Olaylar Ve Görüşler

Cumhuriyet Halk Partisi ve programı üzerine

27 Ekim 2019 Pazar

UMUT ÖZKAN
EĞİTİMCİ yazar

Öte tarafta beyaz güvercinleriyle bir barış, demokrasi ve refah modeli vardı. Daha çok özgürlük, daha çok eşitlik ve mutluluk diyen bir siyasi düşünce vardı: Olof Palme’nin İsveç’i.

Siyaset, toplum ve insan odaklı yapılırsa halkta karşılık buluyor, yoksa havanda su dövmeye devam ederiz. İşte “Benim anam görmedi sosyal demokratların iktidarını, babam görmedi, torunlar da göremeyecek böyle giderse” sözleri havada uçuşuyor. Bu son yerel seçimler biraz moral oldu. Ancak sorun devam ediyor. Bugünün meselesi değildir.
Batı tarzı bir sosyal demokrasi anlayışı, bir an önce yaşama geçirilmeli, toplumdaki karşılığı bu oy oranından daha yüksek olacak düzenlemeler yapılmalı. Hem evrensel hem yerel değerleri de unutmayacak bir sosyal demokrat parti modeli yaşama geçirilmeli.Kuruluşunu, tarihini kıymetli bir hazine olarak gören, onu daha da geliştirecek bir siyaset düşüncesini hayata geçirilmeli.

Palme örneği
Türkiye’de sosyal demokrasinin Batı tarzı için çalışmalar dönem dönem yapılmıştır, ancak “elit” birkaç söylemden öteye gidememiştir. Romantizm olarak algılanmıştır. Sosyal demokrasi, İngiltere’den esen Tony Blair rüzgârıyla içi boş, yaldızlı sözlerle süslenmiş, ünlü bir pop yıldızının şarkılarıyla, dumanların içinden, kürsüye çıkarılan bir lider görüntüsü olarak akıllarda kalmıştır. Yeni, “yeni” sloganıyla sunuldu ve orada bitti çünkü “yerel ve evrensel değerler”, bir kilim deseni gibi bir sosyal demokrat partide hâlâ dokunamamıştı. Öte tarafta beyaz güvercinleriyle bir barış, demokrasi ve refah modeli vardı.
Daha çok özgürlük, daha çok eşitlik ve mutluluk diyen bir siyasi düşünce vardı: Olof Palme’nin İsveç’i. Ecevit, yaşamında hep “Anglo Sakson” modeli olarak gördüğü (Norveç, İsveç, Danimarka, Finlandiya) tipi bir modeli gözlemlemiş, ancak başarılı olamamıştı.

Ecevit’in ziyareti
Bülent Ecevit, bir ziyaret için gittiği Danimarka’da akşam başbakanın evinde kaldığını söylüyor ve oğlunun belediyede otobüs şoförü olduğunu öğrendiğini, akşam on ikide vardiya değişiminde eve geldiğini belirtiyordu. Halkın kendisi gibi düşünen, kendisine benzeyen Danimarka Başbakanı için özgün bir politikacı değerlendirmesi yaptığını anlatarak sözlerini bitirdi. Bu modelde halk var, liderine inanmış bir toplum var. Türkiye’de sosyal demokratların bir eğitim modeli olmalı. Bu zamana kadar “altın kindar” diye tabir edilen nesil yetiştirme projelerinin hepsini “özgür birey” anlayışıyla tasfiye edecek, “Fikri hür, vicdanı hür bir eğitim modeli öneriyorum” eğitim programıyla yola çıkılmalı. “Sosyal demokrat partilerin savunduğu fikirlerle doğal taban olarak kabul edilen sendikaları ve sivil toplum kuruluşlarını bir iş, emek, sivil toplum örgütlenmesi adı altında birleştirmek, ‘bana yakın veya uzak demeden’ emek örgütlenmesi sol bir kavramdır. Özgüvenimizi oradan alıyoruz” anlayışıyla yola çıkmalı.
Yeni bir örgüt modeli; “en ufak mahalle biriminden en geniş katmanlarına kadar tüm insanlar, bütün insanlar” tabirini kullanarak çalışmaya başlamalı. Bu sadece gürültü kirliliği yapıyor, senin partini ve dünya görüşünü bir yere götürmüyor. Örgüt oluşumu liyakat, beceri ve emek tabiriyle oluşturulmalıdır.
Odaklar olur, ancak bunun oranı belli düzeyde tutulmalıdır. Yok olan yargı modeli yerine bir evrensel yargı modeli ortaya konulmalıdır. Sosyal demokrat partilerde örgüt çok önemli, buralar “tekke” ve “çorba” deyimiyle anılmamalı. Hani diyorlar ya, “Tekkeyi bekleyen çorbayı içer.” Bir atölye; bir eğitim ve kültür evi konumuna getirilmeli, bulunduğumuz yüzyıla uygun enstrümanlarla donatılmalıdır. Bu üretim tarzı, ideolojiyi başarıya götürmez. Ürün ortaya koymak ve başarı, birincil görevdir.

Hazırlıklı olmalı
“Önümüzdeki dönem bir inanç politikası dönemi olacaktır. Bunun için tüm inançlar, halkta nasıl kabul görüyorsa öyle kabullenmek şart olmalı, bunu da ayırt edici unsur olarak görmemeliyiz. Önümüzdeki dönem Ortadoğu eksenli küresel bir sorun haline getirilen Kürt meselesini göreceğiz. Sosyal demokrasi buna hazırlıklı olmalı. Önümüzdeki dönem mülteci kavramıyla, olmazsa olmaz olarak tabir edilen AB ve ilişkileriyle daha çok karşılaşacağız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları