Oktay Ekinci
Oktay Ekinci ekinci@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

'Bienal'ci...

16 Ekim 2011 Pazar
\n

\n\n\n

Hiç bu kadar merak edilmemişti bienalin ne anlama geldiği... 3-10 Ekimde düzenlenen 1. Uluslararası Boğaziçi Sanat Bienali-2011in dev afişleri İstanbulu kapladığından beri soran soranaydı; mecbur kaldım, iki yılda bir düzenlenen sanat etkinliğine ek bir şeyler söylemek için araştırmaya

\n

Bienal İtalyanca. Türk Dil Kurumunca belirlenen Türkçe karşılığı ise yılaşırı... En eskisi 1895te başlayan Venedik Bienali. Bizim de ilki 1987de gerçekleşen Uluslararası İstanbul Bienalimiz var, ama hiçbir yıl bienalin anlamı pek konuşulmadı.

\n

Şimdiki merakın nedeni ise İstanbulu kaplayan afişlerde kocaman fotoğrafıyla bir kadının öne çıkması Küratörü Neşe Banu Argadal.

\n

Ressam olduğu vurgulanan bienalcikadının ana tema olarak Mevlananın Tevazuda (alçakgönüllülükte) toprak gibi olsözünü seçtiğini okuduğumda düşündüm: Bu afişle mi?

\n

Hem mademki Mevlana felsefesiyle düzenleniyor; niye Konya değil de İstanbul; dahası Boğaziçi?

\n

Bunun yöneticilerimizce de pek benimsendiğini öğrendiğimde ise aklıma, aynı yöneticilerin 4-5 yıl önce İstanbul açıklarında denize büyük bir Mevlana heykeli yapmayı önerdikleri de geldi... Hem de bu görkemlianıtlar kentine simgeolsun diye!

\n

Resmi açıklamalara göre, Başbakanlık Tanıtma Fonu, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ile Avrupa Parlamentosu şeref ve himayesi altında gerçekleşen bienalin Beşiktaş Fulya vadisindeki 5 bin m2lik kongre merkezinde yapılacağı ilan edilmişken, son anda yeri değişti, ama kimse duy(a)madı!

\n

Üstelik Beşiktaş Meydanı’ndaki bayrakların bir gece aniden yok olması ise işin içinde esrarengiz tepkilerolduğu izlenimini de vermişti. Oysa bienalcimiz, yine MevlananınHiddet ve asabiyette ölü gibi ol sözünden esinlendiğini de vurgulamıştı

\n

Sanatçı tepkileri

\n

Basına yansıyan çarpıcı ayrıntılar arasında, katılımcılardan sergi yeri için 1000er lira istendiği de vardı. Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden Lütfü Kaplanoğlu özetle diyordu ki: Parayı Neşe Banunun kişisel hesabına, bienal Fulya Kongre Merkezinde yapılacak diye yatırdım. Bize sormadan yerini değiştirdiler.

\n

Peki, bienalciye bu güvenin kaynağı neydi? Söz yine Kaplanoğlunda: Bu ismi duymamıştım, ama baktım ki devlet arkasında... Eşime dostuma sergim var, gelin diyemiyorum; çünkü utanıyorum.

\n

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Resim Bölümünden Noyan Güven de diyor ki: Bu bana bir bienal (yılaşırı) gibi değil de dolandırıcılık gibi geliyor. İki kişilik yer için 1000 TL ödedim; verdiğimiz paralar nereye gitti? Bienalde eser satılır mı? Burada satılıyor. Vali ve belediye başkanı ise kataloga Bu bienal İstanbula değer katacak diye yazmışlar…”

\n

Boğaziçi’ne \t\tyakışmadı

\n

Boğaziçi denince akla ilk gelmesi gereken sanat, hiç kuşkusuz dünyanın hayran kaldığı tarihî ve zarif yalı mimarîmiz...

\n

Bundan böyle yılaşırı gerçekleşecek etkinlikte ise mehter takımı bile vardı; ancak, örneğin bir Amucazade Hüseyin Paşa Yalısının St. Petersburg kentiyle yaşıt olmasına rağmen iç mekânla eşsiz Boğaz manzarasını bütünleştiren geniş pencereli modern cephe anlayışının tanıtımı yoktu! Çünkü Boğaziçi adı, bienalcinin bienalini yılaşırı pazarlama amacından başka bir anlam taşımıyor gibiydi...

\n

Adı kullanılan bu eşsiz doğal kent mekânına ait, şiirden müziğe, resimden edebiyata bütün sanat dallarındaki birikimlerden habersiz! bir yılaşırı, acaba gerçekten sanata mı; yoksa başka beklentilere katkı için mi gerçekleşecek?

\n

Tanıdığım ressamlara, heykeltıraşlara, müzisyenlere, edebiyatçılara, mimarlara sordum: Bienalciyi tanıyor musunuz?Yanıt: Hayır! Peki, bienale davet edildiniz mi? Yanıt yine Hayır.

\n

Hem Boğaziçi hem de Mevlana, herhalde hiç böylesine istismar edilmemişti.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları