Oktay Ekinci
Oktay Ekinci ekinci@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

İstanbul kültüründe Çamlıca

12 Temmuz 2012 Perşembe
\n

Kent siluetindeki yeri ve manzarası ‘eşsiz’ tepeye Osmanlı bile cami düşünmedi

\n

\n\n\n\n\n

Başbakanın isteği üzerine İstanbulun her tarafından görünecek dev bir camiyi Çamlıca Tepesine tasarlamaya başlayan Mimar Hacı Mehmet Güner özetle demiş ki: Kubbesi ecdadımızın yaptıklarından daha büyük, minareleri de Medine-i Münevvereninkilerden (105 m) bile daha yüksek olacak!(Milliyet- 4 Temmuz)

\n

Niyeti ecdadı aşmak!” olan mimarımız, atalarımızın elinde de çelik kafes uzay kirişler ya da gelişmiş betonarme ve hatta kabuk sistemler olsaydı, kim bilir neler yaparlardı?” diye düşündü mü acaba?

\n

Hangi okuldan mezun olduğunu bilmiyorum, ama Hacı Efendiyi mimar yapan hocaları; “Oğlum, marifet şimdiki teknolojiyle ecdatla yarışmak değil, tüm tarihi camilerimiz gibi bulunduğu yere yakışanı ve çağın mimarisini yansıtanı yapmaktır demişler midir?

\n

Ama asıl konumuz, Çamlıcaya kondurulmak istenen caminin nasıl tasarlanması”, gerektiği değil. Gerçekten ecdada saygılıysak, Osmanlının neden bu tepeye de cami yapmadığını düşünmemiz gerekiyor.

\n

En güzel şarkılar

\n

Önce Çamlıcanın İstanbul kültüründeki yerine göz atalım. Bunun en kestirme yolu da İstanbul şarkılarında nasıl yer aldığı çok sayıdaki Çamlıca şarkısından birkaçını beraber söyleyelim:

\n

Hicaz makamında Yesari Asım Arsoyun bestesi: Sazlar çalınır Çamlıcanın bahçelerinde/ Bülbül sesi var şarkıların nağmelerinde...

\n

Müziği Nuri Halil Poyraza ait, aksak usulde nihavent şarkı: “Çamlıca yolunda, âşıkı kolunda, işleri yolunda / O benim sağımda, ben onun solunda, Çamlıca yolunda...

\n

Güftesi ve bestesi yine Yesari Asım Arsoya ait sultanı yegâh şarkı: “Biz Çamlıcanın üç gülüyüz / Aşk bahçesinin bülbülüyüz/ Dillerde gezer söyleniriz / Gamsız yaşarız eğleniriz…”

\n

ve Zeki Mürenin unutulmazlarından; Gel güzelim Çamlıcaya bu gece / Gün doğmadan a canım sevişelim gizlice / Bülbüllerin efgaanını dinleyelim yan yana / Kumru gibi a canım sevişelim can cana...

\n

‘Bağ-ı Cihan’dan bugüne

\n

İşte böylesi ezgilere ilham olmuş Çamlıca, ilk kez IV. Murat devrinde imar görerek kullanıldı. “Bağ-ı Cihan adlı kasrın yaptırılmasıyla İstanbulun en ünlü sayfiye yeri oldu. 19uncu yüzyılda köşklerle donatıldı ve bugün de SİT kararlarıyla doğal dokusunun korunmasına gayret ediliyor.

\n

Ancak aralarında ülkeyi yönetenlerin konutları da olan kaçak yapılar ile izinsiz! TV kuleleri, bu çok özel kent mirasını tahrip ediyor.

\n

Çamlıcayla ilgili bir tanıtım metninde deniyor ki: Tıpkı kral ve kraliçeler gibi şehirlerin de taçları vardır. Eğer Boğaz, İstanbulun kolyesi ise hiç kuşku yok ki tacı da Çamlıcadır. Yaratan her şehre bir güzellik vermiş; İstanbula da bu iki paha biçilmez mücevheri bahşetmiş. Eğer Çamlıcadan şehri seyretmediyseniz İstanbulun güzelliğini görmüş sayılmazsınız..

\n

Çamlıcanın bir özelliği de göçmen kuşların İstanbulda en açık şekilde ve uzun sürelerle gözetlenebildiği tek yer olması.

\n

Üsküdar’ı bezeyenler

\n

Üsküdar ise yine İstanbuldaki en çok imar gören Türk yerleşmelerinden biri... Her biri Osmanlı döneminin armağanları olan çok sayıda cami, külliye, köşk, kasır, yalı ve sahil sarayı, Üsküdarı adeta bir mimarlık tarihi müzesi haline getirmiş...

\n

Örneğin Eski Valide Camisi, Mihrimah Sultan Külliyesi, Şemsi Paşa Külliyesi, Rum Mehmet Paşa Camisi, Ayazma Camisi, Adile Sultan Kasrı bunlardan sadece birkaçı.. Ayrıca Kuzguncuktaki Ayios Panteleymon Kilisesi ve Ayazması, Ayios Yeoryios Kilisesi, Beth Yaakov Sinagogu gibi farklı inançlara ait dinsel yapılar da Üsküdarın kimlik değerleri.

\n

Bütün bu eserler arasında özellikle camilere ve külliyelere baktığımızda, kıyıdaki meydandan sırtlardaki eski semtlere kadar hemen her kesiminde yer alan bu yapıtlardan neden bir tanesinin de Çamlıcada yapılmamış olduğunu düşünmemiz gerekmiyor mu?

\n

Tarihi Yarımadadaki 7 tepenin tümüne gösterişli camiler inşa eden Osmanlı, acaba neden Üsküdarın ziyneti sayılan Çamlıcada aynı kuralını uygulamadı?

\n

Bu sorunun da yanıtı, Çamlıcanın Osmanlı döneminden itibaren kentin en önemli mesire yeri olması; İstanbulun en güzel buradan seyredilmesi; yine bu tepelerin, İstanbul ve Boğaziçi bütünselliğinde kent siluetini muhteşem güzellikte tamamlaması; bu nedenle, cami için bile olsa eşsiz özelliklerinin yapı ile yok edilmemesine gösterilen özen...

\n

Nitekim yine Osmanlı döneminde aynı özen Küçüksu”, “Beykoz Çayırı”, “Çırçır Suyu gibi ünlü mesire yerleri için de gösterilmiş, anıtsal çeşmelerin dışında cami, külliye vb. yapılar düşünülmemişti.

\n

Sözün kısası, eğer gerçekten ecdada saygılı bir nesil olmak ve hatta yaratılmak isteniyorsa, bunun kanıtı gösteriş amaçlı bir camiyle Çamlıcanın eşsizliğini yok etmek değil; tam tersi, öncelikle kaçak yapılardan ve çirkin TV kulelerinden arındırılmasını sağlamaktır.

\n

Keşke Başbakan bunu isteseydi ve deseydi ki; Çamlıca İstanbuln belleğindeki bâkir güzelliklerine yeniden kavuşturacağız.

\n

\n\n



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları