Olaylar Ve Görüşler

FETÖ’nün inlerine neden giremiyoruz?

21 Eylül 2019 Cumartesi

YAZAR: YAĞIZ AKSAKALOĞLU
21.Yüzyıl Türkiye Enstitüsü
Teostrateji Araştırmaları Merkezi Başkanı

Türkiye’de çok geç kalınan bir alan olarak kült örgütlere dikkat çekmek gerekiyor. Bu tür örgütlerin üyelerinin çeşitli düşman istihbarat kuruluşları tarafından kullanılarak terör ve casusluk eylemlerine yönlendirilebilmeleri, bu soruna karşı alınması gereken önemlerin milli güvenlik açısından ne kadar hayati olabileceğini vurguluyor.

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), görüntü olarak kendini bir cemaat, hizmet hareketi ya da sivil toplum kuruluşu olarak tanıtıyor. Fakat 1980’lerden günümüze terör, casusluk, şantaj, tehdit, hırsızlık, kundakçılık, illegal kayıt ve dinlemeler, rüşvet, gasp ve hâkim kiralama gibi suçları işliyor. Özellikle 2000’li yıllar itibarıyla FETÖ’nün askeri okullarda kendilerinden olmayan öğrencilere yaptıkları işkenceler, kumpas davaları ve “Kamu Personeli Seçme Sınavı” gibi sınavlardaki soru hırsızlıkları, FETÖ’nün önlem alınmadıkça çok daha büyük, güçlü ve saldırgan bir yapı haline evrildiğini gösteriyor.

Büyük soru işaretleri
15 Temmuz 2016 gecesi yaşanan Fethullahçı darbe girişimi ardından bugüne kadar çok geç kalınmış bir mücadele hayata geçmiş vaziyette. Öyleki bu mücadele, Türkiye’nin en büyük iç düşmanı olan FETÖ’ye karşı yürütülüyor. Fakat en başından itibaren mücadelede görülen fahiş hatalar, “FETÖ ile mücadele” konusunda zihinlerde büyük soru işaretleri bırakıyor.
Bugün gelinen noktada, FETÖ konusunun hızla gündemden düşmesi, cezaevlerinin FETÖ’nün yeni okullarıymış gibi işlev görerek örgüt mensuplarının buralarda radikalleşmesi, FETÖ’nün üst düzey mensuplarının serbest bırakılabilmesi, yargı içerisinde birçok örgüt mensubunun gizlendiğine dair izlenimler ve FETÖ’nün siyasi ayağına dokunulmaması gibi hususlar zihinleri iyice bulandırıyor. Şüphesiz FETÖ konusundaki yanlış teşhisler, bizleri içinden çıkılmaz daha ağır sonuçlara götürecek yanlış tedavilere sürüklüyor.
FETÖ ile mücadelede Fethullahçı terörist ve casusların peşinde koşuyoruz. Bu sırada mücadelenin fikri, psikolojik, iktisadi, sosyal, siyasal, kültürel ve dini birçok boyutunu gözden kaçırıyoruz. Böylece bizler, her ne kadar FETÖ’nün inlerine giriyoruz sansak da aslında örgütü daha fazla güçlendiriyoruz. Mensuplarını radikalleştiriyoruz. Kısa vadeli çözümlerin peşinde koşarken, uzun vadede gelecek olan tehlikeleri göz ardı ediyoruz.

Sıkışmışlık hissi
FETÖ ve benzeri tarikatlar dünyanın pek çok yerinde faaliyet gösteriyor. Bu tür yapıların mesihlik/ mehdilik iddiasındaki liderlerini sorgusuz sualsiz takip eden milyonlarca insan bulunuyor. Bu tarikatlar etik dışı ikna ve kontrol yöntemleri kullanıyor.
Mensuplarını giderek ailelerinden, arkadaşlarından, sosyal yaşamlarından uzaklaştırıyor ve köleleştiriyor. Mensupları üzerinde çok güçlü grubu terk etme korkusu yaratıyor. Eleştirel düşünmeyi yasaklıyor. Mensupları tarikat içini en korunaklı yer, dışını ise çok korkunç ve ölümcül sanıyor. Bu tür yapılara karışan insanlar korku, suçluluk ve utanç arasında sıkışıp kalıyor.

Kült örgütler
FETÖ ve benzeri tarikatlar hakkında yukarıda verdiğim bilgiler, aslında genel düzlemde “kült örgütleri” anlatıyor. Türkiye’de 15 Temmuz darbe girişimiyle daha net ortaya çıkan FETÖ gerçeği, kült örgütler konusunda büyük bir zafiyetimizin olduğunu açıkça gösteriyor.
Türkiye’de FETÖ sorunuyla ilgili olarak her ne kadar kült örgüt konusuna olan ilgi artmış olsa da henüz yeterli düzeyde değil. Oysaki ABD’de kült örgütlerde yaşanan psikolojik manipülasyonlar ve tacizlerle ilgili eski üyelere yardımcı olma, ailelere rehberlik etme, halkı bilinçlendirme, konuyla ilgili araştırmaları destekleme ve ilgili uzmanlara yardımcı olma amacıyla kurulan Uluslararası Kült Araştırmalar Derneği (International Cultic Studies Association – ICSA) 1979’dan beri faaliyet gösteriyor. İngiltere’de faaliyet gösteren Kült Bilgilendirme Merkezi (Cult Information Centre – CIC) ise 1987 yılında kurulmuş.
Bunlarla birlikte özellikle İngilizce literatürde kült örgütlerle ilgili birçok araştırma, makale, kitap bulunuyor. Hatta bu tür örgütlerden ayrılmayı başarmış birçok mağdurun anılarını derleyen çalışmalar ile bu örgütlere karşı nasıl korunmamız gerektiğine dair birçok popüler yayın da mevcut.

Kullanılmaya müsait yapılar
Bu noktada Türkiye’de çok geç kalınan bir alan olarak kült örgütlere dikkat çekmek gerekiyor. Bu tür örgütlerin üyelerinin çeşitli düşman istihbarat kuruluşları tarafından kullanılarak terör ve casusluk eylemlerine yönlendirilebilmeleri, bu soruna karşı alınması gereken önemlerin milli güvenlik açısından ne kadar hayati olabileceğini vurguluyor.
Gerçekten de FETÖ’nün inlerine girmek ve bu mücadelede başarılı olmak istiyorsak, FETÖ ve benzeri tarikatların teorik boyutu olan “kült örgütler” üzerine titizlikle eğilmeliyiz. 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü tarafından yayımlanan “Kült Örgütler Kapsamında FETÖ ile Mücadele” özel raporu, bu hususta attığımız önemli bir adımdır. Bu raporla birlikte FETÖ’yü terör ve casusluk örgütüne evrilen bir kült örgüt olarak tanımlıyoruz.
“FETÖ’cülerle mücadelenin” yeterli olmadığına; ideolojisi, yöntemleri, yapısı ve dinamikleri tam olarak anlaşılmış ve bunlara karşı stratejik bir mücadele doktrini geliştirilmiş bir “FETÖ ile mücadelenin” acilen gerekli olduğuna dikkat çekiyoruz.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları