Olaylar Ve Görüşler

AKP ve kadın düşmanlığı

03 Kasım 2019 Pazar

YAZAR: Tufan Erbarıştıran

AKP iktidara geldikten sonra, kadınlara karşı duyarsızlık tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Şimdi yontuya dikkatlice bakalım. Figürün gözleri kapalıdır, kolları da yoktur. Kadın bu konuma nasıl gelmiştir?

Ülkemizin tanınmış yontu ustalarından Dinçer Güngörür’ün sanatsal bir eserini görüyorsunuz. “Taşın Perileri” adlı sergisinden seçtiğimiz (Şüphe) bu yontu, bizim gibi ülkelerdeki kadınların durumunu özetliyor. Kadının ezilmişliği, yalnızlığı, düş kırıklığı, terk edilmişliğini dile getiren bir eserdir karşımızdaki. Dinçer Güngörür, kadının tarih boyunca uğradığı haksızlıkların, baskıların, köhnemiş geleneklerin sonucunu ne de güzel aktarmış. Hammurabi Kanunları’yla başlayan, bedevi yaşamı içine alan, teokratik rejimlerin ortak özelliklerini kapsayan İslam ülkelerinde kadınlar yok hükmündedir. Peki, bizde bu durum nedir?

AKP iktidara geldikten sonra, kadınlara karşı duyarsızlık tehlikeli boyutlara ulaşmıştır. Şimdi yontuya dikkatlice bakalım. Figürün gözleri kapalıdır, kolları da yoktur. Kadın bu konuma nasıl gelmiştir? “Balık baştan kokar misali şu sözleri anımsayalım:

Annelikle sınırlanan kadın

RTE, “Kadın ve erkek eşit olamaz. Fıtrata aykırıdır”. Bülent Arınç, “Kahkaha atan kadın iffetsizdir”. AKP’li Uğur Işılak, “Kadının fıtratında köle olmak var”. Fetvacı Hoca Nureddin Yıldız, “Kadın çalışarak fuhuşa hazırlık yapar”. AKP’li Sefer Üstün, “Tecavüze uğrayan kürtaj yaptırmasın. Tecavüzcü kürtaj yaptıran kurbanından daha masumdur”. Ömer Tuğrul Dinçer, “Hamile kadın sokakta dolaşamaz.” AKP’li Mehmet Müezzinoğlu, “Kadınlar için tek kariyer anneliktir”. AKP’li Vecdi Gönül, “Türk kadını evinin süsüdür”.

AKP döneminde kadın hakları annelik konumuyla sınırlandırılmaya çalışılmaktadır. Toplumun yarısı siyasetten, bilimden, sanattan, spordan yoksun bırakılmak istenmektedir. Hiç kuşku yok ki, laiklik güvencesiyle kadınlar kendi haklarını savunmak için ellerinden geleni yapmaktadır. Ancak çarşafa ve türbana sığınanların bu konudaki duyarsızlığı ilginçtir, diyebiliriz... 1935’te Fransa, İtalya, İsviçre, Yunanistan’da kadınlar henüz seçme ve seçilme hakkına sahip değilken, Türk kadını 1934’te seçme ve seçilme hakkını kazanmıştır.

AKP’nin bilinçaltı

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın hangi demecinde şeriatın baskısıyla ezilen kadınlar hakkında bir şeyler söylediğini anımsıyor musunuz? Uydurma hadislerle ve sapık geleneklerle kadını yok sayan İslam ülkeleri halen bu utancı yaşamaktadır. Ensar Vakfı’ndaki çocuk istismarı için dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu ne demişti? “Bu olay, bir kere olmuş.” Yani bir kere olunca hiç önemli değil, öyle mi?

AKP’nin kadın düşmanlığında, kadını cinsel bir obje olarak görmek vardır. Kadın evde oturacak, çocuk doğuracak ve kocasının her söylediğini yerine getirecektir. RTE, Münevver Karabulut cinayetinde şunları söylemiştir. “Kızını dövmeyen dizini döver.” Japonya’daki kadın üniversitesi örnek alınacağına, kadınlarımıza çağdaş bir yaşam hakkı tanınsın istiyoruz. AKP kendine muhalif olan başarılı kadınları da baskı altında tutmak istiyor. Bunun son örneği, Canan Kaftancıoğlu’dur...

Yontuya son bir kez daha bakınız. Kadının bir peri olduğunu, güzeller güzeli bir görünüme sahip olduğunu görüyoruz. Ancak gözyaşlarını içine akıtmaktadır. Ağlamasını bile gizlemektedir. Bakışları (özellikle belirgin değildir), boynu ve gözleri aşağıya iniktir, utancından sessizdir, ürkektir. Ağzın küçük olmasının sanatsal yönü bir yana, kadının susmaya yönelik konumunu yansıtmaktadır. Sanatçının mermere bir dantel gibi işlediği bu kadın yontusu, ataerkil bir sistemi isteyen AKP’li kadınlara ithaf olunur...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları