Olaylar Ve Görüşler

Celil Oker’e gecikmiş bir veda

28 Eylül 2019 Cumartesi

YAZAR: ÖNDER EGE
 
Üçüncü sayfa haberlerinin sayıca rekor kırdığı bir ülke olarak nedense pek de öyle zengin olmayan, po­lisiye edebiyatımızın önemli bir ismiydi Celil Oker.

Polisiye türünde serüven olgu­sunun öncelemesi tercih edil­diğinden dolayı edebi olmak kay­gısı kimi zaman ihmal edilebilir. Kurmacanın akıcı olanı ve kur­gusu sağlam olanı makbuldür. Öyle fazla kelime oyunları, so­yut ifadeler kurmacada tempo­yu düşürür. Kurmaca okuru için önemli olan bir sonraki sayfada ne ile karşılaşacağıdır. Nasıl kar­şılaşacağı ise ikincil bir olgudur. Büyük polisiye yazarların kitap­larına baktığımızda, Bir James Joyce veya Elif Şafak üslubu kar­şımıza çıkmaz.
Üçüncü sayfa haberlerinin sa­yıca rekor kırdığı bir ülke ola­rak nedense pek de öyle zengin olmayan, polisiye edebiyatımı­zın önemli bir ismiydi Celil Oker. 5 Mayıs 2019 tarihinde vefat et­ti. O serüven anlatısı alanında önemli bir yazardı. Ancak daha da ötesi, benim yazarlarımdandı.

Geçmişe çağrı
Oker’in 1999 yılında ilk roma­nı “Çıplak Ceset” kitabı yayım­lanmıştı. Celil Oker ile ilk tanış­mam ise “Kramponlu Ceset” ile olmuştu. Ödül almış bu roma­nı, bir solukta okumuştum. Bir “Remzi Ünal” macerasıydı. Çok sevmiştim Remzi Ünal’ı. Böyle­likle artık merakla bekler olmuş­tum Remzi Ünal maceralarını. Peşi sıra basılan kitaplarını alı­yor ve büyük bir keyifle okuyor­dum. Sonraları seyrekleşti Rem­zi Ünal ile karşılaşmamız ve gün geldi tamamen kaybettik iletişi­mi. Bir küçük ölüm haberi geç­mişe çağrıydı. Celil Oker ölmüş­tü.
Remzi Ünal, Georges Simenon’ un “Komiser Maigret” ve Ahmet Ümit’in “Komiser Nevzat”ı ile birlikte en gerçek polisiye karak­terlerinden biriydi. Ya da Ray­mond Chandler’ın romanından uyarlanan Robert Altman’ın “The Long Good Bye” filmindeki Eli­ot Gould’un çizdiği Philippe Mar­lowe gibiydi. Remzi Ünal, herkes gibiydi daha doğrusu. Şöyle tarif edilecektir zatıâlileri:
“Hava Kuvvetleri’nden müsta­fi, THY’den kovulma, sekizinci sınıf çartır şirketlerinden birin­de bile tutunamayan, MS Flight Simulator’ın Cessna’sını bile adam gibi indirmekten aciz eski pilot, ex-kaptan, nevzuhur özel dedektif Remzi Ünal...”

Farklı bir karakter
Remzi Ünal’ın öyle şapkadan tavşan çıkarmak gibi illüzyonla­rı bulunmuyordu. Silah da taşı­mıyordu. Amerikalı emsallerin­den oldukça farklı bir şahsiyetti. Ortama ayak uydurabilme, doğ­ru soruları sorup muhakeme ya­pabilme yeteneği en önemli sila­hıydı. Ayrıntıları atlamıyor, sa­tır aralarını iyi okuyor ve söylen­meyenlere dikkat ediyordu. Po­lisiyede bazen gerçeği söylen­meyeni takip ederek bulabilir­siniz. Ezberi kuvvetliydi. Ayrıca onunla özdeşleşmiş bir spor da­lı, aikido. O bezgin ve müşkülpe­sent adam, aikido derslerini ak­satmıyordu. Aikido bazen onun için yararlı da olabiliyordu. Ama Remzi Ünal, çoklukla dayak yi­yen ve pek kavgacı olmayan bir karakterdi ve bir kahraman de­ğildi, hatta anti-kahraman olarak da kabul edilebiliriz.
Remzi Ünal, Hammett veya Chandler kahramanları gibi ken­ti yaşayan, soluyan bir kahra­man. Belki çok fazla sokaklarda takılmamıştır ama her macerası aynı zamanda bir İstanbul güzel­lemesidir. Remzi Ünal belki po­lisiye olayları kendi tarzıyla çö­züyordu ama özelinde ne kadar belli etmese de ruhen yalnızdı. Belki her serüven onun için yal­nızlıktan bir kaçıştı. Ne güzeldir 2010 tarihli maceranın adı: “Ye­nik ve Yalnız.” Sonra Ünal yok oldu. Bir gün bir baktık geri dön­müş (2015). Maceranın adı, “Sen Ölürsen Ben Yaşarım” idi. Dört dörtlük bir polisiye ismi. Ke­mal Tahir’in yazmış olduğu Mi­ke Hammer serüvenlerinin isim­lerine benziyor. Son polisiyeden sonra yenisini beklerken ölüm haberi ile sarsıldık Oker’in.
Oker’in cenazesine katılan­lar tek bir tabut içinde iki ay­rı ceset olduğunu fark edemedi­ler. Oysa Oker ile beraber Remzi Ünal’ın cenazesi de kalkıyordu. Şimdi onlar başka bir dünyada yeni maceralara koşarken, biz de kitaplarını tekrar okuyarak “söz uçar, yazı kalır” diyoruz.
 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları