Olaylar Ve Görüşler

Çevrecilere yönelik cinayetler rekor düzeyde

07 Ağustos 2019 Çarşamba

Uluslararası sivil toplum kuruluşu Küresel Tanık (Global Witness) tarafından yayımlanan bir rapor, 2018 yılında dünya çapında 164 çevrecinin,  çevre koruma faaliyetleri yürütürken öldürüldüklerini ortaya koyuyor.

Küresel Tanık’ın yıllık ra­poru, başta madencilik ol­mak üzere çeşitli endüst­ri işkolları tarafından tahrip edi­len doğal alanları korumaya ça­lışan eylemcilere karşı dünya çapında işlenen cinayetleri ko­nu aldı. Çevre savunucularına yönelik daha hafif düzeyde sal­dırıları da mercek altına alan ra­por, büyük şirketlerin ve hükü­metlerin, şiddetli tacizlerine ve başvurdukları sinsi yöntemlere de dikkat çekti.

43 maden karşıtı öldürüldü
Rapor, 2018 yılında dünya ça­pında 164 çevre eylemcisinin öl­dürüldüğünü ve sayısız eylem­cinin de şiddetli saldırılar, tu­tuklamalar, ölüm tehditleri ve­ya davalarla susturulduğunu or­taya koyuyor. Haftada ortalama üç ölüme tekabül eden sayı ge­çen yıla oranla azalsa da, Küre­sel Tanık kıdemli kampanya ko­ordinatörü Alice Harrison’a gö­re durum yine de pek de iç açı­cı değil.
Huffington Post’a konuşan Harrison, “Cinayetlerdeki dü­şüş, başka bir korkunç gerçe­ği maskeliyor” dedi ve ekle­di, “Brezilya ve diğer birçok ül­kedeki ortaklarımız, çevrecile­re karşı ölümcül olmayan saldı­rı biçimlerinde artışa işaret edi­yor; öldürmekten çekindikleri için çoğu zaman acımasız saldı­rılar düzenliyorlar” dedi.
Rapor madencilik sektörünü, eylemci ölümleriyle en çok bağ­lantılı işkolu olarak tanımladı. Buna göre dünya çapında, ma­den ocaklarının çevre üzerinde­ki zararlı etkilerine karşı dire­nen 43 eylemci öldürüldü.

Lider ülke Filipinler
Brezilya, Küresel Tanık’ın 2012 tarihli ilk raporundan bu yana çevrecilere yönelik cina­yetlerde lider ülkeydi ancak bu yıl yerini, bu alanda 30 cinayete sahne olan Filipinler’e bıraktı. Rapora göre Filipinler, toprakla­rını veya doğayı koruyan insan­lar için her dönem dünyanın en ölümcül ülkelerinden biri olarak listede yer almayı başardı. Mev­cut Başkan Rodrigo Duterte dö­neminde de bu alanda bir iyileş­me gözlenmedi.
Geçen yıl Filipinler’i 24 ölümle Kolombiya ve 23 ölüm­le Hindistan takip etti. Mayıs 2018’de Hint polisinin, Tamil Nadu eyaletinde bir bakır ma­denini protesto eden kitleye ateş açması sonucu 13 kişi ya­şamını yitirmiş, onlarcası ise yaralanmıştı.
Brezilya’da da durum fark­lı değil. The New York Times’a göre, Brezilya’nın yeni Cum­hurbaşkanı Jair Bolsonaro’nun ocak ayında göreve başla­masından bu yana Brezilya Amazonları’ndan 1330 mil2 (3444 km2) alan eksildi.

Çevreciler nasıl ‘terörist’ oldu?
Bolsonaro’nun çevreye yöne­lik düşmanlığı, hükümetlerin çevreciler için giderek daha gü­vensiz bir iklim yaratmasının ti­pik bir örneği. Bolsonaro geçen yıl, kırsal arazilerde çalışan iş­çiler ve aileleri adına toprak re­formu kampanyaları düzenleyen MST adlı çevreci grubun faali­yetleri için “terörizm” ifadesini kullandı. Hemen ardından, Ara­lık ayında iki MST üyesi öldü­rüldü. Benzer olaylara artık her yerde rastlanıyor.
ABD ve İngiltere’de, çevrecile­re yönelik devlet baskısına, söz konusu ülke hükümetlerinin, enerji ve tarım endüstrisi pat­ronları ile rahat ilişkileri eşlik ediyor. Çevrecileri terörist ola­rak etiketlemek, onlar tarafın­dan ortaya koyulan eylemlerin suç kapsamına alınmasına ze­min hazırlıyor.

ABD ve İngiltere baskıcı
Küresel Tanık, eylül ayında İngiltere’deki çevre yanlısı gös­terilerde gözaltına alınanlara yö­nelik “çok acımasız” hapis ce­zaları verildiğini vurguladı. He­men ardından bu ay eski bir İn­giliz terörle mücadele görevlisi, iklim değişikliğine yönelik pro­testo eylemlerini örgütleyen Ex­tinction Rebellion (Yokoluş İsya­nı) adlı grubu, “aşırılıkçılık” ör­neği olarak nitelendirdi ve yü­rüttükleri sivil itaatsizlik eylem­lerinin “devlet ve demokrasinin parçalanmasına” yol açabilece­ğini iddia etti.
Bununla birlikte, Beyaz Saray’ın çevrecilere yönelik tu­tumu da geçmişteki yönetim­lere oranla daha tehditkâr. Harrison’a göre, Başkan Donald Trump’ın yoğun enerji merkezli gündemi, ABD’deki konuya iliş­kin siyasi ve yasal manzarayı rahatsız edici şekillerde değiş­tirdi. Harrison bu konuya iliş­kin olarak, “Dakota Boru Hattı protestoları patlak verdiğinden beri devlet nezdinde sözüm ona “eko-terörizme” yönelik atıflar­da artış gözlendi” ifadelerini kullandı.
Washington ve Kuzey Caroli­na’daki milletvekilleri, çevre ey­lemcilerini “ekonomik terörist­ler” olarak nitelendirdi. 2017 yı­lında 84 Amerikan Kongre üyesi Adalet Bakanlığı’nın, Dakota’da­ki boru hattı sabotajını, “yerel terörizm suçu” kapsamında ko­vuşturmasını önerdi.

Kanadalı yerlilere hukuk çelmesi
Şirketler protestoculara karşı saldırgan bir tavır izleyerek mu­halefetin susturulmasında bü­yük rol oynuyor. Kasım 2018’de bir TransCanada iştiraki, ara­zilerinden geçen bir doğalgaz boru hattının inşasını durdur­mak için barikat kuran Kanadalı Unist’ot kabilesi üyelerine dava açtı. Britanya Kolumbiyası Yük­sek Mahkemesi de kabileye, şir­ketin siteye girmesine izin ver­mesini emretti.
Raporda hükümetlerin şu ana kadarki tepkisi, “tepkisiz­lik” olarak nitelendirilirken, Harrison’a göre, çevre konuları­na ilişkin artan farkındalık, ge­zegeni ve onu savunan insanla­rı korumak için somut eylemle­re dönüştürülmeli.

AMANDA SCHUPAK, Huffington Post
ÇEVIREN: M. BIROL GÜGER



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları