Olaylar Ve Görüşler

Ergenekon davası bitti (mi?)

23 Eylül 2019 Pazartesi

YAZAR: Hamdi Yaver AKTAN
Yargıtay Onursal Daire Başkanı

Ergenekon Davasında yargılananların kimliklerine, düşüncelerine, görevlerine bakıldığında hedefin Türkiye Cumhuriyeti olduğu kuşkuya yer bırakmayacak ölçüde açık. Bu denli büyük ve kurumlarıyla birlikte devleti hedef alan bir davada başka sorumlular yok mudur?

Gazetemiz Başyazarı İlhan Selçuk, gelen “Ergenekon” tutuklamalarının en büyük dalgasının gerçekleştiği 21 Mart 2008 tarihinde sabaha karşı evi basılarak gözaltına alındı. Gözaltına alınan diğer aydınlarımızın pek çoğu tutuklanırken İlhan Selçuk’u yaşı ve sağlık durumunu dikkate alarak tutuklamaya cesaret edemediler. Ancak 3 gün sonra serbest bırakılan İlhan Selçuk bir daha eski sağlığına kavuşamadı. Uzun süre hastanede tedavi gördü. Bir süre yazılarına devam etse de bir yıl sonra tekrar rahatsızlanan ve 21 Haziran 2010 tarihinde aramızdan ayrılan İlhan Selçuk, yaşamdan ve çok sevdiği gazetesinden koparıldı.

Yargıtay’ın kararından dönmesinin olanaksızlığı gözetildiğinde, yerel mahkemenin beraat kararıyla birlikte Ergenekon davasında olgu olarak kararın kesinleştiği ve adalet tarihinin en büyük kurgu davasının bitmiş olduğu söylenebilir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi ise daha önce söz konusu örgütün olmadığını ve yargılananların da suç işlemediklerini saptamıştı; karar, hakkı olmayan tarafından götürüldüğü Ceza Genel Kurulu’nda temyiz istemi reddedilerek kesinleşmişti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da aynı konuda 2018 yılı ortalarında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti.

Nasıl yapılabildi?
Öte yandan 2016 yılında 15 Temmuz’dan önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan FETÖ/ PDY çatı iddianamesinde Ergenekon isimli bir örgütün olmadığı açıklanmıştı. Hatta Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) toplu ihraç kararında da aynı tespit yapılmıştı.
Yargılama sürecinde devletin bütün istihbarat birimleri Ergenekon isimli bir örgütün olmadığını da mahkemeye bildirmişlerdi.
Bu tespitlerden sonra şu sorular sorulmalı:
O halde böyle bir soruşturma ve kovuşturma nasıl yapılabildi? İstihbari bilgi dahi olmadan nasıl kurgulamaya yönelindi?
Kaldı ki bu tür soruşturmalarda öncelikli olarak istihbari bilgi olmalı ve daha sonra soruşturma yapılabilir ölçüde belgeye ulaşılması halinde dava açılmalıdır. Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde görev alan polis- savcı-yargıç üçgeni görünürde sorumlu tutulmakta; FETÖ/PDY örgütü nedeniyle haklarında soruşturmalar ve kovuşturmalar yapıldığı görülmektedir.

Hedef Türkiye Cumhuriyeti
Ergenekon davasında yargılananların kimliklerine, düşüncelerine, görevlerine bakıldığında hedefin Türkiye Cumhuriyeti olduğu kuşkuya yer bırakmayacak ölçüde açık.
Bu denli büyük ve kurumlarıyla birlikte devleti hedef alan bir davada başka sorumlular yok mudur?
Sahte delil üretimi, mütareke basınından daha büyük medya desteği vb. olgularla birlikte emperyalist gücün desteği olmadan bu denli uydurma dava oluşturulamazdı. Tezkere’nin TBMM’den geçmemesinin öfkesiyle stratejik ortak(?) tarafından Türkiye Cumhuriyeti, değil müttefik, düşman olarak görünmüş ve yerli işbirlikçilerini kullanarak operasyon başlatılmıştı.

Düşman müttefik (!)
Bu bağlamda hemen belirtilmelidir ki 15 Temmuz 2016 gecesi aynı güç “taraflara itidal çağrısı” yapmıştır. Oysa bilinmektedir ki meşru ve gayrimeşru güç karşı karşıya geldiğinde “taraflar” söz konusu olmaz, olamaz!.. Güç kullanma devletin en önemli özelliğidir; devlet olmanın göstergesidir. Gayrimeşru hareket edenin taraf olamayacağı görmezden özellikle gelinmiştir.

Neden uyarı yapılmadı?
Öncesi ve sonrasıyla tarihin en büyük yalanı kurgulanırken, yargılama sürecinde böyle bir örgütün olmadığını belirten birimler, ilgili mercileri neden uyarmamışlardır. Bu ölçüde büyük ve dahası hedefi de devleti çökertmek olan dava kurgulanırken ilgili birimlerin nasıl haberi olmamıştır? Hedefi devlet olan bir soruşturmanın ayırdına varmamış olmalarının olanaksızlığı karşısında ortada en azından ihmallerin olduğu belirtilmelidir. Bu organlar içindeki bir kısım görevlilerin terör örgütü ile bağlantıları olduğu özellikle 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra görülmüştür. Ne var ki bu husus diğerlerinin ihmalini ortadan kaldırmamaktadır.

Sorgulanması gerekenler
Devletin, devlet olmaktan kaynaklanan ve varlık nedeni olan koruyucu, önlem alıcı organlarında görevli bulunanların, görevleri gereği bilmeleri gerekli/zorunlu bilgileri ilgili mercilere neden iletmedikleri sorgulanmalıdır. Sözgelimi kim ya da kimlerin emperyalist güçlerle işbirliği yaptıklarını, sahte belgeleri nasıl ürettiklerini, silahları nasıl elde ettiklerini, sakladıkları vb. bilmek yükümlülükleri vardır. Saptayamamış olmalarını düşünebilmenin olanaksızlığı karşısında sorumlulukları kesinlik kazanmaktadır.
Görünürler yargılanmaktadır; kuşkusuz ki gereklidir. Ancak, bu yeterli görülmemeli. Tarihin en büyük kurgu davasını oluşturanlar bütünüyle ortaya çıkarılmalı ve yargı gücüne teslim edilmelidir. Tehlikeyi neden fark edemedikleri de sorulmalıdır. “Terör örgütü her birime sızmıştı” söyleminin mazeret olamayacağı ve kabul edilemeyeceği bilinmelidir.
“Ergenekon davası” asıl o zaman bitecektir.
Gelecekte tehlike yaşanmaması için!..



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları