Olaylar Ve Görüşler

Deprem riski, ekonomi ve nüfus - Sıtkı Ergüney

03 Mayıs 2023 Çarşamba

Her yıkıcı depremin ardından, Türkiye’nin jeofizik haritaları üzerinden fay hatlarının konumu, beklenen olası depremlerin yerleri ve büyüklükleri, bilim insanlarınca anlatılır, alınması gerekli önlemler belirtilir. Ancak; olası depremlerin ekonomik ve demografik boyutları yeterince irdelenmez. Oysa depremlerle birlikte oluşabilecek ekonomik ve demografik risklerin somut şekilde belirlenerek hazırlanacak makro ve mikro eylem planları doğrultusunda devletin ilgili kurumlarının eşgüdümü içinde çalışması, sorunun çözümü için temel koşuldur.

Türkiye’nin yüzölçümünün üçte ikisi, birinci ve ikinci derecede deprem riskli alanlardan oluşmakta, buralardaki 34 ilde, nüfusun yüzde yetmişi yaşamaktadır. Bu bölgelerde, sanayi ve hizmet sektöründe faaliyet gösteren, doğrudan ve dolaylı olarak üretime, istihdama katkıda bulunan, ödediği vergilerle kamuya ekonomik kaynak sağlayan çok sayıda kuruluş bulunmaktadır. Bu alanlardaki konut ve sanayi tesislerinin riskli zeminlerden uzaklaştırılması, tarımsal alanlara zarar verilmeden belirlenecek uygun zeminli arsalar üzerinde depreme dayanıklı yapılara dönüştürülmesi için önemli kaynak gerekmektedir. Bunun da ekonomiye yansıyacak alternatif maliyetleri vardır.

Türk ekonomisinin kısa ve orta vadeli ekonomik potansiyeli çerçevesinde kaynakların toplumsal maliyeti az, faydası yüksek alanlarda kullanılmasını güçleştiren önemli etken; ekonominin mevcut kapasitesinin üzerindeki yüksek nüfustur. 20-60 yaş arası nüfus, toplam nüfusun yüzde 57’sini oluşturmaktadır. Nüfusumuz, binde 13 artışla, yılda bir milyonun üzerinde çoğalmaktadır. TÜİK verileriyle, çalışma çağındaki nüfusun yüzde 9’u, esnaf ve çiftçi ailelerindeki gizli işsizler ve mevsimlik istihdamlarla birlikte, işsiz sayısı yaklaşık 10 milyondur. Aldıkları üniversite diplomalarının çalışma hayatlarında karşılığını bulamayanlar, aşırı nüfusun neden olduğu kaynak israfıdır.

Milli gelir

Sorulması gereken soru şudur: Bilimsel ve kültürel donanım düzeyi düşük çok sayıda insan mı? Yoksa bunun tersi mi?

Basit hesapla; nüfusumuz şimdikinden 10 milyon daha az olsaydı, Türkiye’nin milli gelir büyüklüğü değişmeden, kişi başına yıllık gelir 11 bin dolar olacaktı. Milli gelir büyüklüğünde dünyada 19., kişi başına gelirde 77. sıradayız. Yılda 1 milyon yurttaşına istihdam yaratması gereken Türkiye’de, bunun sabit yatırım maliyeti, kişi başına 1 milyon liradır. Nüfusları 6-10 milyon dolayındaki İskandinav ülkelerinde kişi başına milli gelir, Türkiye’den yedi kat fazladır.

Artan şehirleşme, azalan kırsal nüfus, yeni kuşakların aileden ayrı yaşama tercihleri nedeniyle yükselen arsa ve konut fiyatları, milyonlarca kişinin yaşam standartlarını geriletmektedir. Sorun, yönetilemez hale gelmektedir.

Kamu; dar ve orta gelirlilerin ödeyebilecekleri maliyetlerle kiralık ve satılık konutlar üretmelidir. Bu sorunların çözümü piyasa ekonomisi kurallarına bırakılamaz. Kamunun ağırlıkta ve yönlendirici olacağı kısa, orta, uzun vadede izlenmesi gereken merkezi planlama temelli demografik ve ekonomik modeller, bir an önce bulunmalı ve uygulanmalıdır.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları