Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Doğu Akdeniz’de neler yapılmalı?
Akdeniz, okyanuslar dahil dünya denizlerinin yüzde 1’lik alanını oluşturmasına rağmen dünya deniz ticaretinin yaklaşık yüzde 30’unun yapıldığı bir alandır. Doğu Akdeniz ise kardeş devlet KKTC ile Türkiye’nin geleceği ve hayati çıkarları açısından dünya jeopolitiğinin kalpgâhı haline gelmiştir. GKRY’nin hukuksuz ve tek taraflı olarak AB’ye tam üye yapılması ve Suriye’de devam eden iç savaş sözde Büyük İsrail ile denize çıkışı olacak sözde Kürdistan’ın kurulması; İran, Rusya ve Çin’in güneyden kuşatılarak zayıflatılması ve sonuçta ABD’nin tek kutuplu düzeni koruması hedefine hizmet etmektedir.
ABD ile nikâh kıyan ve aynı zamanda Rusya ile dost hayatı yaşayan GKRY Doğu Akdeniz’deki her yaygarasında Yunanistan ve AB’yi şimdi de ABD’yi arkasına almaya çalışmaktadır. AB’nin pozisyonuna bakarsak; “Üyelerimizden biri, üye olmayan bir ülke ile sorun yaşarsa, AB olarak; haklı ya da haksız olduğuna bakılmaksızın üye ülkenin yanında yer alırız” şeklindedir ve bu pozisyon değişmemektedir. AB’nin Türkiye’ye uygulayacağını belirttiği yaptırımların hiçbirinin hukuki ve ahlaki dayanağı yoktur.
Yunanistan’a gelince her zamanki gibi Türkiye düşmanlığından beslenmektedir. Dün bir bugün iki yeni kurulan hükümetin dışişleri ve savunma bakanları selefleri gibi hemen Türkiye düşmanlığı söylemlerine başlamışlardır. Biz denizciler için güzel bir özdeyiş vardır: “Geçmişini bilmeyen ve geçmişinden ders almayan denizcinin sığınacak limanı yoktur.” Yunanistan hükümetleri ve halkı hem geçmişinden ders almalı hem de aklını başına almalıdır. Geçmişte olduğu gibi kendisini tetikçi yapıp sonra yalnız bırakan emperyalist güçlere arkasını dayamaktan vazgeçmelidir. Akılcı bir yaklaşımla hakkaniyete dayalı bir şekilde ortak coğrafyanın nimetlerinden birlikte istifade etmek için dostane işbirliğini seçmelidir. Türkiye ve KKTC’nin Doğu Akdeniz’deki uygulamaları tamamen hukuki ve meşru uygulamalardır. Türkiye, kendisinin ve kardeş devlet KKTC’nin geleceği için Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik bölge sınırlarımızı gecikmeksizin ilan etmeli ve KKTC’de bir deniz ve hava üssü tesis etmelidir. Eğer bu ilan gecikir, Yunanistan, Mısır ve GKRY ile MEB sınırlandırma anlaşması yaparsa çok geç kalmış oluruz. Sonuçta zamanında gerekli adımların atmaz ve tedbirleri uygulamaz isek kontrolü kaybederek çaresizliğe düşmemiz kaçınılmaz olur.
Tek ses olmanın zorunluluğu
Doğu Akdeniz gibi son derece hayati ve çatışma riski yüksek sorun alanında muhalefet ve iktidar tek ses ve tek yumruk olmalıdır. Bu düşünce doğrultusunda; TBMM Genel Kurulu’nda 18 Temmuz 2019 tarihinde Doğu Akdeniz’deki hak ve çıkarlarımızın korunması konusunda HDP hariç diğer siyasi parti grup başkanvekillerinin imzasıyla yayımlanan ortak bildiri memnuniyet verici ve önemli bir gelişme olmuştur. Mavi Vatanımızın tümünde ve özellikle bölgede çok yüksek faaliyet yüzdesiyle fedakarca görev yapan Deniz Kuvvetleri ve Sahil Güvenlik Komutanlığı unsurlarımız ile araştırma/sondaj gemilerimize siyasi destek kapsamında ve bu ortak bildirinin tamamlayıcısı mahiyetinde; Dışişleri Bakanlığımızca 18 Mart 2019 tarihinde Birleşmiş Milletler’e deklare edilen alan içinde Türkiye Cumhuriyeti adına icra edilecek faaliyetlere engel teşkil edecek eylemlere karşı önlem almak maksadıyla TBMM’de Türkiye Cumhuriyeti hükümetine askeri bakımdan gerekli görülecek olanlar da dahil olmak üzere tüm yetkilerin verilmesine ve bu durumun dünya kamuoyuna duyurulmasına karar verilmelidir.
Libya’da Türkiye karşıtı politikalar izleyen General Hafter, Libya deniz yetki alanlarının Yunanistan tarafından gasp edilmesine ve Türkiye ile karşılıklı deniz yetki alanlarının Yunanistan’a devredilmesine ses çıkarmamaktadır. Libya’da iç siyasi çekişme ve çatışmaların devam ettiğini dikkate alarak bu çekişmelerde sorunun değil çözümün taraflarından birisi olacak şekilde ulusal çıkarları esas alan bir dış politika izlemeli ve Libya ile bir an önce karşılıklı deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması imzalamalıyız. Bu anlaşmanın imzalanmasının önemi çok büyüktür, Çünkü anlaşma imzalanırsa Yunanistan ile GKRY arasında adeta önleyici bir kalkan oluşturulacak ve deniz yetki alanları irtibatı ilelebet kesilecektir. Mısır ile politik çekişmelere son vererek karşılıklı çıkarları esas alacak şekilde diplomatik ilişki tesis etmeliyiz. Mısır’a, GKRY ile yaptığı MEB anlaşması sonucu kaybettiği 10 binlerce km2’lik deniz yetki alanını tekrar kazanabileceğini anlatmalıyız.
Vakit kaybetmeden
Bölge ülkelerinden GKRY ile MEB anlaşması imzalamayan tek ülke olan Suriye ile de tekrar çıkar dengesini esas alan dostane ilişki kurmalı ve Lübnan ile Libya’yı da yanına alacak politikalar izlemeliyiz.
Rusya’yı KKTC ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarları konusunda ikna etmeliyiz. Aynı durum Çin için de geçerlidir. Tüm bu dış politika faaliyetlerini başarılı bir şekilde yürütebilmek için de; TBMM’nin dış politika konularına daha aktif şekilde dahil edilmesi, sorunların komisyonlarda ve genel kurulda ayrıntılı bir şekilde müzakere edilmeli, Dış politika geleneklerimizden ve ulusal çıkar anlayışından uzaklaşmaksızın ve dış politikamızı kurumsal kimliğinden kopartmaksızın tecrübeli, deneyimli, güvenilir ve nitelikli saygın diplomatlarımızdan yararlanılmalıdır. Kanaatimce Kıbrıs’ta mezalim veya başkalarının sorun dediği anlaşmazlık, KKTC’nin ilan edildiği 15 Kasım 1983’te çözüme kavuşmuş ve KKTC o gün bağımsız bir devlet olmuştur. Adada hangi şekilde olursa olsun artık siyasi bir çözüme ulaşılamayacağı açıktır. Kıbrıs için çözüm ve müzakere demek AB ve ABD’nin politikalarına hizmet demektir. Bize ve Kıbrıs Türk halkına düşen görev bu devleti yaşatmaktır. KKTC artık bizim yavru vatanımız değil, en değerli kardeş vatanımızdır. Türkiye, hem kendi hem de KKTC’nin güvenliği ve çıkarları açısından KKTC’nin bağımsızlığından, garantörlüğünden, oradaki askeri varlığından asla vazgeçmeyeceğini ve bunun bedelini de ödemeye hazır olduğunu dünyaya ilan etmelidir.
Türkiye, yapılacak her türlü kışkırtma ve silahlı çatışma tuzaklarına düşmemelidir.
Unutulmamalıdır ki Akdeniz’de güçlü bir devlet olmak güçlü bir donanmaya sahip olmak demektir. Çünkü dış politikanın en güçlü aracı Donanmadır. Aksi takdirde bedeli yakın tarihte yaşadığımız üzere Kıbrıs, Girit ve birçok Ege adası’nın kaybı gibi çok büyük felaketler olur.
Kanaatimce Türkiye, bazı konularda gecikse de Doğu Akdeniz krizini iyi yönetiyor. Çünkü vatana ihanet olarak isimlendirebileceğimiz tüm siyasi davaların en fazla zarar verdiği kuvvet olmasına rağmen hainlerinden temizlendikçe donanmamız küllerinden doğarak güçlenmeye başladı. Yüreği vatan, millet ve Atatürk sevgisi dolu, fedakâr personeliyle denizlerdeki hak ve çıkarlarımızın korunması amacıyla Deniz Kuvvetlerimiz ve donanmamız dünya denizlerinde milli güce dayalı etkin bir güç olarak sancak göstermeye devam ediyor.
Can ERENOĞLU
E. Koramiral
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'
- Milli Savunma Bakanı'ndan 'teğmenler' açıklaması!
- En sağlıklı sebze seçildi: Türkiye'de yetişiyor
- Narin'in cesedini böyle saklamış!