Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Belediyelerde kuşatmayı aşmak
Muhalefet, yerelden genel iktidara yürüyebilmek için, mutlaka belediyelerde başarılı olmak ve öncelikle de merkezi iktidarın kuşatmasını aşmak
31 Mart yerel seçimleri ve 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimi, ülkemizde yerel yönetimleri öne çıkardı. Bugünlerde yerel yönetimler ve özellikle de belediyeler, yalnızca yerel gündemi oluşturmakla kalmıyor, ulusal gündemde de önemli bir yer tutuyor. Hatta bazı kentlerin belediye yönetimleri, ulusal sınırları da aşıp uluslararası gündeme konu oluyor.
Örneğin, İBB Meclisi oturumlarının kamuoyunda TBMM oturumlarından daha fazla ilgi uyandırması ilginç görüntüler ortaya çıkarıyor. Tabii aynı zamanda, güncel siyasetin yeni ağırlık merkezini de gösteriyor.
Büyük kentler, gençlik ve gelecek muhalefetten yana
Bütün bu gelişmelerin temel nedeni, ülkemizde yeni bir dönemin işaret fişeğinin yerel seçimlerde ve yerel yönetimlerde atılmış olmasıdır. Başta dünya metropolü İstanbul ve başkent Ankara olmak üzere, ülkemizin en dinamik ve üretken nüfusunu barındıran şehirlerinin yönetimleri muhalefete geçmiştir. Bu gelişme, son derece anlamlı ve değerli bir sonuçtur. Üstelik bu kentler, ekonominin, üretimin, endüstrinin, turizmin atardamarları kentlerdir. Ulusal gelirin büyük bölümünü yaratan şehirlerdir.
Bir başka önemli sosyolojik sonuç, eğitimli ve nitelikli seçmenin önemli bölümünün muhalif adayları tercihidir. Özellikle gençlerin muhalefete yönelişi, gelecek adına anlamlı ipuçları vermektedir. Ülkemizin yakın geleceğinin belirlenmesinde, siyasal muhalefet ve onların temsilcileri olarak yerel yönetimlere gelenler, önemli rol oynayacaktır.
Bu gelişmelerle birlikte, uzunca bir süredir bu kentlerin yönetimini elinde tutan iktidar partisi ise artık bir “taşra partisi” olmuş ve “geçmişin temsilcisi” haline gelmiştir.
Doğru iletişim, etkin kampanya
Yaşananlar iktidar çevrelerini hırçınlaştırmıştır. Seçim sonuçlarını bir türlü kabullenemeyen ve içine sindiremeyen iktidar, muhalefete yüklenerek belediyeleri kuşatmayı ve yeni seçilen muhalif başkanları çalışamaz hale getirmeyi amaçlamaktadır.
23 Haziran İstanbul seçiminin en önemli dinamiklerinden birisi, belki de birincisi, muhalefet adayı Ekrem İmamoğlu’nun mağduriyetiydi. Üstelik bir de, İmamoğlu’nun 31 Mart’ta kazandığı seçimin iptal ettirilip yeniden seçimin zorlanması, halkın vicdanında mağduriyeti katladı. Bu durum 23 Haziran’da sandığa yansıdı. Sonuçta 10 puanlık ve 806 binlik farka dönüştü. Ellerindeki tüm olanakları ve gücü seferber etmelerine karşın, iktidar ve adayı için sonuç hezimet oldu. Muhalefet doğru bir iletişim ve etkili kampanya ile bu sonuca ulaştı.
Ancak seçim sonrasında yaşanan gelişmelerden anlaşılıyor ki, siyasal iktidar, 23 Haziran sürecinde yaşananlardan gerekli dersi almamıştır. Seçmenin verdiği mesajları doğru irdeleyip politikalarına çekidüzen vereceğine, başka yollara yöneliyor. Halkın net tercihlerle ve sonuçlarla seçtiği CHP’li başkanları çalıştırmamanın, yetkilerini kısıtlamanın ve faaliyetlerini engellemenin yollarını arıyor. Örneğin, belediye iştiraklerine yapılacak atamalarda başkan yetkisinin kaldırılmasını hedefliyor. Bunun için de buralardaki yandaşlarını görevde tutarak zaman kazanmaya çalışıyor.
CHP’li başkanları çalıştırmamak, halkı cezalandırmaktır
Oysa bu tutum iktidara yaramaz, tam aksine sonuçlar yaratır. İktidarda olmanın gücü kullanılarak, yasal ve yönetsel değişiklikler yapılarak, seçilmiş muhalif belediye başkanlarının elinin kolunun bağlanması en başta hizmet bekleyen halkı, vatandaşı cezalandırmak anlamına gelir. Söz konusu belediye başkanlarını da mağdur duruma düşürür. Halkın bu zorlamaları yapanlara cevabı daha da sert olur.
17 yıllık iktidar, geçmişte kendi başkanlarına verdiği yetkileri, CHP’li başkanlardan esirgeyemez. Bu durum çifte standart uygulamak olur ve büyük haksızlığa yol açar. Hele bu amaçla, yıllardır uygulanan yasaları, yönetmelikleri değiştirmeye kalkmak ve bunu zorlamak, tam anlamıyla vicdanları yaralar.
Önümüzdeki süreçte, kamuoyunun dikkati, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere, yeni seçilen muhalif ve CHP’li belediyelerin üzerinde olacaktır. Muhalefet buralarda yaşanacak olası engellemeleri, zorlamaları, en etkili şekilde halka duyurmalı ve teşhir etmelidir. Siyasal iktidar da, sonuçta kendisine fatura edilecek zorlamalardan ve yasa değişikliği girişimlerinden kaçınmalıdır.
Kentsel örgütlülük ve seferberlik
Muhalefetin ve özellikle de ana muhalefet CHP’nin adaylarının yerel seçim başarısında, doğru iletişimin ve etkili kampanyaların önemine dikkati çekmiştik. u214 Önümüzdeki süreçte de bu belediyeler, sanki seçim varmışçasına aynı tempoyu ve duyarlılığı göstermelidirler. Kendilerine yönelik her türlü baskıyı, engellemeyi kamuoyu ile paylaşmalıdırlar.
Ancak bunlar da yetmez; asıl yapılması gereken kentin, kentlinin demokratik örgütlenmesidir. Bu örgütlenmenin kalıcılaşması, kurumsallaştırılması ve kent yönetimine aktif katılımının sağlanmasıdır. Kentin toplumsal dinamikleri, çok yönlü olarak harekete geçirilmelidir.
Bu da çok yoğun bir çabayı ve sürekli bir seferberliği gerektirir. Kentsel örgütlenmenin ve kent yönetimlerine demokratik katılımın nasıl olması gerektiği konusu, bu makalenin boyutunu aşan çok kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Bu alan için, yerel siyaset ve yerel iletişim konularında akademik çalışmalar yapan eşim Prof. Dr. Ferlâl Örs ile birlikte ortaklaşa yazdığımız kitabı (YERELGE - Toplumsal Belediyecilik, Yerel Yönetimlerde Üretkenlik, Katılımcılık ve Toplumsal İlişkiler / Prof. Dr. Ferlâl Örs, Mehmet Şakir Örs / Etki Yayıncılık) örnekleyebiliriz.
Belediyeler muhalefetin referansı olacak
Günümüz Türkiyesi’nde siyaset, ekonomi ve dış politika alanlarında her gün yeni gelişmeler yaşanıyor. Çok yoğun ve hareketli bir döneme giriyoruz. Böylesine dinamik bir dönemin, ne zaman ne getireceği belli olmaz. İşte bu yüzden, siyasal ve toplumsal muhalefet, her an istim üzerinde olmalıdır.
Böylesi bir zorunluluk, halkın yerel yönetimlerde muhalefete verdiği yetkinin ve gösterdiği güvenin, çok iyi değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bunun bilincinde olan ana muhalefet CHP’nin, bu konuda yeni örgütlenme, eşgüdüm ve dayanışma mekanizmaları oluşturacağını düşünüyoruz. Ayrıca, Sosyal Demokrat Belediyeler Derneği (SODEM), daha kapsayıcı ve etkin hale getirilebilir. CHP’li belediyelerin dışındaki muhalif belediyelerle buluşmanın, ortaklaşmanın ve dayanışmanın birleşik çatısı yapılabilir.
Unutulmamalıdır ki, yeni kazanılan büyük kentlerin belediyeleri, önümüzdeki dönemde, muhalefet özellikle de ana muhalefet CHP için önemli bir referans noktası olacak ve adeta bir “turnusol’” işlevi görecektir. Muhalefet, yerelden genel iktidara yürüyebilmek için, mutlaka belediyelerde başarılı olmak ve öncelikle de merkezi iktidarın kuşatmasını aşmak zorundadır.
Mehmet Şakir ÖRS
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
En Çok Okunan Haberler
- Çok konuşulacak 'Berat Albayrak' iddiası
- Birinci girdiği mülakatta elendi: İntihar etti!
- 'Dilruba'dan Özgür Özel'e yanıt: 'Yuh, yalana gel'
- Belediyelerden hastane adımı
- Nurseli İdiz aylık kazancını açıkladı!
- Narin davasında kan donduran ifadeler ortaya çıktı!
- Kelepçeli burjuvanın duyulmayan çığlığı
- Özgür Özel'den canlı yayında kayyum tepkisi!
- 'Bunu yapmayacaksanız çekin gidin'
- ‘Yediniz, içtiniz, geldiniz’