, yerine kayyum atanır. Bütün örgüt, çağrı yapılarak, tepkilerini göstermek üzere Esenyurt’ta toplanmaya çağırılır. 300 bin üyenin olduğu koca şehirde birkaç bin kişi toplanır. Önceki il başkanı için verilen haksız, hukuksuz yargı kararlarını protesto etmek için de tüm örgüt çağırıldığında birkaç bin kişi toplanabiliyordu. Kâğıt üzerindeki üyelerle, sonuç bu. İl yönetimi bu durumu sorgulamadığı gibi, merkez yönetimi de sorgulamaz, ilçede sembolik nöbet tutmaya başlanır. Gerçek bir tepki gösteremeyince “mış gibi” yapılır. Değişen bir şey yok. Sebepleri düzeltmeden sonuçlar da değişmiyor tabii ki. Aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar alınamayacağını aslında herkesin biliyor olması lazım.
ÜYELERİN KATILIMI
Halkın, daha altı ay önce yüzde 49 oyla seçtiği seçtiği belediye başkanının hukuk dışı, düzmece gerekçelerle görevden alınmasına karşı doğal bir tepkisi olmalı, ancak bu tepkinin kendiliğinden harekete geçmesi çoğu zaman olanaklı olmaz. Bu tepkiyi demokratik haklar ve sınırlar çerçevesinde harekete geçirmesi gereken, ancak bu yeteneği olmayan bir “sosyal demokrat” parti, halkın altı ay önce verdiği desteği ve yetkiyi kullanmadan sistemi değiştirmeyi, reforme etmeyi nasıl başaracak? Siyasi iktidardan hoşnut olmayan geniş halk kesimlerinin güvenini nasıl kazanacak? İktidara nasıl gelecek? Herhalde bunu başarmak için önce kendi üyelerini parti içi demokratik süreçlere, yönetime katmayı başarması, siyasete katması lazım. Buna uygun bir tüzüğe, buna uygun bir işleyişe gereksinim var.
Halkı siyasete katmak günümüz Türkiye’sinde mevcut, otoriter, antidemokratik baskıcı sistemi değiştirebilecek tek aktör halkın örgütlü gücüdür. Kitle desteği olmayan siyasetçilerin esip gürlemesiyle, bağırıp çağırmasıyla iktidarın belirlediği sınırlar içerisinde ona tabi yürüttükleri siyaset ile halkın taleplerine cevap vermesi zor görünüyor. Stratejik bir planlaması olmayan, gündem belirleyemeyen muhalefet partileri halka önderlik yapamıyor. Oysa vekillerin, asillerin yani halkın siyasete katılabilmeleri için, onların önünü açması lazım. Farklı bir sonuç almak için, yeni bir siyaset biçimi, gerçek bir değişim gerekli.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Merakla beklenen enflasyon rakamları açıklandı!
- Milyonlarca emeklinin gözü 3 Ocak'ta!
- Yapay zeka sağlıkta çığır açıyor
- Asgari ücret ve emekli maaşı hakkında önemli iddia!
- Asgari ücret kaç TL olmalı?
- Yarısı mesleği bırakmayı düşünüyor!
- Asgari ücret artarsa verimlilik artar
- Yankı Bağcıoğlu'ndan Suriye uyarısı:
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
En Çok Okunan Haberler
- En düşük emekli maaşı ne kadar oldu?
- Memur ve emeklinin zam oranı belli oldu!
- Ferdi Tayfur hayranı Talha Siraç tutuklandı
- Gram, çeyrek, Cumhuriyet altını bugün ne kadar oldu?
- RTÜK'ten TELE1'deki 'Ferdi Tayfur' yorumuna inceleme
- Nevzat Bahtiyar'ın avukatı sessizliğini bozdu
- 'Hayatımda duyduğum en büyük yalan...'
- Gözaltından önce ‘Teröristlerle Konuşmak’
- İptal kararına rağmen çalışma sürüyor
- HTŞ ile PKK/YPG arasında görüşme