Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hasan Âli Yücel, Üniversiteler ve Boğaziçi - Mustafa GAZALCI
26 Şubat 1961’de yitirdiğimiz efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel’in aramızdan ayrılışının 60. yıldönümü.
Bu yazıda Boğaziçi Üniversitesi’ndeki öğrencilerin direnişlerini de düşünerek Hasan Âli Yücel’in üniversitelere yaklaşımını ele alacağız.
Üniversitelerine tepeden inme bir kararnameyle rektör atanmasını kabul etmeyen öğrenci ve öğretim üyelerinin barışçıl tepkilerini günlerdir hayranlıkla ve onlara yapılan haksız, ölçüsüz saldırıları da kaygıyla izliyoruz.
Ülkeye her alanda sınırsız özgürlük getirdiklerini savunanlar, 1940’lı yıllarda Hasan Âli Yücel’in üniversiteye, rektör seçimine nasıl baktığını, hangi yasal düzenlemeyi getirdiğini biliyorlar mı acaba?
‘ARANIZDAN BİRİNİ SEÇİN’
Hasan Âli Yücel, 11 Şubat 1940’ta İstanbul Üniversitesi’nde “Yükseköğretim Genel Müdürlüğü’nü boş tutuyorum, içinizden biri gelip talip olsun” der ve sözlerini şöyle sürdürür:
“...Merkezdeki Talim Terbiye Heyetimizi yüksek heyetinizle tamamlamak ve takviye etmek görevlerim arasındadır. Her biri kendi alanında bir ilim şubesini temsil eden sizleri, Milli Eğitim Bakanlığı’nın en büyük talim ve terbiye heyeti bilmekteyim. Bilim gelişme için en uygun iklimi hürriyette bulur. Üniversitemiz bu havanın içindedir.”
Yücel, bakanlığına bağlı Yükseköğretim Genel Müdürlüğü’nün seçimini üniversiteye bırakıyor, ayrıca üniversite öğretim üyelerini, milli eğitim politikalarını belirleyen Talim Terbiye Kurulu gibi görüyor.
OTORİTER BİR ZİHNİYET Mİ, KENDİ KENDİNİ YÖNETME Mİ?
Yine 2 Aralık 1944’te İstanbul Üniversitesi öğretim üyeleriyle yaptığı toplantıda şunları söylüyor:
“...Esasen İstanbul Üniversitesi gibi yüksek bir kültür kurumunu yönetimde ancak iki tarzdan birini seçmek mümkündür.
Bunun biri tam otoriter bir zihniyetle emir vermek ve onları dikte etme usulüdür. Filan zat hoca olacak, filan olmayacak; şu kitap bu suretle yazılacak, böyle yazılmayacak.
Unutulmamalıdır ki böyle kurumlar bu asırda var olmuştur ve bu tarzda yönetilmiştir.
İkinci tarz, parmaklar muhakeme ve vicdan hükümlerinden gelen bir güçle kalkarak, üniversite organlarının kendi kendini yönetmesidir. Bu, bilginin muhtaç olduğu hürriyeti sağlayan tam demokrat bir metottur. Burada, profesör seçmek, program yapmak, öğretimi yönetmek, öğrencileri yetiştirme kurallarını koymak, oyla olur.
...Şunu sayın arkadaşlarıma açık olarak söylemeliyim ki birinci yönetim usulüne uymadım ve uymayacağım. İkinci usule uymadığımız zaman, içinde bulunduğumuz kuruma fenalık etmiş olacağımız kanısındayım.”
Bu sözleri yorumlamaya gerek yok aslında. Yücel, her şeyi o denli açık söylemiş, uygulamış ki ya otoriter ya da demokratik tutumla hareket edilir, ben demokratik olanı seçiyorum diyor. Aradan 60 yıl geçtikten sonra Boğaziçi’nde uygulanan yöntem ülkemize, üniversitelerimize gerçekten yakışmıyor.
ÜNİVERSİTELER ÖZERKLİĞİ YASASI
Hasan Âli Yücel’in üniversitelere asıl büyük hizmeti bakanlıktan ayrılmadan önce üniversitelere özerklik sağlayan 1946’daki 4936 Sayılı Üniversite Yasası’nı çıkarmasıdır.
Yasa tasarısı, 4 yıl yabancı ve yerli uzmanların katkılarıyla hazırlanmış, komisyonlarında tartışıldıktan sonra 11 Haziran 1946’da TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye başlanmıştır. Tasarı üzerinde aralarında İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Hıfzırahman Raşit Öymen, Suut Kemal, Yavuz Abadan gibi eğitimcilerin de olduğu 26 milletvekili konuşmuştur.
Birkaç kez söz alan Hasan Âli Yücel’in özellikle 13 Haziran 1946’daki konuşması bugün bile güncel, ders almayı bilene yol göstericidir:
“...Ana prensip üniversitelerin özerk olmasıdır, üniversitelerin otonomisidir. Bu özerklik, yönetimde, öğretimde ve mali alanlardadır.
TARİHTEN DERS ALINMALI
Biz, üniversiteyi oluşturan fakülteleri kendi örgütleri içinde bağımsız ondan oluşan üniversiteleri aynı suretle muhtar, özerk bir kurum halinde bu kanunla yeniden düzenliyoruz. Bu özerklikler, gerek yönetim gerek öğretim gerek mali hususlardaki özerklik için üniversitelerin şahıslardan çok, kurullar aracılığıyla işlemesini sağlayan hükümler koymuş oluyoruz.
Her fakültenin başında, üniversitenin başında bir rektör bulunacaktır. Fakat ...rektörler tek olarak şahıs olarak bu kurumları arzu ettikleri tarafa yürütücü insanlar olmayacaklar, arkadaşlarıyla beraber bu kurullarda, bu kurulların oylarına dayanarak üniversiteyi ve onun parçalarını yöneteceklerdir. ...Bu kanunla yeni bir hayata girecek olan Türk üniversiteleri, büyük Türk milletine mutlu olsun.”
Ülkemizin en
uzun, en nitelikli Milli Eğitim Bakanlığı’nı yapan Hasan Âli Yücel’i
ölümünün 60. yılında saygıyla
anıyoruz. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin
barışçıl direnişlerine kulak verilmesini, kararın gecikmeden geri çekilmesini
ya da istenmeyen rektörün
ayrılmasını diliyoruz. Aksi halde tarihten ders almayı bilmeyenlerin sonu
yıkımdır.
MUSTAFA GAZALCI
16. VE 22. DÖNEM DENİZLİ MV., EĞİTİMCİ
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- İstanbul'da metro yangını
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'O saraya, ben davaya’