Olaylar Ve Görüşler

Ataerkil geleneğin olumsuz sonuçları

05 Eylül 2019 Perşembe

Günümüz Türk erkeği genel olarak ataerkil gelenek ve kültürün, çağdışı toplumsal kabullerin etkisi altındadır.

Türk kamuoyu son haftalarda birbirinden vahşi şekilde işlenen kadın cinayeti haberleriyle sarsıldı. Özellikle ağustos ayının son on gününde art arda birçok kadın acımasız cinayetlere hedef oldu. Kırıkkale’de eski eşi tarafından 10 yaşındaki kızının gözü önünde hunharca öldürülen Emine Bulut bütün cinayetlere adeta sembol oldu. Her türlü medya organı günlerce başta Emine Bulut olmak üzere kadın cinayeti haberleriyle doldu taştı ve bütün kamuoyu 7-24 bu cinayetlerin haberleriyle meşgul oldu. Her zaman olduğu gibi ilgililerin ve yetkililerin söz konusu cinayetleri kınayan ama bir işe yaramayan demeçleri ortalıkta dolaştı.
Ülkemizde, bizden daha geri olan başka ülkelerde bile benzerlerine rastlanmayacak şekilde niçin bu kadar çok kadın bu kadar alçakça öldürülüyor? Bugüne kadar bunun anlaşılır ve işe yarar bir açıklaması ve analizi yapılamamıştır.
Yapılan araştırmalardan elde edilen verilere göre öldürülen 4 kadından 3’ü kocaları tarafından öldürülmektedir. Kocalar tarafından işlenen bu cinayetler; ya evlilik devam ederken, ya ayrılma aşamasında, ya da mahkeme kararıyla boşanma gerçekleştikten sonra gerçekleşmektedir. Katil kocaların hepsinin gerekçesi hemen hemen aynıdır: Anlaşmazlık yaşadığı eşin barışmaya yanaşmaması, boşanma girişiminden vazgeçmemesi, mahkeme kararıyla ayrılma gerçekleştikten sonra yeniden evliliğe razı olmaması...

İzahı yok
Bu durumda cani erkekler için sözcüklerin dolu dolu anlamıyla cahillik, ilkellik, bencillik, magandalık, kompleks ve kendine güvensizlik gibi zaaflar söz konusudur. Bunun başka bir izahı yoktur. Çünkü çağdaş, eğitimli, bir iş veya mevki sahibi, kendine güvenen hiçbir erkek bu cinayetleri işlemez. Böyle bir şey ancak istisna olarak vuku bulur.
Erkeklerimizin çoğunluğu ne yazık ki birinci kategoriye dahildir. Bu nedenle çok cinayet işlenmekte ve bunların önü alınamamaktadır.
Günümüz Türk erkeği genel olarak ataerkil gelenek ve kültürün, çağdışı toplumsal kabullerin etkisi altındadır. Kendisi çağdaş anlamda birey olamadığı için kadınların birey olma, kendi ayakları üzerinde durma, kendi yolunda yürüme çabalarına asla tahammül edememekte; bu yüzden böyle bir çaba içine giren kadınlara kin ve düşmanlık beslemektedir. Bu tür kadınlar eşi, kardeşi, yengesi vb. gibi kendi yakınları olursa gözünü kırpmadan onların hayatlarını söndürmektedir.

En büyük sorun
Bu karakterdeki erkekler için kendine güvensizlik ve bencillik en büyük ruhsal sorundur. Seçtiği, evlenmeye veya birlikteliğe layık bulduğu bir kadını yalnızca kendisinin sevmesi, beğenmesi önemlidir. Kadının kendisini sevip sevmemesinin, beğenip beğenmemesinin önemi yoktur. O sevmese de, beğenmese de razı olmak durumundadır. Çünkü o kadındır; biatle, itaatle yükümlüdür. Bu bakış, bu zihniyet, bu mantık geçmişteki ağırlığıyla bugün de sürmektedir.
Yaklaşık yüzyıl önce yaşanmış şu olay bugün için de fazlasıyla geçerlidir:
1930’lu yılların İstanbul’unda şairlerin, yazarların, kalburüstü kişilerin müdavimi olduğu bir barda yabancı uyruklu genç ve güzel bir kız da garsonluk yapmaktadır. O yılların genç yaşına rağmen çok tanınmış bir yazarı bu kıza asılmakta ama hiç karşılık bulamamaktadır. Bir gün genç yazarın sırnaşmasından iyice bunalan yabancı uyruklu garson kız şöyle bir tepki verir: “Beyim, sizin hiç kendinizi istetme inceliğinden haberiniz yok mu?”
Bu yaşanmış olay, çok hasbi bir gönül işi olan sevgiye erkeğimizin hangi gözle baktığının, onu nasıl algıladığının da kanıtı gibidir. İşte çok ilkel, çok bencil bu algısı yüzünden rahatça cinayetler işlemekte, henüz baharındaki hayatları kolayca söndürmektedir.
Köklü çözüm, bu psikoloji içindeki erkeğin tedavisi ve çağdaşlaştırılmasıdır.

İsmail Özcan
Eğitimci/Yazar



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları