Silivri’ye Giderken...

28 Ocak 2014 Salı

Boşuna yazmamış şair Özdemir Asaf hastanelerle mahpushanelerin benzerliğini...
İkisi de insanoğlunun çilesini çektiği, ağrılarına katlandığı yerlerdir.
Ben de bir süre bu iki vazgeçilmez acıyı çektim. İlkinde altı ay sürdü; yatak, dünyam oldu. İkincisinde aylar geçirdim tutuklu olarak. Hem hasta hem de cezalı olmak. Hatta mahkemelerce mahkûm edilen biri... O bendim, benim gibi yüzlerce insanın özel serüvenleri...
Rektör Prof. Dr. Hilmioğlu’nu biliyorsunuz. Ünlü bir bilim adamı. Ama beş yıldır hapishane hücresinde bekliyor? Cezası nedir, bilen yok. Ölümle pençeleşen bir hastanın neden hâlâ özgür olmasını sağlamazlar. Ülkemizin en karışık dönemindeyiz. Ne yaptığına, ne ettiğine bakmadan bir insanı hasta hasta cezaevinde tut.
Üstelik mahkeme kararı olmadan, sayısız insanımızın işinden gücünden koparılıp bir karanlık yere kapatılması. Falanca kişi içeri alındı diye yazıyor gazete. Okuyan düşünüyor, ne yapmış ki...
Bunun yanıtını veremiyoruz. Bir cinayet işledi, bir adam vurdu, yasalara karşı koydu da ondan, bile diyemiyoruz. Susmak tek çare, seyirci kalmak yanlışlara, yanlışlıklara, bütün kötülüklere karşı...
Silivri’ye giden yolda insanlar kendi aralarında neler konuşuyorlar. Ben merak ederim. Hepsi geride bıraktıklarının durumlarını mı? Bir ailenin reisi alınmış sabah sabah götürülmüş. Eşinin, çocuklarının ne olacağını düşünen yok.
Bütün bu acıların nedeni iktidardaki bir kadro mu? Bir kararla toplumu eski barış havasına sokabilen güç onlarda, yani seçimle ya da seçimsiz iktidar olanların elinde. Örneğin Başbakan çıkıp da şöyle bir söz etsin diye beklemek mi? Bir anda gerçek bir barışa kavuşabilmek mi? Sen ne yapmış olursan ol insansın. Hak ettiğin ya da etmediğin bir ceza almışsın? Beş yıl en azı, yetmezse ebedi hapislik... O da var, yaşadık, yaşıyoruz. İdam edemezsin, ölümden beter bir ceza, az mı?
Hilmioğlu gibi daha nice insan var hasta, sağ, iyi, kötü, idamdan beter bir darbeyi yemişler; doldurmuşlar cezaevlerini...
Hiç değilse ölümcül hastalıklarla çarpışanlara daha yakın olmayı becerebilsek. Ortak olsak acılarına... Hapse girmek değil, dışarıdan duymak onların yazgısını... Gözyaşları desen o da işe yaramıyor böyle toplumlarda. Hiç... Hiç...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Yağmurda Bir Gün 20 Mart 2014

Günün Köşe Yazıları