Olaylar Ve Görüşler

Bir Osmanlı geleneği

13 Temmuz 2016 Çarşamba

Deli Dumrul köprüsü Osmanlı’da da vardı. Bugünkünden tek farkı, Dünya Bankası yerine maceraperest girişimciler tarafından dayatılmasıydı.

 

Elektrik faturalarının belli bir yüzdesi olarak ödenen TRT payı yasal mıdır? Elbette yasaldır. İptali için mahkeme mahkeme dolaşmak abesle iştigaldir. Adil midir? Hangi açıdan baktığınıza göre değişir. Ama kesin olan bir şey var: Ödediğimiz bu paraların çarçur edildiği.
Bunun en güncel kanıtı ise bir alay insanın Fransa’ya Avrupa Kupası’nı izlemeye gönderilmesi; bize maç anlatan kişilerin defalarca “işte bakın” diye ayıp sayılacak bir hitap biçimiyle güya bizim farkında olmadığımız incelikleri bize göstermeye çalışması; en acısı da, herhalde dil bilmediklerinden dolayı olsa gerek, turnuvaya katılan takımların herhangi bir oyuncusu, yöneticisi veya teknik direktörü ile ropörtaj yapamayıp birbirleriyle ropörtaj yapmalarıdır. Sorgulanması ve sonuna kadar hesap sorulması gereken konu budur.

Peki, adil mi?
Körfez geçişinde, yapımcı ve işletici şirketlere belirli sayıda geçişin garanti edilmesi, geçişler bu sayıya ulaşmadığı takdirde farkın, bu köprüden değil geçmek köprüyü belki hayatında bile görmeyecek olanların ödediği vergilerden karşılanması yasal mıdır? Elbette yasaldır. Adil midir? Devletin maliye politikası araçlarını kullanarak belirli bir gelir grubundan başka bir gelir grubuna transferler yapması her ülkede görülen bir olgudur. Bu politikanın temel amacı gelir eşitsizliğini azaltmaktır.
IMF Birinci Başkan Yardımcısı David Lipton’a göre devletin gelir dağılımını mali politikalar yoluyla düzeltmeye çalışması gelişmiş ekonomilerde başarılı olmakta, Türkiye gibi ülkelerde ise, amaçlananın tam tersine, gelir dağılımını daha da bozmaktadır. Körfez köprüsü geçiş garantisi, David Lipton’ın yılda sadece birkaç kez yaptığı konuşmalarından birinde bu bozulmaya örnek gösterilirse hiç şaşırmamak gerekir, çünkü Lipton bile bu garantinin adil olmadığını kabul edecektir.

Garantili gelir fikri
Garantili gelir fikri gökten zembille inmedi. Günümüzde bu yöntemin en önemli destekçisi 1999 yılında kurulan ve yöneticilerinden bir tanesi dışında tümünün Dünya Bankası mensubu olan, dilimize KamuÖzel Altyapı Danışma Hizmeti diye çevirebileceğimiz PPIAF kısaltmasıyla bilinen kuruluştur. Bu kuruluşun web sitesine bir göz atarsanız, özel şirketlerin altyapı yatırımlarına özendirilmesi için kamu sektörünün ne tür kolaylıklar sağlaması gerektiği konusunda sayfalar dolusu öneriler görürsünüz.

Osmanlı’daki durum
Ne var ki, PPIAF aslında 19. yüzyılda Güney Amerika ülkeleri, Hindistan ve Osmanlı İmparatorluğu gibi ülkelerin altyapı yatırımları için yabancı sermaye çekme çabalarının günümüz koşullarına uyarlanmış ve kurumsal bir yapıya bürünmüş bir kopyasından başka bir şey değildir.
Osmanlı Devleti, özellikle demiryolları yatırımları için, iki temel özendirici kullanırdı. İzmir-Aydın Demiryolu örneğinde olduğu gibi, şirket sermayesinin belirli bir oranı kadar yıllık kâr garantisi vermek ve eğer şirket bu kâra ulaşamazsa aradaki farkı ödemek veya Anadolu Demiryolları örneğinde olduğu gibi, kilometre başına kâr garantisi vermek. (Belki de bu yüzden 19. yüzyılda birçok ülkede bu tür bir garanti ile yapılan demiryolları düz ovada bile yılan gibi kıvrıla kıvrıla giderler.)
Özetle, yasallığı konusunda da adil olmadığı konusunda da hiçbir kuşku bulunmayan Körfez köprüsü garantisi Osmanlı politikasının uzantısından başka bir şey değildir.

 

Dr. ORHAN KURMUŞ
İktisatçı



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları