Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Artık Meclis var mı?
Adil temsile olanak tanıyan ‘barajsız bir seçim sistemi’ ve bunu sağlayacak bir ‘Seçim Yasası’ ile demokrasi esaslarına uygun bir ‘Siyasi Partiler Yasası’ da Türkiye’nin en öncelikleri arasında olmalıdır.
Mazhar Müfit Kansu’nun iki citlik “Erzurum’dan Ölümüne Kadar ATATÜRK’LE Beraber’’adlı çok değerli anılarını, Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin, Erzurum ve Sivas Kongrelerimizin 100.yılında yeniden okumanın tam zamanı.
Mustafa Kemal Paşa ve Sivas Kongresi’nde seçilen Heyeti Temsiliye üyeleri 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiler ve büyük bir coşku ile karşılandılar. Ulusal Kurtuluş Mücadelesi’nin merkezi olan Ankara‘da Büyük Millet Meclisi’nin kuruluş çalışmalarına hız verildi. Mart 1920’de Meclis’in açılış hazırlıkları sırasında Mustafa Kemal Paşa arkadaşlarına şunları söylüyordu:
“Ben her kerameti Meclis’ten bekleyenlerdenim. Bir devre yetiştik ki, onda her şey yasal olmalıdır. Millet işlerinde haklılık ancak ulusal kararlara dayanmakla, milletin genel eğilimini yansıtmakla olur.” Bu hazırlıkların sonunda nihayet 23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi açıldı. Mustafa Kemal Paşa, Meclis Başkanlığı’na seçildi, Meclis böylece çalışmalarına başladı. Mazhar Müfit Beyin anılarına dönecek olursak. Meclis’in 09 Mayıs 1920 tarihli gizli oturumunda Mustafa Kemal Paşa iç isyanlar, Adana cephesindeki durum ve Fransızlarla müzakereler hakkında bilgi verir. Mustafa Kemal Paşa’nın bu açıklaması üzerine, Hakkı Behiç Bey “Heyet-i Temsiliye’nin bu olan bitenlerden haberi yoktu” der. Buna Mustafa Kemal’in yanıtı tarihi niteliktedir:
“Artık Meclis var’’
Mustafa Kemal Paşa, Heyeti Temsiliye üyesi, Hakkı Behiç Bey’e verdiği bu yanıtla artık tek yetkili ve meşru organın Büyük Millet Meclisi olduğunu ortaya koyuyordu.
En kritik anda bile
Ulusal Kurtuluş Mücadele-si’ni yöneterek “Gazi Meclis’’ unvanını alan Meclisimiz de, yetkileri konusunda çok kıskanç ve hassas davranmış, Kurtuluş Savaşı’nın en kritik anında ve savaş gerekleriyle, “Başkomutan” aynı zamanda “Meclis Başkanı” olan Mustafa Kemal Paşa’ya yetkilerini, uzun tartışmaların sonucunda ancak üç ay gibi sınırlı ve geçici bir süre için devretmiştir.
Atatürk, büyük zaferin kazanılmasından sonra da Meclis’e ve millet iradesine olan inancını sürekli olarak dile getirmiştir. Bir konuşmasında da “Milletin tek ve gerçek temsilcisi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında hiçbir kişi, hiçbir kuvvet ve hiçbir makam ulusun kaderine hâkim olamaz” diyecektir.
Kayıtsız şartsız
Görüldüğü üzere, her ülkenin siyasal rejimi o ülkenin yaşadığı tarihi süreçlerin sonucunda şekillenir. Bizde de böyle olmuştur. Bizim anayasal rejimimizin temelinde milli irade kavramı vardır, “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” iddiası vardır. Ayrıca bizim siyasal tarihimizde Meclis’in hep çok özel ve önemli bir yeri olmuştur. Millet iradesi meclise yansır ve milletvekilleri eliyle de kullanılır. Bu nedenle bizim anayasalarımız da ülkemizin tarihi gerçeklerine, geleneklerine ve demokrasiye en uygun olması nedeniyle parlamenter sistemi benimsemiştir.
Bunun içindir ki, Meclis’in ilk açılışından sonra kabul edilen 1921 Anayasası’nın 1. maddesinde de, mevcut anayasamızın 6. maddesinde de “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’’ ilkesi yer almıştır. Bugün, TBMM Genel Kurul salonunda yazılı bulunan bu ilke herhangi bir duvar yazısından ibaret olmayıp çok daha fazlasını ifade eder.
Sayı arttı yetki azaldı
16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu’nda mühürsüz oy pusulaları ve zarfların yasaya aykırı biçimde geçerli sayılması kararıyla çok küçük bir oy farkı ile tartışmalı biçimde kabul edilen anayasa değişikliğinden sonra artık Meclis var mıdır sorusunu soracak olursak, bu soruya yanıt olarak, artık işlevsel olmaktan çok biçimsel olarak vardır diyebiliriz. Milletvekili sayısı artırılmış ancak Meclis’in ve milletvekillerinin etkinliği azaltılmıştır. Diğer taraftan, Meclis’in ve milletvekillerinin bilgi edinme ve denetim yetkisi sınırlanmış, Meclislerin adeta varlık nedeni olan bütçe yapma yetkisi kısıtlanmıştır. Yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma yetkisi getirilmiştir.
Anayasa değişikliği ile getirilen bu yeni sistem dünyada var olan hiçbir sisteme de benzemediği için, bazen “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”, bazen “Başkanlık Sistemi’’ olarak adlandırılmakta, kimi savunucuları da “Türk Usulü Başkanlık Sistemi” demektedir. Gerçek şudur ki, bir yıldır uygulanmakta olan bu sistem tek kişinin üstünlüğüne dayanan otoriter bir yönetim biçimidir. Meclis’in etkisizleşmesine karşın Cumhurbaşkanı’nca seçilen ve büyük çoğunluğu milletvekili olmayan sınırlı sayıdaki “kabine üyeleri” ile çok sayıdaki ‘politika kurulu üyesi’, ‘danışman’ ve ‘danışma kurulu üyeleri’ ile sürdürülen bir ülke yönetimi söz konusudur.
Hukuk güvenliği yok
Anayasada Cumhurbaşkanının “tarafsız” olacağı hükmü aynen duruyor. Ancak “Tarafsız Cumhurbaşkanı” aynı zamanda partili ve parti genel başkanı olduğu için günlük siyasi tartışmaların ve kavgaların içinde yer alabiliyor. Yerel ve Genel seçim fark etmeden seçim dönemlerinde bu tartışmaların dozu ve şiddeti daha da artabiliyor.
Ayrıca “tarafsız” ancak partili ve parti genel başkanı olan Cumhurbaşkanı, bürokrasiyi tamamen kontrolü altında tutuyor, yüksek mahkemelere ve HSK’ye üye seçebiliyor. Bu duruma rağmen yine anayasamıza göre “yargı bağımsız ve tarafsız” olmaya devam ediyor! Gerçekte ise durum farklıdır. Son örneğini yüksek yargıçlardan oluşan YSK kararında gördüğümüz gibi yargımız bugün her türlü siyasi baskıya açık olup bağımsız olmadığından yargıya güven kalmamış olup vatandaşımızın hukuk güvenliği de yoktur.
Hukuk devletine aykırı
Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerine açıkça aykırı olan bu durum sürdürülemez bir durumdur. Demokrasinin olmazsa olmazı hukuk devleti, hukuk devletinin olmazsa olmazı ise bağımsız yargı, güvenceli yargıç ve güçler ayrılığıdır.
Sonuç olarak, yeni sistemin bir yıllık uygulaması başarısız olmuştur. Bir yıllık süreç bu sistemin yürümeyeceğini ve bunda ısrar edilmesi halinde ülkenin daha büyük sıkıntılara gireceğini göstermektedir.
Bu endişenin, 23 Haziran İstanbul seçimi yenilgisinden sonra Cumhurbaşkanı’nın partisine mensup milletvekilleriyle yaptığı toplantılarda da çok çarpıcı benzetmelerle dile getirildiği ve sorgulandığı biliniyor. Kesintilerle de olsa 70 yıllık bir demokrasi deneyimi 142 yıllık bir parlamento deneyimi olan ve 17 Nisan referandumuna kadar ufak tefek aksaklıklarla da olsa seçimlerini düzgün biçimde yapan ülkemizin, artık demokratik bir anayasa yaparak parlamenter sistemi, demokrasiyi, hukuk devletini, özgürlükleri, bağımsız ve tarafsız yargıyı güvence altına alması gerekmekte, ülkemizin esenliği de buna bağlı görünmektedir.
Ne yapmalı?
Adil temsile olanak tanıyan “barajsız bir seçim sistemi” ve bunu sağlayacak bir “Seçim Yasası” ile demokrasi esaslarına uygun bir ‘Siyasi Partiler Yasası’ da Türkiye’nin en öncelikleri arasında olmalıdır. Demokratik siyasal yaşamın vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilerimiz de kendilerine düşeni doğru yapmalı ve tüzüklerini mutlaka demokratikleştirmelidir. Kendi içinde demokrasiyi işletmeyen, hukuku üstün ve egemen kılmayan siyasi partilerin ülkede demokrasiyi yerleştireceğini ve hukukun üstünlüğünü sağlayacağını söylemesi inandırıcılıktan yoksundur. Parti içi seçimler ile yerel ve genel seçimlerde parti adaylarının belirlenmesinde sadece parti üyeleri söz ve karar sahibi olmalıdır. Bugün TBMM’yi zayıflatan, güçsüz kılan bir unsur da parlamentoyu oluşturan milletvekillerinin genel başkan iradesiyle ve genel merkez organları eliyle seçiliyor olmasıdır.
Yazımı, birlikte çalışmış ve tanımış olmaktan büyük onur duyduğum yetkin ve değerli bilim insanı, demokrat ve saygın siyaset adamı rahmetli Erdal İnönü’nün sık kullandığı bir sözle sonlandırıyorum: “Yarım cumhuriyet, çeyrek demokrasi olmaz. Demokrasiyi tüm kurumlarıyla, çağdaş bir yönetimle ve özgür bir kafayla uygulamak zorundayız.”
Av. M. ZIYA YERGÖK
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Kendisini canlı canlı dev yılana yutturdu!
- Cumhuriyet Savcısı açığa alındı!
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- Real Madrid Arda Güler için son noktayı koydu!
- Bahçeli'nin çağrısıyla ilk adım
- 'LBGT faaliyeti içinde olan bir derneğin...'
- Milli Savunma Bakanı'ndan 'teğmenler' açıklaması!
- En sağlıklı sebze seçildi: Türkiye'de yetişiyor
- Narin'in cesedini böyle saklamış!