Olaylar Ve Görüşler

Akademik derebeylik (05.09.2018)

05 Eylül 2018 Çarşamba

Ülkemiz kamuoyu derin sessizlik içinde. Resmi söylemi desteklemek dışında düşüncesini ifade eden yurttaşımız kalmadı. İnsanlarımız hızla kamusal alandan çekiliyor; ürkek, kokak, endişeli gelişmeleri izliyor. Ne var ki bilimin ışığını yayan, entelektüel zenginliği, aydınlığı temsil ettiğini düşündüğümüz üniversiteler/akademisyenlerde bu sürece katılmış durumda. Ülkenin temel sorunları (ekonomik, siyasi, kültürel, dış ilişkiler) üzerine geliştirdikleri söylem yok. Bunun başlıca nedeni “tek adam” parti devleti yönetim anlayışının sınırsız, keyfi, kontrolsüz kurumsallaştırılması. Siyasal iktidarın son on yılda aydınlanma karşıtı uygulamaları, cumhuriyetin kurumlarının geldikleri konumdan “öfkeli” bir şekilde geriye çekme uğraşı ve buna bağlı olarak üniversitelerde gelişen “akademik derebeylik” oluşturuyor.

Üniversitenin derebeyleri

Uzun süredir üniversitelerimiz; evrensel görev tanımı olan bilimsel araştırmaların yapıldığı, yeni bilimsel bilgilerin/teknolojilerin üretildiği, bilginin şekillendirildiği, bilginin aktarıldığı kurum olmanın dışına çıktı. Evrensel üniversite olma ölçütlerinin dışına çıkılması, ülkeyi egemen kılınan tek adam yönetimi iklimi, üniversitelerde ‘tek yönetici’ olan rektörleri, “akademik derebeyi” konumuna getirdi. Rektörlerin uygulamalarında keyfilik, hukuksuzluk, öfke, kontrolsüz egemenlik istenci belirgin olarak öne çıkıyor. Eleştirel bakan, yandaş olmayan bilim insanlarını kurumlardan uzaklaştırma/yıldırma uğraşına girdiler. Öğretim elemanlarının anlattıkları ders içeriklerine, akademik çalışmalarına müdahale ettiler, ediyorlar. Hiçbir ölçüt tanımadan, fütursuzca, kayırmacı bir anlayışla üniversite üst yöneticilerinin yakınlarını (çocukları, eşi, kardeşi, kayınbiraderi vb.) akademik kadrolara alıyorlar. Yandaşların, yakınların, kayrılanların önünü açmak için akademik eğitimin temeli olan doktora eğitiminin içeriğinin boşaltılmasının, ruhunun örselenmesine izin veriyorlar.

Doktoranın önemi

Oysa evrensel akademik anlayışta doktora eğitimi, PhD olarak geçer ve önemli bir aşamadır. PhD, doktora çalışmasını tamamlayan kişinin çalıştığı konunun “felsefesini”, özünü bilmesi ve uzman olduğu konuya tam anlamıyla egemen olması demektir. Akademik derebeylik bilim anlayışı doktora çalışmalarında “bilim felsefesi ve mantığını” ötelediği için doktora adayları ezberciliğe, taklitçiliğe, çeviriciliğe, kolaycılığa, intihalciliğe özendirdi ve üniversiteleri derin ‘akademik yoksunluk’ içerisinde bıraktı.

Fabrikasyon hocalar

Akademik derebeylik üniversiteleri/akademiyi tek tipleştirdi. Üniversitelerde birbirini benzeyen akademisyenlerin kümelenmesinin önünü açtı. Oysa çağdaş, bilim üreten/aktaran bir üniversitede (fakülte/bölümde) aynı düşünen, aynı eğitim sürecinden geçen öğretim elemanlarının bulunması sıkıntı yaratır. Farklı bilimsel çalışma anlayışına bağlı, farklı araştırma yöntemleri olan akademisyenlerin bulunması üniversiteyi (fakülte/bölümü) zenginleştirir, üretkenliği ve verimliliği artırır. Bölümde aynı şeyleri düşünen insanlar ne kadar nitelikli ve araştırmacı ruhlu olursa olsunlar, o bölüm tam anlamıyla gelişemez. Aynı eğitim sisteminden geçtikleri ve aynı hocalardan ders aldıkları için yeni/farklı düşünce üretimi olmaz. Çölleşir. Bu üniversitelerden de dört işlemi bilmeyen mühendisler, yasaları yorumlama yeteneği sınırlı hukukçular, zihinleri cemaat tarafından teslim alınmış insanlar yetişir.
Üniversitelerimizin geldiği nokta tam burasıdır.

 

 

İrfan O. Hatipoğlu / Mustafa Kemal Üniversitesi

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları