Oktay Ekşi
Oktay Ekşi oktay.eksi@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İletişim özgürlüğü

10 Ağustos 2024 Cumartesi

Bir süredir kamuoyunu iletişimle ilgili sorunlar işgal ediyor:

Önce Anayasa Mahkemesi’nin, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tek imzasıyla Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı teşkilatı bünyesinde yaratılan Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Daire Başkanlığı kurulmasına ilişkin 66 sayılı kararnamesinin temel hükümlerini iptal kararı çok dikkati çekti. Çünkü mahkemenin yedi ay önce verdiği karar Resmi Gazete’de ancak bu ay başında yayımlanıyordu. Dahası, Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı, mahkemenin resmi internet sitesinden silindi ve hepimiz bir şok yaşadık.

Tamam, Anayasa Mahkemesi kararı Cumhurbaşkanlığı’nda birilerini rahatsız etmiş olabilirdi çünkü kararname, kurulacak daire başkanlığına sıkıyönetim dönemi komutanlarına bile tanınmayan yetkiler veriyordu ama Anayasa Mahkemesi’nin internet sitesine müdahale, mahkemeye akıl almaz bir saygısızlık olarak görünüyordu.

Neyse... Onun yanıtını alamadan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun milyonlarca abonesi olan büyük iletişim ağlarından Instagram’ı tamamen kapattığı şoku kamuoyunu meşgul etti. Bu “kapatma” işleminin gerekçesi de net olarak anlaşılamadı.

Yasaya göre, “Hiç kimseden talimat almayacak” kadar özerk, hatta bağımsız olması gereken Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu yerine, “iltisaklı” olduğu ulaştırma ve altyapı bakanı ile Instagram yöneticileri arasında yapılan bir toplantı da sonuç vermedi.

Aslında bu “kapatma” durumunu ilk defa yaşamıyoruz.

Yaklaşık 7-8 yıl önce de Türk hükümeti Google, Twitter, Apple gibi büyük iletişim şirketlerini Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vergi ödemeye mecbur etmek için aynı yola başvurmuştu.

Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgili durum hariç, diğerleri sanki birtakım bürokratik işlemlerle ilgiliymiş gibi algılandığı için dikkat ederseniz kamuoyunda ciddi bir fırtına yaratmadı.

Oysa Instagram hizmetinin engellenmesi, -gerekçe ne olursa olsun- doğruca “iletişim özgürlüğü”nün ağır bir müdahaleyle karşı karşıya olduğu gerçeğini ortaya koyuyor. Aynen daha önceki yasağın etkisi gibi.

Aslında hata, yaygın olarak kullanılan “basın özgürlüğü” kavramından kaynaklanıyor.

Niçin derseniz?

Amerika Birleşik Devletleri’nde ilk anayasa çalışmaları sırasında kullanılan “basın özgürlüğü” kavramı, “özgürlük” kavramıyla çelişmektedir.

Çünkü toplumun bir kesimini yani basın dünyasını kapsayan ve onları korumayı amaçlayan özgürlük, aslında o kesime tanınmış bir imtiyaz (ayrıcalık) anlamına gelmektedir. Özgürlüğün herkesi kapsaması esastır. Kimseye bir imtiyaz oluşturmaması için bu yüzden, “basın özgürlüğü” yerine “iletişim özgürlüğü” kavramını kullanmamız lazım. Bunu kullanırsak şimdi kısıtlanan iletişim özgürlüğü sadece küçük bir zümreyi değil tüm medya örgütlerini de ayağa kaldıracak bir güce sahip olur.

“Basın özgürlüğü” kavramının yanlış olduğunu söylerken işaret edeyim ki bu özgürlüklerin en güçlü savunucuları olan 1948 tarihli “Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ve 1950 tarihli “İnsan Hakları ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesi” gibi temel uluslararası metinlerin hiçbirinde “basın özgürlüğü” diye bir kavram yoktur. Onun yerine herkesi kapsamına alan “ifade özgürlüğü” deyimi kullanılmaktadır.

Ama daha kapsayıcı bir kavram kullanmak gerekirse doğru olan “iletişim özgürlüğü”dür.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Senarist 2 Kasım 2024
Birkaç soru 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları