Oktay Ekşi
Oktay Ekşi oktay.eksi@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Batı sadece ‘çıkar’a tapar...

08 Haziran 2024 Cumartesi

Size bugün bir hikâye anlatacağım. Ama kurgu değil, bire bir gerçek bir hikâye:

Bu sadece milyonlarca Türkün değil, dünyada sayısız müzikseverin tanıdığı ve hayranlık duyduğu, olağanüstü bir sanatçı olan piyanist İdil Biret’in hikâyesi. Ama hikâye doğruca Biret’in yıllardır maruz kaldığı bir haksızlıkla ilgili: 

Bir süredir Biret’in Türkiye’de de yabancı ülkelerde de konser verdiğini duymuyoruz. Çünkü kendisinin sağlık sorunu var. Dileriz tam ve başarılı bir tedaviden sonra tekrar izleyicileriyle buluşur.

Biret, biliyorsunuz henüz 7 yaşındayken olağanüstü bir yetenek olduğu keşfedilen, dahi bir çocuğumuzdu. İkinci Cumhurbaşkanımız İsmet İnönü’nün öncülüğünde, sadece o ve onun gibi yetenekli çocuklarımızın eğitim amacıyla, aileleriyle birlikte devlet tarafından yurtdışına gönderilmeleri için özel bir kanun çıkarıldı. Biret ve ardından tanınmış keman sanatçımız Suna Kan aileleriyle birlikte, Avrupa’ya gönderildiler. Nitekim Biret 1948 yılında 8 yaşındayken Paris’e gitti. Orada Nadia Boulunger, Alfred Cortot ve Wilhelm Kempff gibi büyük ustalardan ders aldı. Hatta, 11 yaşındayken Paris’te Elysee Sarayı’nda, çağının en usta piyanistlerinden -hocası- Wilhelm Kempff ile Mozart’ın iki piyano için konçertosunu çaldı.

Ve hızla, uluslararası bir şöhret olarak tanınıp başta Avrupa’dakiler olmak üzere sayısız ülkede konser verdi.

Artık dünyanın sayılı piyanistlerinden biriydi. Hem Batı demokrasilerinde hem de Demir Perde ülkelerinde devlet başkanlarının elinden ödüller aldı.

Ta ki 1990’larda büyük CD üreticisi firmalara göre büyük bir hata işleyip Hong Kong merkezli Naxos isimli bir firmanın stüdyolarında CD yapımı için anlaşma imzalayıncaya kadar.

O tarihe kadar ünlü emprezaryolar ve ünlü plak şirketleri aralarında paylaştıkları sanatçılar sayesinde geniş bir müzik pazarı oluşturmuşlar ve büyük kârlar etmeye alışmışlardı.

Oysa Naxos, başta İdil Biret olmak üzere başka sanatçıların müzik kayıtlarını, en az büyük firmalarınki kadar kaliteli fakat çok daha düşük fiyata sattığı CD’lerini piyasaya sürüyordu. 

Bu hata (!?) Biret’in önüne aşılması imkânsız denecek kadar büyük engeller çıkardı. Naxos kayıtlarıyla 2 milyondan fazla CD’si satılan Biret artık Avrupalı büyük şirketlerin “kara liste”sindeydi. Onların egemen olduğu hiçbir büyük salonda, hiçbir orkestrayla çalma hakkına sahip değildi. Biret’e boykot uygulayanların başında da Almanya’nın en şöhretli CD firması geliyordu. Nitekim o boykot yıllarında Biret, Almanya’daki hiçbir büyük ve prestijli salonda, hiçbir çok önemli festivalde konser vermek için davet almadı.

Bu haksızlığın giderilmesi için Biret adına Avrupa Birliği’ne ve Alman yargısına başvurma girişimleri ise “somut kanıt” gerekçesiyle sonuçsuz kaldı. 

Aslında “mahkeme” yerine, Avrupa Birliği’nin etik kurulları bir merci olabilirdi. Lakin onun etik kurulları sadece kendi organları ve görevlileri hakkındaki şikâyetleri dinliyor. Yani koskoca Avrupa Birliği de işe yaramıyor.

Geçenlerde Türkiye’nin eski Almanya Büyükelçisi Onur Öymen, Türk-Alman ilişiklerinin yıldönümü dolayısıyla yazdığı bir yazıda Biret’e yapılan haksızlığı anlattı ve Biret’ten özür dilenmesini talep etti. 

Ama bugüne kadar ondan da bir sonuç doğmadı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Senarist 2 Kasım 2024
Birkaç soru 19 Ekim 2024

Günün Köşe Yazıları