Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Hitler ve Netanyahu
Adolf Hitler’den en çok Yahudilerin canı yanmış, 7 milyon kadar Musevi, Alman Nazilerinin, dünya kamuoyundan birkaç yıl sakladıkları toplama kamplarındaki gaz odalarında ve fırınlarda ölüme gönderilmişlerdi.
Çağımızın barışsever insanlarını ve ülkelerini kutlamak (!) lazım. Onların dibini suladıkları çiçek büyüdü ve şimdi Binyamin Netanyahu adıyla tekrar karşımıza çıktı.
Özetle, dünya artık yeni bir Adolf Hitler’e sahip. Sadece doğdukları yer ve ait oldukları uluslar farklı. Yoksa metotları ve amaçları neredeyse aynı. Hitler Almanya sınırlarını dar buluyor, komşu ülkeleri askeri güç kullanarak kendi topraklarına katıyordu.
Netanyahu da Hamas isimli -bence- terör örgütünün Gazze’den İsrail’e başlattığı saldırıyı bahane ederek aynı yola başvuruyor.
Aradaki fark, Netanyahu “askeri güç kullanarak genişleme” stratejisini Ortadoğu’dan başlatmış bulunuyor.
Aralarında elbet başka bazı farklar da var:
Hitler, hunharlığını uygulamaya koyarken gücünü, dini inançlarından değil, etnik saplantılarından alıyordu. Netanyahu, Türkiye’nin de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ni büyük çapta içine alan bir coğrafyayı (Tanrı tarafından Musevilere) vaat edilmiş topraklar olarak görmesinden güç alıyor. (Bu demektir ki hedefte Türkiye de vardır.)
Hitler gibi Netanyahu’nun da bazı şansları var:
1930’lu yıllarda Hitler, çevresindeki ülkeleri tehdit ve işgal operasyonlarına başladığı zaman, ona “Dur!” demesi gereken Avrupa devletleri uzun süre Hitler’i teskin etmeye, yaptığının yanlış olduğunu ona nasihat yoluyla anlatmaya çalışmış, daha doğrusu çok kıymetli bir zaman parçasını -askeri hazırlık yapmak yerine gafletle- ziyan etmişti.
O zaman da dünya barışını sağlasın ve korusun iddiasıyla kurulmuş olan “Milletler Cemiyeti” (Cemiyeti Akvam) vardı ama Hitlerin tecavüzkâr politikalarını önleme bağlamında işe yarar hiçbir şey yapmamıştı.
Şimdi de aynı şekilde “dünya barışını koruma” amacıyla 1945’te (İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra) kurulmuş bir Birleşmiş Milletler Teşkilatı var.
Ama Netanyahu’nun Gazze’yi boş teslim almayı amaçlayan saldırılarına karşı hiçbir şey yapmıyor, daha doğrusu yapamıyor.
Netanyahu’nun bu saldırganlığı sürdürme cesaretini de dünyaya barış getirme iddiasıyla 1945’lerde “iyilik meleği” rolü oynayan ABD’den aldığı, istisnasız herkesin kabul ettiği bir gerçek.
O nedenle, Netanyahu’nun cürümlerinden bir gün dünya ABD’yi sorumlu tutarsa kimse şaşırmasın.
İsrail’in gizli/askeri istihbarat örgütü Mossad, savaş hukukunun hiçbir yerine uymayan (tamamen ahlak dışı) metotlar uygulayarak, Güney Lübnan’da herkesin dükkândan satın alabildiği, -içlerine daha üretim aşamasında, patlayıcı madde enjekte edilmiş- “çağrı cihazlarını”, ertesi gün de aynı şekilde kullanılabilen el telsizlerini uzaktan kumandayla patlatarak binlerce sivilin yaralanmasına ve iki günde 40 kadar insanın ölümüne yol açtığı için bu satırları yazıyorum.
Her şey gösteriyor ki çağımızın ve Ortadoğu’nun yeni Hitler’ine insanlık “Dur!” demez ve durdurmazsa yeni bir faciayı daha yaşamaya mecbur olacak.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
En Çok Okunan Haberler
- Mahkeme ara kararı açıkladı
- 10 Kasım anmasında kayyuma protesto
- İstanbul'da yolcu otobüsü devrildi
- CHP farkı açtı mı?
- Dikkat çeken ‘Nevzat Bahtiyar’ çıkışı!
- Erdoğan'dan 'birlik ve beraberlik' örnekleri!
- ‘Turkcell, baz istasyonlarına erişimimizi engelliyor’
- 'Kağıt üstünde başka bir partinin mensubu...'
- CHP’de üç gruplu tartışma
- Ata'nın huzurunda yine o saygısızlık