Nilgün Cerrahoğlu
Nilgün Cerrahoğlu nilgun@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Tiran

16 Eylül 2014 Salı

“Kral”lar artık demode…
Ortadoğu’da “tiran” deyince damardan “başkan” anlaşılıyor.
Şablon Ortadoğu ülkelerinde, ABD modelinin uzak akrabaları/karikatürleri gibi duran illa bir “başkan”ın olması gerekiyor…
Başkan, iddialı ve ilk anda görenleri debdebesi, “güç koreografisi” ile etkileyen muazzam bir başkanlık sarayında oturuyor.
Dışarıya her çıkışı, devasa koruma orduları, kurşun geçirmez zırhlı büyük siyah araba konvoylarıyla gerçekleşiyor…
Bu tabloyu, eşleri denli iktidar seven ve iktidar kullanımından en az onlar kadar haz duyan “first lady”ler tamamlıyor.
Zulüm ve baskı tabii bu öğelerle hep yan yana, atbaşı gidiyor.
Ortaya konan profil/resim bu.
Bu resimleri eskiden CIA’nın Güney Amerika diktatörlüklerinde çevirdiği kirli oyunları deşifre eden siyasi filmleriyle tanınan -misal- Costa Gavras türü muhalif yönetmenler beyazperdede irdelerdi.
Entelektüel düzeyi yüksek bu filmler, belli izleyici kitlelerinin dışına çıkmazdı.
“Tiran”ın yeniliği burada…
“Başkan baba”dan oğullara geçen bir hanedan öyküsünü anlatan “Tiran”, bir “entelektüel sinema” örneği değil.
Sıradan insanların evine giren sıradan bir dizi…
Abuddin cumhuriyetine hoş geldiniz!
ABD’nin tanınmış siyasi gerilim dizisi Homeland’ın yapımcıları tarafından kotarılan ve yaz başında vizyona giren “Tiran”, Gavras’ı aratmayan CIA öykülerine el atıyor.
On bölümlük ilk sezonu tamamlanan dizide, adı “Abuddin Cumhuriyeti” olan kurgusal bir Ortadoğu ülkesinde bulunuyoruz.
Abuddin; farklı Ortadoğu ülkeleri karelerinden oluşan bir yer: Kâh Suriye, kâh Irak, kâh Mısır, kâh Ürdün…
Bazı sahnelerde İstanbul camileri dahi var.
Ortadoğu’nun toplamı olan bu “Abuddin Cumhuriyeti”ni, Al Fayeed ailesi yönetmekte.
“Başkan Baba” ölünce; “başkanlık mirası”, çiçeği burnunda “tiran” büyük oğul Cemal’e geçiyor...
Uzun yıllar ABD’de doktorluk yapan “aydınlanmış” küçük oğul Bassam da o ara, Abuddin Cumhuriyeti’ne dönüş yapıyor ve saraya katılıyor…
İki kardeşin arasında cereyan eden iktidar mücadelesinde, ABD büyükelçisi John Tucker da hakem rolünde.
Konu; bu küçük Abuddin Cumhuriyeti’nde ilk kez seçimlerin yapılması…
“Babadan görme Abuddin yöntemleriyle” halka göz açtırmayan Cemal’e karşı, Batı’nın “insan hakları” mesajlarını benimseyen Bassam “seçim” ve de “açılım” istiyor.
O sırada başkentte “Arap bahar”ı ile bir Tahrir patlıyor.
Cemal, olayları şiddet kullanarak yatıştırmaya çalışıyor.
TOMA’larla kent merkezine dalmak üzere olan “Tiran”ın askeri danışmanı şu çok bilinen formülü dayatıyor:
“İlk evrede her zamanki gibi biber gazı, plastik mermi, tazyikli su kullanırız. Su fışkırtmaya başladığımız anda, kalabalık yarılanır. Önce plastik mermiyle başlar, sonra gerçek mühimmata geçeriz…”
Bunun halk nezdinde çok büyük prestij kaybı yarattığını bilen, Batı düşünceleriyle beslenen Bassam ise meydanı, muhaliflerle görüşmek yoluyla boşaltıyor ve Abuddin’e “demokrasi” getirecek bir “siyasi çözüm” istiyor…
“Askeri-siyasi çözüm” arasında bölünen kardeşlerin iktidar kavgası; demokrat kardeşin(!), “tiran abiye” “darbe yapma” noktasına dek varıyor.
Küçük kardeş, “insan hakları ve demokrasi idealleri”(!) uğruna başa geçecek ve “yeni tiran” olacak!
Öykü bu.
En ilginç nokta, Amerikan büyükelçiliğinin senaryodaki rolü.
Ortadoğulu başkanın zaman zaman “kabine toplantılarına” dahi katılan ABD büyükelçisi -güncel söylemler paralelinde- önce; “Biz bu işte yokuz. ABD, rejim değişiklikliği işine girmez!” diyor. Amma velâkin görev başındaki “tiran”, “ABD’nin demokrasi eleştirisine” tepki koyarak “çok üstüme gelirsen sana üssümü kullandırmam” mesajı verince; ABD’li diplomattan şu yanıtı alıyor:
“ABD’nin üs kira sözleşmesi ülkenizledir. Şahsınızla değil!”
İcabında oradan sizi alaşağı ederiz anlamı içeren bu yanıttan sonra elçi, “tiran”ın en güvendiği öz kardeşiyle Abuddin’deki CIA ofisinde darbe planlıyor.
Kurgu, gazeteciliği solluyor
Hikâyeyi sonuna dek anlatmayacağım…
“Sığ” ve “şematik” karakterlerine, senaryonun basitliğine rağmen; diziyi çok çarpıcı bulduğumu söyleyebilirim…
Geçmişte solcuların saya saya bitiremediği CIA’nın marifetleri, bugün artık sol bittiği için, Amerikan dizilerinde tefrika oluyor…
Basının “embedded” şekliyle girdiği “tiran”ların elindeki Ortadoğu’yu da böylece dizilerle keşfediyoruz…
“Kurgu”, başka deyişle, habercilikten daha iddialı!
Gerçek haber/yorumlarda kolayına itiraf edilmeyen şeyler, “Tiran” misali dizilerde sanal bir “kurgu” diliyle söyleniyor.
“Sanal” dil kurulurken öte yandan TV haberlerinde izlediğimiz Arap baharı manzaralarından da yararlanılıyor.
“Kurgu” ve “gerçek” harmanlanıyor…
Haberler “penguen/info-tainment”la her gün sulanırken; eğlence adına sunulan dizilerde, Ortadoğu “tiran”larının elinde Makyavelist araçlara dönüşen “demokrasi”/“insan hakları” masaya yatırılıyor…
Ve ABD’nin başarısızlıkla sonuçlanan perde arkası Ortadoğu operasyonları, “kıssadan hisse” mesajlarla tabak gibi önümüze konuyor….
Tersine dünya bu olmalı!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Trump’ın dönüşü 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları