Oktay Ekinci
Oktay Ekinci ekinci@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet ve bayrak

30 Ekim 2008 Perşembe

Cumhuriyet mitinglerindeki bayrak şölenine kimi malum demokratlarımız dudak bükmüşlerdi. Onlara göre Türk Bayrağı milliyetçiliği çağrıştırdığından, meydanların gelincik tarlalarına dönüşmesi de ırkçılığa varabilecek bir şovenizmin görüntüleriydi...

Bazıları bu görüşlerini yazılarına satır arası olarak eklediler. Bazıları da en kazançlı çıkanlar bayrak satıcıları oldu…” diyerek milyonların özlemini küçümsediler...

Şimdi aynı gelincikler, cumhuriyetin 85. yılını kutlamak için de açıyor. Pencerelerdeki bayraklar ise belki de günlerce inmeyecek...

Bu görüntünün milliyetçi hezeyanlardan değil, cumhuriyetin tarihsel anlamından geldiğini şu pek çok demokratlarımız acaba ne zaman kavrayacaklar?

Denebilir ki bayrak, 85 yıldır yaşanmamış düzeydeki cumhuriyete sahiplenme duygusunun da simgesi oldu. Son yıllardaki yükseklik yarışına giren dev bayrak gösterileri de cumhuriyetin esenliğine yönelik, örneğin Anayasa Mahkemesindeki kaygıların toplumca da paylaşıldığını simgelemiyor mu?

Bu gerçeği yadsıyanlar, söz gelimi Hitler faşizminin neden Alman bayrağıyla değil de Nazi Partisinin gamalı haçıyla ülkeyi donattıklarını biraz düşünseler, eminim ki kendileri de hemen bir Türk Bayrağı alarak evlerine asarlar...

Özgürlüğün simgesi

Cumhuriyetimizle bayrağımız neden bir bütündür?

Çünkü Cumhuriyet Devrimi, sadece ülkenin ve ulusun değil, bayrağımızın da esaretten kurtulmasını sağladı...

Bayrak ise herhangi bir siyasal grubu tanımlamaz; tüm ulusun tarihsel varlığını simgeler. Kurtuluş Savaşında işgalci ülkelerin bayraklarını indirerek yeniden kendi bayrağımızı asan kahramanların yaşadıkları heyecan ulusal gururdan başka bir şey değildi.

29 Ekim 1923te de ilan edilen, tüm ulusun bin yıllara uzanan uygarlık birikimleriyle birlikte özgürlüğüne kavuştuğudur. Aynı birikimlerden doğan bayrağımız, bütün bir geçmişe sahip çıkan cumhuriyetle birlikte yeniden tarihsel gururuna kavuşmuştur.

“Devrim”ler çağında

Toplumsal tarihçiler 20. yya devrimler çağı diyorlar. Kapitalizme ve emperyalizme karşı Rusyadan Çine, Anadoludan Latin Amerikaya uzanan kutsal isyanlar, dünyanın sömürgecilik haritasını değiştirdiler.

Devrimlerin birçoğunda iktidarı devralan partilerin bayrakları yeğlenirken, iki destansı zafer ulusal bayraklarıyla gerçekleşti. Birincisi Türkiye, ikincisi ise Küba...

Her ikisinin de bağımsız kimlikleri tarihten gelen bayraklarıyla kurumsallaşırken, liderlerinin de saygınlıkları her geçen gün yücelen ulusal önderler olması rastlantı mıdır?

Parti bayraklarıyla devrim yapanların heykelleri devrilir, artık adları bile anılmazken, Atatürk ve Castroya sadece kendi halklarının değil, insanlığın hayranlığı da giderek artıyor.

1920’lerde Kuvayi Milliye güçleri, ellerinde Türk bayraklarıyla işgalcileri kovdular. 40 yıl sonra Kübalı devrimciler de ellerinde Küba bayraklarını taşıyarak Batistayı devirdiler. Bu nedenle Atatürk Türk Bayrağıyla nasıl özdeşleşmişse, Castro da Küba Bayrağıyla öyledir. Oysa Atatürk de Osmanlı bitti diyerek kurucusu olduğu cumhuriyet için farklı bir bayrak ya da parti bayrağını kullanmayı isteseydi; o erişilmez önderlik gücü karşısında kim itiraz edebilirdi?

Benzer şekilde Castro da Bu bayrağı ABDnin kuklası Batista kullandı, değiştiriyoruz...deseydi, yüzyılın en acımasız diktatörlüğüne karşı kazanılmış zaferin coşkusuyla kim karşı çıkabilirdi?

Ancak her ikisi de ülkelerinin geçmişlerine bağlı; ulusal tarihlerindeki tüm onurlu sayfalara sahip çıkarak liderleştiler. Sadece dış düşmanlara değil, bayraklarının onurunu koruyamayanlara karşı da mücadele ederek efsaneleştiler..

En büyük bayramımız kutlu olsun...

Tarihimizin mirası olan bayrağımız da cumhuriyetin bağımsızlık ve özgürlük bayrağı olarak dünya durdukça dalgalansın...

ekinci@cumhuriyet.com.tr



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları