Olaylar Ve Görüşler

‘Ekmek’ yeniden yazılmalı

22 Ekim 2019 Salı

YAZAR:İrfan O. Hatipoğlu
Yazar

Ekmeğe yapılan saldırı, yalnızca buğdayın genetik yapısının oynanmasıyla sınırlı değil. Üretim sürecinde kullanılan kimyasal katkı maddeleri ile daha sağlıksız/tehlikeli hale getiriliyor.


Günlük yaşamı sürdürmenin zorlukları işsizlik, yoksullaşma, stres vb. etkenler, öncelikle sağlıklı -bedensel, ruhsalyaşamı olumsuz etkiliyor. Beslenme alışkanlıklarını değiştirerek sağlıklı yaşamı sürdürülebilir olmaktan çıkarıyor. Zihinsel tutukluğu, gelişme geriliği önceleyen karbonhidrat ağırlıklı beslenmeye eviriliyor. Karbonhidrat ağırlıklı beslenmenin görünen yüzünü ise ekmek tüketimidir. Ülkemizde günlük diyet içinde ekmek önemli yer tutar. Öyle ki, yurttaşlarımız günlük yaşam enerjisinin (kalori) yaklaşık yüzde 40’ını ekmekten sağlıyor. Bu oran düşük sosyoekonomik düzeydeki gruplarda yüzde 60- 70’e kadar çıkmakta. Ekmeğin yeri bununla sınırlı değil. Günlük yaşamımızda ekmeği içselleştirir, yoksullaşma düzeyimizi hesaplarken, “iş” ve “aşı” “ekmeğimi dokunma/dokundurmam” diyerek kutsarız.

Başkalaşım
Kutsadığımız/içselleştirdiğimiz ekmek; uluslararası tohum, tarım kimyasalları üreten tekeller tarafından “hiç” durumuna düşürüldü. Uzunca zamandır bitkilerin genetik yapısına saldırarak, bitkileri kendileri dışında her şeyi benzetmekteler. Buğday da bunlardan biri... Yürütülen “ıslah” çalışmaları kapsamında, buğday genine yabancı genler transfer edilerek, “transgenik buğday” geliştirdiler. Buğday olmaktan çıktı. DNA’sına baktığımızda biraz balık, biraz küf ve daha bilmediğimiz birçok şey içeren bitki. Sağlığımızı katkı yapmaktan çok uzaklaştırdılar. Bilim insanları, transgenik buğday tüketen insanların DNA’sında öngörülemeyen değişiklikler oluşacağını belirtiyor.

Gluten arttı
Örneğin buğdaya yapılan müdahale sonrası, buğdayda gluten içeriği yüzlerce kat arttı. Glutenin fazla tüketilmesi insanlarda, gluten intoleransın (çölyak hastalığı) yaygınlaşmasının önünü açtı. Yine glüten içeriğinin yüksekliği, nedeni bilinmeyen vücut ağrıları, baş ağrıları, migren, anemi (kansızlık), kısırlık, vücut döküntüleri, otoimmün hastalıklar gb. önemli sağlık sorunlarının ortaya çıkarmasında tetikleyici olduğu biliniyor. Geniş saldırı Ekmeğe yapılan saldırı, yalnızca buğdayın genetik yapısının oynanmasıyla sınırlı değil. Üretim sürecinde kullanılan kimyasal katkı maddeleri ile daha sağlıksız/tehlikeli hale getiriliyor. Ekmeğin bayatlamasını geciktirmek, üretim kusurlarını düzeltmek, hacim artışı sağlamak, unun su bağlama kapasitesini artırmak, daha beyaz görünümlü ekmek üretmek için kullanılan sayısız ekmek katkı maddeleri var. Örneğin ekmeğin pişirme süresini kısaltmak, hamuru güçlendirmek, güzelleştirmek için üretimde çokça kullanılan “Potasyum Bromat” tiroid ve böbrek kanseri ile ilişkilendiriliyor. Yine ekmeği yumuşatmak için kullanılan Azodi karbonamid solunum hastalıkları, alerjik astım. Kıvam artırıcı, tatlandırıcı ve nem tutucu olarak kullanılan gliserin baş ağrısı, susuzluk, bulantı ve kan şekerinin yükselmesine neden olduğu saptandı.

Sorun devam ediyor
Ülkemizde buğday ve ekmek üretimi sürecinde yaşanan olumsuzluklar bilinmesine karşın sağlıklı, kaliteli üretmek için çaba harcamıyoruz. Bu nedenle çok fazla ekmek tüketmemize karşın ekmekten alınabilecek B gurubu vitaminleri, demir, folik asit eksikliğine bağlı yaygın sağlık sorunları ile beyaz undan üretilen ekmeğin tetikleyicisi olduğu metabolizma (diyabet, obezite), kroner kalp yetmezliği vb. hastalıklar “genel halk sağlığı” sorunu oluşturmaya sürdürüyor.
Ülke olarak ekmeğin üretim öyküsünü yeniden yazmak zorundayız. Öykünün ana temasını, uluslararası tohum tekelerinin “hiç” ettiği tohum yerine, yerli tohuma dönüş oluşturulmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları