Olaylar Ve Görüşler

Cadı avı - Ecz. Gamze TAŞCIER

16 Temmuz 2022 Cumartesi

Cadıların varlığına inanç binlerce yıl öncesine dayansa da avlanması/yok edilmesi düşüncesi ortaçağ ile yeniçağ arasında bir döneme denk gelir. Aynı dönemde başka bir bahis ise yaklaşık 50 bin “cadının” öldürülmüş olduğudur.

Elbette sadece tarihsel bir gerçeklik değil, mitolojik ve dini kökenli bir tanımlamadan da bahsediyoruz. Özellikle Hıristiyan dünyasında cadı avı için meşru zemin hem kutsal kitaba hem de Katolik kiliselerinin bölünmüş durumuna dayanarak yaratılmış oluyordu. 

Güya büyü(cü) ile mücadele amacıyla dini temelli meşruiyet sağlanarak cadı avı somut bir şekle bürünmüştü. Sözde cadı özde kadın avı hayata geçiyordu. Şiddet görenler, türlü işkencelerle vahşice öldürülenler. Üstelik toplumsal, geleneksel, dinsel gerekçelerle açıklanan katliamlar. 

Günümüzde cadılık ilanı var mı? Varsa nasıl oluyor? Genel olarak baktığımızda cadı doğulmaz, cadı ilan edilir, cadılaştırılır, desek yanlış bir tespitte bulunmuş olmayız. 

Peki, neye ve kime göre cadı? Belli çıkar çevrelerinin hâkimiyetini sarsacak biçimde adalet ve eşitlik talebine karşı geliştirdiği eril zihniyet ve o zihniyetin dışavurumu olan eylemler net olarak dün de cadılaştırmaydı, bugün de öyle. Tarihten günümüze cadıların yaptıkları ve tasvir çizimleri değişse de cadı ilan eden zihniyetin karanlığının renk tonu aynı olmuştur.

Karanlık çağ açısından belki ismine yaraşır bir tutarlılık söz konusu olabilir ama bilgi çağında karanlığı nasıl ve neyle açıklayabiliriz?

ÇAĞIMIZDAKİ KARANLIK

“...”

Bir kadın cinayetinde katilin savunması olarak bu boşluğa yazılacak şeyler sabit ve aşağı yukarı belli. Çünkü düşmanlık belli. Ortaçağdan bu yana değişmeyen gerekçelerle yaratılan karanlık ve azalmayan nefret: kadın düşmanlığı.

Pınar Gültekin davasını bir hatırlayalım. Mahkeme, yukarıdaki boşluğu doldurarak vahşetine açıklama yapan bir caninin sesine kulak verdi ve tüm Türkiye’nin suratına bir kova buz gibi su atıldı. 

Pınar Gültekin’i boğan, henüz yaşarken varile koyup yakan bir caninin işlediği ve tüyleri diken diken eden canavarca cinayete haksız tahrik indirimi verildi. Karanlık çağdan tek fark celladın sanık koltuğunda oturmasıydı. Bu kararın ardında kaç bin yıllık bir zihniyetin olduğu malum. 

Kadınların varlığını bile tahrik gerekçesi sayan anlayış, “öyle yapmasaydı, böyle giyinmeseydi, şöyle demeseydi” kalıp cümleleri salonda yankılanırken neredeyse her kadına yönelik şiddet ve cinayet davasında benzer kararları veriyor. Öldüren katillerin değil, öldürülen kadınların yargılandığı davaları izliyoruz.

AYDINLIK İÇİN MÜCADELE 

Karanlık ne kadar tarihsel ise onunla mücadele de öyledir. Karanlık var oldukça mücadele de var olacaktır ve bu karanlığın mezar kazıcısı kadınlar olacaktır. Ne kadar bahane üretilirse üretilsin örgütlü mücadele karanlığı aydınlığa çevirecektir. 

Ortaçağdan kalan karanlığı reddi miras ediyoruz. Bizden sonraki kuşaklara da böyle bir karanlığın kalmaması için mücadele veriyoruz. Aydınlık üstün gelinceye ve eşitlik sağlanıncaya kadar da mücadelemiz devam edecek. Sanatta, sporda, siyasette ve yaşamın her alanında devam edecek mücadelemiz ise belgeleyecek karanlığı ve tarihe not düşecek. Tıpkı Brecht’in dediği gibi:

“-Karanlık dönemlerde peki,

Şarkı da söylenecek mi? 

-Elbette şarkılar da söylenecek

Belgeleyen karanlık dönemleri.”

ECZ. GAMZE TAŞCIER 

CHP ANKARA MİLLETVEKİLİ

PARTİ MECLİSİ ÜYESİ



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları