Olaylar Ve Görüşler

Bu bayram çocukların

23 Nisan 2016 Cumartesi

Dünyanın en güzel varlığı olan çocuklara adanmış ilk ve eşsiz bir bayram olan 23 Nisan’ı onlara neden son yıllarda adına yakışır bir biçimde yaşatamıyoruz? Görünen o ki çocuklarımızın yatağa aç girmeleri, tacize uğramaları serbest; eğlenmeleri, el ele halkoyunu oynamaları yasak (!)

Yeryüzünün gördüğü görkemli zaferlerden birisi Kurtuluş Savaşımızdır. Bu kutlu mücadele Büyük Önder’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan yaktığı ateşle başladı. Kısa sürede Anadolu’nun desteğini alan Mustafa Kemal; akılla, cesaretle, halkla birlikte gösterdiği büyük özveri sonucunda 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan ederek bu zaferi taçlandırdı.
Atatürk ve aziz milletimiz, bu süreçte yalnızca sömürgeci ülkelerle uğraşmadı; içerideki hainlerle, işbirlikçilerle de savaştılar. Yok edilmek istenen bir halk hayatta kalma mücadelesi verirken, işgalci güçlerin oyuncağına dönmüş “Şeyhülislam Dürrizade’nin, Anadolu hareketini din dışı gösteren fetvası, yeni kurulan hükümet başkanı Damat Ferit’in bildirisi ile yayımlanmıştı. (11.04.1920)” (1)
Bu fetvadan kısa bir süre önce İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar İstanbul’u resmen ele geçirmişler; İstanbul’daki meclisi basarak kendisine boyun eğmeyen vekilleri, aydınları, gazetecileri ya hapse atmışlar ya da Malta’ya sürmüşlerdi. Bunun üzerine Mustafa Kemal tüm illere ve kolordu komutanlıklarına bir genelge göndererek “Ankara’da, olağanüstü yetkili bir meclis, ulusun işlerini yürütmek ve denetlemek üzere toplanacaktır” demiş; ayrıca her sancaktan beş üye seçilmesini ve en geç on beş gün içinde vekillerin Ankara’da olmasını da istemişti.

Meclis’in açılışı
Bu uğraşlar sonunda yurdun dört bir yanından gelen vekillerle Meclis, 23 Nisan 1920’de Cuma günü en yaşlı üye Sinop Milletvekili Şeref Avkan’ın başkanlığında toplanarak açılabilmiştir. (2) Bu tarihle birlikte egemenlik resmen ulusumuza geçecek; halkımız artık kendi kaderini kendisi belirleyecek ve “Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk gibi özgürlük için kan vermeyi de can vermeyi de göze alacaktır.

Divan şairimiz Galib Dede “Fikr etse hâl-i âlemi âdem (insan) garipser” der. Şairin dediği gibi bazı durumları, örneğin Çanakkale’de ve 1919-23 arasında Anadolu’nun hemen her yerinde yapılan onurlu mücadeleyi düşününce insanın aklı gerçekten almıyor. O dev insanlar o zor koşullarda büyük bir mucizeyi gerçekleştirdiler. Ata’ya borçluyuz… Demokrasi tarihimizdeki önemli eksikliklere karşın çobandan Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmuşsa; köylerden yoksulluk içinden gelip de profesör, Nobel’i alan bilim insanı çıkmışsa, dünya çapında sanatçılarımız yetişmişse ve yurdumuzun asli unsurları olan Kürtlerin, Alevilerin, Türklerin, Sünnilerin, Ermenilerin, Romanların vb. farklı zenginliklerimizin temsilcileri bugün TBMM’de yer alıyorsa bunu halkından yana olan, ulusun egemenliğini etkin kılan o kahraman insanlarımıza ve Büyük Atatürk’e borçluyuz.

Değişen ne?
Peki, şimdi biz, ne oluyor da egemenliğin ulusa geçtiği 23 Nisan tarihini son yıllarda adına yakışır biçimde kutlayamıyoruz? Yine dünyanın en güzel varlığı olan çocuklara adanmış ilk ve eşsiz bu bayramı onlara neden yaşatamıyoruz? Oysa her 23 Nisan’da renk renk, pırıl pırıl giysileriyle her biri çiçeğe dönmüş çocuklarımız anne-babalarının da izlemeye geldiği köy okullarında şarkılar söyler, halkoyunları oynar, ellerinde ay yıldızlı bayraklarla dans ederdi. Coşkuyla, bazen de çekingen ses tonuyla birbirinden güzel şiirler okurlardı. İlçelerde ve illerde davullar zurnalar çalar, meydanlar, stadyumlar süslenir, bu şölene tanık olmak isteyenlerle dolar taşardı.

Yasak!
Görünen o ki çocuklarımızın yatağa aç girmesi serbest; eğlenmesi yasak. Okulda olması gereken yavrularımızın çalıştırılması serbest, bayram yapması yasak. Dayak yemeleri, tacize uğramaları, geleceklerinin karartılması serbest; el ele tutuşup halkoyunları oynamaları zina, günah ve yasak. 14-15 yaşında zorla evlendirilmeleri serbest; oyun parklarında, okul sıralarında olmaları yasak. Öyle mi?
Dünyanın bütün çocukları sizler gülmeyi, oyun oynamayı, iyi eğitim almayı, mutlu düşler kurmayı, sevilmeyi, barış içinde özgürce yaşamayı, tüm güzellikleri fazlasıyla hak ediyorsunuz. Hak ettiklerinizi almanızı sağlamak bizim görevimiz. Sorumluluk duygusu taşıyan, aydınlıktan yana olan insanlar kararlılıkla bunun için mücadele etmeye devam edecek, kuşkunuz olmasın. Nâzım’ın dediği gibi “Çocuklar inanın inanın çocuklar/ güzel günler göreceğiz güneşli günler/ motorları maviliklere süreceğiz”
Bayramınız, ulusal egemenliğimiz kutlu olsun.

Kaynakça:
1- Celal Erikan, “Kurtuluş Savaşı Tarihi”, s. 114, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2014.
2- Prof. Dr. Suna Kili, “Türk Devrim Tarihi”, s. 69, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2014.  

ALİ TURGAY KARAYEL
Edebiyat Öğretmeni-Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları